GündemSonunda “Eyvah” demenin hiçbir anlamı yok!

Sonunda “Eyvah” demenin hiçbir anlamı yok!

14.03.2013 - 10:01 | Son Güncellenme:

Gazeteci-Yazar Hasan Taşkın yeni kitabı için Milliyet’e konuştu.

Sonunda “Eyvah” demenin hiçbir anlamı yok

Son kitabı “Uyan’ı” insana sunulan ömrün yine insan tarafından nasıl kullanılması gerektiği, ömür süresinin sonunda pişmanlıkların yaşanmaması için gerçeği bulma yolunda insanın gerçek başarıya ve tek olan doğruya nasıl ulaşması gerektiğini anlatan bir kitap” şeklinde tanımlayan Gazeteci Yazar Hasan Taşkın ile yeni kitabı üzerine milliyet.com.tr ye özel röportaj verdi.

Haberin Devamı

Son kitabiniz "Uyan"dan biraz bahsedebilir misiniz?

HT- Uyan isimli kitabı bir iki kelimeyle özetlersek, insana sunulan ömrün yine insan tarafından nasıl kullanması gerektiğini, ömür süresinin sonunda pişmanlıkların yaşanmaması için gerçeği bulma yolunda insanın neler yapması gerektiğini anlatan, gerçek başarıyı yakalama hedeflerini gösteren bir kitaptır. Çünkü insan, hayatını doğrularla geçirirse ömrünü verimli tamamlamış olur. Böylece de hayat sınavını başarıyla tamamlayan bir geçmiş bırakarak, gerçek başarıyı yakalamış olarak yeni bir geleceğe adım atmış olur. İnsan, sadece bedenden ibaret değildir, beden ötesi ruh ile yaşar ve bedeni de canlı tutan ruhtur. İnsan önce kendinin farkında olmalıdır. Ne olduğu, nereden geldiği ve nereye gittiği… Ayrıca bu yolculukta kendisine verilen sorumlulukları sorgulamalıdır. Dünyada oluşunun amacını sorgulamalıdır. Gerçeği aramalı ve gerçeği hayatının, yaşamının, ömrünün süresine oturtmalıdır. Bunları yapan insan, kendisine verilen üstün yetenekleri, kendi lehine kullanmış olur. İşte bu kitap, insanın yolculuğunda kendi menfaatleri doğrultusunda sadece tek olan doğruyu bulma noktasında yol gösteriyor. Yaratıcıyı tanımasını, yaratıcının insanın faydasına sunduğu güzellikleri öğrenip hayatına nasıl tatbik etmesi gerektiğini anlatıyor.

Haberin Devamı


Bu kitabin içeriğindeki konulara odaklanmanıza neler sebep oldu?

HT- Her insan bazen kendini sorgular. Yaptığı işleri sorgular. Yaşamı sorgular. Araştırmacı bir gazeteci olarak bende bunları sorguladığımda, dünyada var olan her şeyin insan için olduğunu, ancak insanın kendi değerini kendine vermediğini gördüm. Üşengeçlikler, tembellikler, bananecilikler, bencillikler ve canımızın istediği her şeyi yapmak adına her şey mubah anlayışının doğru olmadığını gördüm. Çünkü insan, insanla birlikte mutlu oldukça gerçekten mutlu olur. Mutsuz bir toplumda mutluluk olmaz. Sevdiğin insanın mutsuzluğu seni mutsuz ediyorsa, onun mutluluğu için çaba gösterebiliyorsan ve onu mutlu edebiliyorsan daha çok mutlusun. İnsanı sevmek ve insanın mutluluğu için çabalamaktadır işin sırrı. Ancak şöyle bir soru akla geliyor. “Neden ben kendim için değil de insanların mutluluğu için uğraşayım” Bu sorunun cevabı basittir. Her şeyin sahibi var ve insanın sahibi de Allah’tır. İnsanların mutluluğu için çaba göstermek, sahibinin rızası için olursa, her şeyi olduran bunun karşılığı mükâfatı mutlaka verecektir. İnsan yaptığı iyiliğin karşılığı insandan değil, sahibinden beklemeli. İşte tüm insanların huzuru için çabalayan, seven insan, esasen en başta kendi huzurunu yakalamış olur. Bu düşünceler beni bu kitabı yazmaya sevk etti. İnsan üzerinde hesaplar ve insan üzerinde elde edilen menfaatler insanları sorunlara, sıkıntılara ve bunalımlara sürüklemektedir. İnsanın bağımlılıkları, Allah dışındaki taptıkları insanı uçuruma doğru sürüklemektedir. İnsanın huzuru yine insanın kendi elindedir. Okumalı ve doğruyu bulmalı ve doğruları hayatına tatbik ederek ömrünü verimli ve ona verilen sorumluluk gereği amaçlanan hedefe varmalıdır. İnsanları kendimi sevdiğim kadar sahibinin rızası için sevdiğimi gördüm ve bunun için kitap içeriğindeki konuları araştırıp insana anlatmaya çalışarak, sahibinin rızası için faydalı olmak istedim.

