24.12.2023 - 18:45 | Son Güncellenme:
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Ali Murat Kırık'ın açıklamaları şu şekilde: Türkiye açısından değerlendirme yaptığımızda sosyal medyanın derin bir etkisinin olduğunu açık bir şekilde görüyoruz. Sosyal medyanın süresi giderek artmaya başladı. En son verilen istatistiklerde sosyal medya kullanım süresinin yaklaşık 3 saat olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte Türkiye'de 62 milyon sosyal medya kullanıcısı var. Bu aslına bakarsanız sosyal medyanın ciddi manada çocuklara ve gençlere etki ettiğini açık bir şekilde göstermiş oluyor. Çocuklar ve gençlerin sosyal medyadan çok daha yoğun bir şekilde etkilendiğine şahit oluyoruz. Çünkü özellikle gelişim çağındaki çocuklar ve ergenlerin sosyal medyada var olan, linç kültüründen, baskıdan ciddi manada etkilendiğine şahit olmaktayız.
'ASOSYAL BİREYLER HALİNE GELMESİNE SEBEBİYET VERİYOR'
Sosyal medya güzellik algısını da değiştirmeye başladı. Çünkü biliyorsunuz filtreler, efektler çok yoğun şekilde kullanılıyor. Özellikle TikTok gibi Instagram gibi mecralarda bu efektlerin yoğun şekilde kullanılması çocukların yoğun şekilde estetik kaygılarının ortaya çıkmasına sebebiyet verdi. Bu durum tabi ki beden algısının değişmesine sebebiyet verdi. Aynı şekilde en güzel olabilmek, en farklı olabilmek adına bu efektlerin kullanıldığı ve durumun aslında çocuğun reel hayattan soyutlanmasına ve sanal ortama tamamen, çok daha yoğun şekilde kendini vermesine sebebiyet veriyor. Reel hayattan kopan bir gencin, gerçeklik algısının değişmesi, toplumsal olaylar konusunda farkındalığın oluşmamasına ve tabi ki asosyal bireyler haline gelmesine sebebiyet veriyor. Hatta bu filtre ve efektlerin bazılarının ücretli bir şekilde satın alındığını da görüyoruz.
'PSİKOLOJİK OLARAK BİR ÇÖKÜNTÜYE GİRİYOR'
Daha sonraki süreçte bu mecralar aracılığıyla yayılan linç kültürü, ister istemez bir baskı oluşturuyoruz. Hani her zaman ifade ettiğimiz bu mahalle baskısının sosyal medya varolan bir yapıya ulaştığını görmekteyiz. Bu sefer etrafından etkilenen çocuk, ister istemez yapılan bir paylaşıma farklı şekilde yorumlar yapabiliyor. Burada işte 'Sen çirkinsin, sen güzel değilsin' diyerek aslında hem psikolojik olarak karşı tarafı bozmaya, kendisi haz almaya çalışıyor. Aynı zamanda da karşı taraf psikolojik olarak bir çöküntüye giriyor. Buradaki güzellik algısının değişmesi çocukların ve gençlerin depresyona sürüklenmesine sebebiyet veriyor. Ailelerin de bu noktada istenen düzeyde farkında olmaması, ister istemez tabi ki çocuğun kendisiyle baş başa kalmasına, çocuğun; işinden, hayatından, okulundan kopmasına sebebiyet veriyor. Aile yapısının zayıflamasına sebebiyet veriyor. Bundan sonra çocuk kendi iç dünyasına kapanık hale gelmiş oluyor. Tabi ki o filtreler efektlerin büyüsüne kapılıyor. Etrafına da aynı şekilde baskı kurarak, özellikle beğeni ve izlenme oranları aracılığıyla 'neden ben bu noktada değilim, neden ben istenen noktada değilim' diyerek ister istemez o durumun kapsamına girmiş oluyor.
'BU DURUM AİLEDE ARTIK TATMİNSİZLİK ORTAYA ÇIKARTIYOR'
Bundan sonraki süreçte kendini kaybediyor. Kültürel bir yabancılaşma içerisine giriyor. Ailesine, çevresine yabancılaşıyor. Tamamen tek faydalı sadece beğeni ve izlenme olduğu bir dünyaya adım atmış oluyor. Tabi ki bu durum, aileyi, toplumu, kendi yaşadığımız dünyayı da olumsuz şekilde etkiliyor. Sadece Türkiye açısından değil, dünya açısından da değerlendirdiğimiz de dijital okur yazarlığın istenen düzeye gelememesi, aile ortamında, okul ortamında çocuğun daha fazla akıllı cihazlarla iletişim kurmasına sebebiyet veriyor. Sadece biz akıllı telefonları söylüyoruz ama tabletler ve akıllı saatlerde aynı sorunu bünyesinde barındırıyor. Hatta bazen buradan gelen ciddi tehditlerin özellikle iletişim anlamında sorunları ortaya çıkardığı çünkü sanal ortamda arkadaşlık edinilmesinin faydalarından çok zararlarının olduğunu da görmekteyiz. Karşımızda bir kişi var ama bunun ne olduğunu, kim olduğunu bilmiyoruz ya da bizimle hangi amaçla iletişim kurduğunu bilmiyoruz. Bu durum ailede artık tatminsizlik ortaya çıkartıyor ve tamamen çocuğun sanal ortamda mutluluğu aramasına sebebiyet veriyor. O yüzden özellikle ailelerin dijital detoksu çocuklarına uygulatması, zaman zaman akıllı cihaz orucu dediğimiz akıllı cihazları bir kenara bırakarak yüz yüze iletişimi sağlamaları son derece önemli. Psikolojik destek bu noktada oldukça önem arz ediyor. Bununla birlikte okulda öğretmenler ile birlikte iç içe olmak, çocuğun durumunu izlemek ve uygulamalarını takip etmek son derece önemli, aksi takdirde çocuğu kaybettikten sonra tekrardan kazanmak oldukça zor olmuş oluyor. Zaten şu an dikkat dağıtan çok fazla unsur var. Bu eğitimi de sekteye uğratabilir. Gelecek nesillerinde bir çok tehlikeyle karşı karşıya kalmasına sebebiyet verebilir.