Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, CNN Türk'te Gece Görüşü programında Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Hande Fırat'ın sorularını yanıtladı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın açıklamaları özetle şöyle:
TRUMP-NETANYAHU GÖRÜŞMESİ
Türkiye olarak Suriye'de sadece İsrail'de değil herhangi bir ülkeyle çatışma niyetimiz yok. Suriye bağımsız bir ülke ve artık yeni bir Suriye ile karşı karşıyayız. Bu Suriye'nin kendi savunma politikasını, kendi dış politikasını, kendi bölgesel işlerini, kendisini dizayn etmesine izin vermek gerekiyor. Niyet okuyucu yaklaşımlarla bir takım ön alıcı tedbirler geliştirmeye çalışmak İsrail'in yaptığı gibi provokatif oluyor. Bizim özellikle bölge ülkeleriyle, Ürdünle, Irak'la, Lübnan'la bir araya gelerek Suriye'nin de dahil olduğu kurduğumuz platform, DEAŞ ile mücadele başta olmak üzere güvenlik sorunlarını mercak altına alan bu platform gerçekten çok işe yarıyor. Bu aslında özgür egemen Suriye'nin kendi istekliliğiyle, bölge ülkeleriyle bir araya gelerek uzun yıllardır kurmaya başladığı ilk ciddi platform.
"SURİYE'DE HERHANGİ BİR ÜLKE İLE ÇATIŞMA NİYETİMİZ YOK"
Şimdi böyle bir durum varken İsrail'in bölgedeki yayılmacı bir takım emellerini kullanarak Suriye'de provokasyon çıkarmaya çalışması kabul edilebilir bir konu değil. Yani Suriyelilerin buna ortaya koyduğu bir tavır var. Bizim Türkiye olarak tekrar ediyorum, sadece İsrail'le değil, bölgede ilişkin bir ülkeyle Suriye'de çatışma niyetimiz yok. Ama Suriye'nin tekrar Türkiye'nin milli güvenliğini tehdit edecek bir iç karışıklığa, bir operasyona, bir provokasyona maruz kalmasını da izleyemeyiz. Ona da sadece bakmakla yetinmeyiz.
İsrail'in şu anda yürüttüğü operasyonlar her zaman söylediğimiz gibi ne Suriye'nin güvenliğine, ne İsrail'in güvenliğine hizmet eder operasyonlar. Bu uzun vadede Ortadoğu'da çok daha fazla istikrarsızlığı, güvensizliğe sebep olur. Dolayısıyla bizim Türkiye olarak ön alıcı, diplomatik ve diğer tedbirlerle bu sorunu daha başlamadan belli bir noktada söndürmemiz gerekiyor.
Suriye ile bizim birçok alanda iş birliğimiz var ve Suriye'de de yeni hükümet daha yeni kuruldu. Bürokrasiyi daha yeni toparlıyorlar, ordusunu daha yeni bir araya getiriyor. Her şey çok yeni başlıyor. Bu yeni hükümetin halkına temel hizmetleri götürmesi, ticaret, bankacılık, ekonomi, altyapı, üst yapı birçok alanda atması gereken adımlar var, verilmesi gereken hizmetler var.
Türkiye bu konuların hepsinde ideal bir ortak olma, dost olma konusunda Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu gibi büyük bir niyet taşıyor, ciddi bir kapasitesi var. Suriye gerçekten Türkiye'nin desteğiyle birçok sorunlarının üstesinden gelebilecek durumda. Önce niyetimiz var, sonra kapasitemiz var, sonra vizyonumuz var. Bütün bunun üçü birleştiği zaman bir dosta daha faydalı sizden başka kimse olamaz. Bunu da Suriye'deki yönetim biliyor, bölgedeki ülkeler biliyor. Bizim Suriye'ye getirmeye çalıştığımız anlayış gerçekten istikrara dayalı, refaha dayalı bir anlayış. Bunun içerisinde belli miktar güvenlik işbirliği olur, bunlar terörle mücadele çerçevesinde olur dediğim gibi biz baştan beri terörle mücadeleyi bir bölgesel sorun ilan ettik, bununla ilgili gerekli girişimleri başlattık.
Daha dün Ürdün'de yaptığımız bakanlar düzeyindeki toplantının devamı niteliğinde teknik düzeyde Ankara'da bakanlığımızın ev sahipliğinde bir toplantı düzenlendi. Atacağımız bu sefer somut adımlar nasıl olacak, bir operasyon karargahı nasıl olacak, nasıl hayata geçecek, hangi aktör ne kadar görev alacak, DEAŞ ile nasıl mücadele edecek bunların adımlarını atıyoruz. Şu anda Suriye'nin ihtiyacı olan birçok alanda Türkiye'nin tabi ki destek vermesi doğaldır karşılıklı anlaşmalar çerçevesinde. Yani eğer Suriye kendisi güvenliğiyle ilgili bir sıkıntı görür, bununla ilgili bir bölgesel anlaşma yapmak isterse herhangi bir ülkeyle, ya da onu kendi bilecekleri şey.
"İSRAİL SİSTEMLİ BİR ŞEKİLDE SALDIRI DÜZENLİYOR"
İsrail baştan beri bakarsanız, son 3,5-4 aydır sistemli bir şekilde 8 Aralık'tan itibaren Esad ülkeyi terk ettiği günden itibaren çok sistemli bir şekilde düzenli bir ordunun kullanacağı ne kadar düşük bir hedef aldığını görüyoruz. Bir ordunun kullanacağı ne kadar uçak, helikopter, gemi, hava savunma üstü, radar üssü teker teker tahrip ediyor. Yani yeni gelen yönetime, silahlı kuvvetlere hiçbir şey bırakmama konusunda bir strateji belirlemiş durumda ve bunu da adım adım geliştiriyor.