Haberin Devamı


Haberin Devamı
Sonunda “Eyvah” demenin hiçbir anlamı yok

Anlaşılan "Uyan" kitabınızda insanın uyanışını kastediyorsunuz. Peki, insanın görmesini istediğiniz felsefe nedir? Sizin deyiminizle insan "Tek" olan doğruyu, gerçek mutluluğu nasıl bulur?

HT- Kendimizi sorgulamalıyız. Kendimizin ne kadar farkındayız? Ne olduğumuz, nelerden etkilendiğimiz, nasıl kendimizi kontrol etmemiz gerektiği. Doğruyu nasıl bulabileceğimizi sorgulamalıyız. Hepimiz Tarzan filmini biliriz değil mi? Çocukken ormana bırakılan bir bebeğin hayvanlar ile büyümesi ve hayvanlar gibi nasıl yaşadığını ve insan arasına sokulması için nasıl mücadele verildiğini anlatan film.

İnsan bebek iken önce gördüklerinden, büyüdükçe duyduklarından ve büyüklerin yaptıklarından hafızasına yükleme yapar ve öğrendikleriyle yaşar. Yani insan, ailesinden, çevresinden ve iletişim araçlarından aldıklarını bilinçaltına yükler ve yaşamı da yüklediklerini yerine getirmeyle yürütmeye çalışır. İnsan yaşadıkça sürekli de algıya yükleme yapar. Günümüz teknolojik çağında büyüyen çocuklar ise birilerinin iletişim araçlarıyla yönetmesiyle ve yönlendirmesiyle hafızalarına kazıdıklarını bilinçaltına koyarak onu yaşama geçirmek üzere şartlanmış olarak büyüyor. Bu doğrultuda da kendilerine bir yaşam biçimi oluşturuyor ve o yaşamın doğruluğuna inandıkları için her şeye rağmen yaşamaya çalışıyorlar. İşte bu nokta da "Kuşak çatışması" denen olgu ortaya çıkıyor. "Yeni nesil" kavramı olarak algılanıyor. Ahlaki değerler, yaşama bakış farklılaşıyor. Halbuki ahlaki değer ve insani değerler hiç değişmez.

Haberin Devamı

Nedir kitabınızda anlattığınız insan için gerçek başarı?

HT- Toplumla beraber doğruyu bulma yolunda, insanlığın huzuru için mücadeleyi savunuyorum. İnsan yaratılmışların en üstünüdür. Çünkü hiçbir yaratılmış yoktur ki, insan gibi analitik düşünceye sahip olsun. İnsan, düşünen, düşündüğünü sorgulayabilen, okuyan okuduğunu kafasında sorgulayabilen ve araştırabilen üstün varlıktır. Allah'ın insanlara rahmet olarak yarattığı son peygamber Hz. Muhammed'e ilk emri "Oku" dur. Eğer insan sadece duydukları ve gördükleriyle yaşamaya çalışırsa özgürlüğünü o gruplara teslim eder. Onlar için yaşar. Aradığı gerçek huzuru bulamaz ve hiçbir şey onu tatmin edemez. Eğer insan yaratıcıyı tanımıyorsa ve araştırmıyorsa, kendini de tanıyamaz, bilemez. Eğer insan, dünyadaki varlığının sebebini sorgulamıyorsa ve analitik düşünce üretmiyorsa hatalar yapmaya mecbur kalır. Kendisi ile ilgili kararlar verirken yaptığı hatalar da kendisine sorun olarak döner. Tüm bu düşünce ışığının altındadır doğrular.

Yaradılış olarak hemen her şeyden etkilenen, etkilenebilen insan, önce kendini tanımayı ve yönetmeyi bilmelidir. İlk emri ve ilk emir için okunması istenen kitabı "Kuran'ın" ilminin ne olduğu, ne anlattığını, yaratıcının insanın ihtiyacı olan öğretmeyi sunmasına rağmen, insanın bu öğrenmeyi reddetmesi, ya da insana bunun reddettirilerek istenen öğretilerle yönetilmesi günümüzün sorunudur. İnsan yaratıcıyı aramalı, O'nun ilmini araştırmalıdır. Çünkü tek olan doğru, tek İlah olan yaratıcının peygamber aracılığı ile insana sunduğu ilimdir. Tanımadığın insana bile selam verilmesi ve nasıl selam verilmesi gerektiği konusunda bile insana ilmi öğreten yaratıcı, insanın huzuru için gerekli olan tüm ilmi bilgiyi sunmuştur. Ne yazık ki insan bu bilgiyi değil araştırmak, okumaya bile gerek duymamaktadır. Çünkü insanın insan üzerindeki hesabı neticesi uyanması istenmemektedir. İnsan hazırcıdır, duyduklarına inanırsa, onun doğruluğunun her şeye rağmen savunur.

Huzur mu? Başarı mı?

HT- İnsan, kendisi için belirlenmiş bir zaman dönemini yaşar. Ömür, bize belirli süre için verilmiş en kıymetli hazinedir. Bunu en iyi şekilde kullanarak, gerçek başarıyı yakalayabilmektir amaç. Zaten gerçek başarıya ulaşan insan, huzuru bulan insandır. O insana için hayatın sonu bile başarıya ulaşmaktır. Başarı ama ne için, kim için başarı? Para için mi? Şöhret için mi? Çocukların için mi? Nefsin için mi? O'nun, ya da Bu'nun için mi? Övülmek için mi? Tüm bunları değerlendirip karar vermek gerekir.

"Uyan" isimli kitabımda, gerçek başarının ne olduğunu anlatmaya çalıştım. En değerli hazinemiz para ya da servet değildir. Her istediğimize sahip olmak da değildir. Çünkü insan için isteklerin sonu olmadığı gibi, maddi ve şöhret olarak çok güçlü olup da her isteğine kavuşamayan, hatta bunalımlarla yaşayan ünlü insanlar topluluğu da çok. Ulaşılmaz olarak görüp, zamanla ulaştıklarımızın hevesi geçtiğinde başka ulaşılmaz sandıklarımızı arzu etme isteği insanda hep vardır. Çözmemiz gereken felsefe, bize lütfedilen aklın ilimle buluşturulması ve o ilimle bize verilen zamanın ve sağlıklı bedenin doğru olarak kullanılmasıdır.

Kitabınızın insana ana mesajı nedir?

HT- Doğru Bir’dir… Çünkü Allah Bir’dir… İnsan da Allah tarafından en üstün varlık olarak yaratılmış ve dünyaya belirli bir süreliğine gönderilmiştir. Dünyada ise insanın dışında yaratılan tüm canlı cansız varlıklar insan aklının emrine verilmiştir. Çünkü akılsız insan kendini dahi bilemediği gibi, balığı bile keşfedemez, avlayamaz ve yiyemez. Öyleyse, insan önce kendini keşfetmeli. Kendini keşfetmesi için Allah’ı tanımalı. Çünkü Allah, insana okumayı öğretti. Kitap indirdi. Peygamberler gönderdi. İnsanın uyanışı için Allah insanı hem akılla donattı, hem de aklını kullanması için kitapla beraber yol gösterici elçilerini insanın içinden seçerek, insanın hizmetine rahmet olarak sundu. Ancak yinede bir çok insan, tembellik göstererek, araştırmadan, okumadan sadece duydukları ve gördüklerini doğru olarak algıladı ve kendi doğrusunu kişisel menfaatleri doğrultusunda yaşam biçimi olarak tatbik etti. O insanların çocukları ve torunları da dedelerinden gördüklerini ve duyduklarını inanç haline getirdiler. İnsan gördüğünü ya da duyduğunu bilinçaltına koyar ve bunu kendi inancı haline getirirse yanılır. Ateistik yaşam biçimidir bu... Uyan kitabımda ateistik düşünceyi sorguluyorum. insanın film, dizi veya kitaplarla bilinçaltına girilerek yönlendirildiğini, insanın gördükleri ve duyduklarını doğru kabul etmesi ile değil, tek doğruyu bulması için aklını kullanması gerektiğinin mesajını veriyorum. ilk emir olan “Oku” emrinin neyi okumamızı emrettiğini anlatıyorum. Uyan’da, yine zaman denilen kavramın esasen her insan için farklı olduğunu, herkesin kendi zaman dilimini yaşadığını, kimisinin uzun, kimisinin çok kısa bir ömrü olduğunu, bu nedenle zamanın önemini ve nasıl faydalı kullanılması gerektiğini anlatıyorum. Sonunda “Eyvah” demenin hiçbir anlam ifade etmeyeceğini ve insanın kendi kurtuluşu için uyanmasını istiyorum. İnsanın insanı nasıl tanıması gerektiğini, insanın içindeki nefis ve hırsın insanı nereye sürüklemeye çalıştığı, insanın kendini nasıl kontrol etmesi gerektiği, nasıl korunması gerektiğini anlatıyorum.