Yerlerini biliyor, muhtemelen yerleri önceki rejim tarafından da giderken bunlara da verilmiş olabilir. Kardeşinin olduğu iddiası var. Bunların hepsi mümkün. Bunlar istihbarat edip geliştirme faaliyetleri, aşinası olduğumuz konular. Bunun çok sistemli bir şekilde yapıldığını görüyoruz zaten. Biliyorsunuz önceden Esad varken İsrail bu operasyonları İran'ın ve Şii milislerin altyapısına yönelik yapıyordu sürekli son 3 yıldır. Şimdi Esad gittikten sonra yeni hükümetin eline bu türden yeteneklerin kalmaması için çok sistemli bir hareket gösteriyor. Şu anda yeni hükümet daha büyük bir sorun kümesiyle baş başa olduğu için bu konulara yönelik açıktan şu ana kadar bir tepki koymadı. Ama tekrar ediyorum yani bu türden tavırlar, hareketler, saldırılar bölgeyi provokasyona açık hale getirir.
"BİZE SALDIRMAYAN KİMSEYE SALDIRMAYIZ"
Biz bize saldırmayan hiçbir ülkeyle açıktan saldırmayız. Başka bir ülkeyle ilgili konuya geldiğimiz zaman da orada istikrarsızlık çıkmaması önemli. Komşu olan bir ülkede bize de etkisi dokunacak, zararı dokunacak bir istikrarsızlık alanı çıkıyorsa orada biz buna seyirci kalamayız. Bununla ilgili atılması gereken başta diplomatik adımlar olmak üzere adımlarımızı atarız.
ABD NETANYAHU'YA AYAR VERMELİ
Gazze'yi, Filistin sorununu esas alan bir Orta Doğu perspektifine baktığımız zaman Amerika'nın Netanyahu'ya tabiri caizse bir ayar vermesi, bir çerçeve çizmesi gerekiyor. Çünkü biliyorsunuz bir önceki yönetim Biden yönetimiydi. İsrail'in politikalarına kayıtsız destek verdiği için hem Amerika'nın ağır bir meşruiyet kaybına, kredi kaybına hem de Amerika'nın temsil ettiği uluslararası sistemin, başta batı medeniyeti diye tanımlanan siyasal ve normatif çerçevenin erozyonuna sebep oldu.
Trump'ın ekibi bunu gözlemliyor. Trump iktidara gelirken hem Filistin'de hem Ukrayna'da savaşları sonlandırmayı ve küresel manada yeni bir savaş başlatmamayı vadederek geldi. Şimdi bu noktada hem Ukrayna'da bir hız kazanıldığını görüyoruz hem de Gazze'de gelir gelmez bir adım attı biliyorsunuz. Umarız ikincisi de gelir. Çünkü birinci aşama olmuştu, ikinci aşama olmadı. Burada İsrail'de bir çerçeve çizilmesi gerekiyor. Bu bir iktidar savaşı kendi aralarında. Bu bir bölgesel savaşın da ötesinde. Patron kim savaşı.
Amerika verdiği askeri yardımlar, para ve siyasi destek ve BM'deki durumu üzerinden mi patron olacak? İsrail ve Yahudi lobisi Amerikalı siyasetçilere içeriden verdikleri destek üzerinden mi patronluk yapacak? Şimdi bu bir iç mücadeledir böyle tanımladığınız zaman. Yani burada artık bunun adının konması gerekiyor.
Sayın Trump'ın liderlik özelliğiyle baktığınız zaman burada bu konuda aşırı hassas olduğunu görüyorsunuz. Burada Siyonizme sempatisi vardır, İsrailli destekler, etraftaki insanlar da gerçekten o yönde seçilmiş, atılmış insanlardır vs. Ama günün sonunda şunu da duymak istemez, ya bu da İsrail'in adamı çıktı, yani o ne derse onu yapıyor, bunu duymak istemez herhalde. Bu kadar dünyayı karşısına alan bir insan herhalde Netanyahu ile hesaplaşmaktan kaçınmayacaktır diye düşünüyorum.
ABD ARABULUCULUĞUNDA İSRAİL İLE GÖRÜŞME OLUR MU?
Cumhurbaşkanımızın karar vereceği onun düzeyinde olan bir konu. Ama dış politikayı koordinetmekten, onun çizdiği vizyonu hayata geçirmekten sorumlu bakan olarak, benim değerlendirmem şu olur, dış politika girdisi olarak, burada bizim birinci önceliğimiz, dediğim gibi bölgede herkes kendi güvenlik hedeflerini yerine getirirken kimsenin kimseyle çatışmaması.
İsrail'in bir takım güvenlik hedefleri var, Amerikalıların bir takım güvenlik hedefleri var, bizim bir takım güvenlik hedeflerimiz var, Iraklılar var, Ürdünlüler var, Suriye alanı için mesela konuşuyorum, Irak alanında yürüyen konularımız var. Irak alanında yıllardır operasyon yapıyoruz, orada bizim dışımızda da askeri usuller olan yapılar var. Bütün bunların hepsiyle bir çatışmasızlık mekanizması kurarak, yani ben burada operasyon yapıyorum ama senin güçlerinle de karşı karşıya gelmeyeceğim, benim hedefim belli, sistemi kuruyoruz. Şimdi Suriye'de de biz bir takım operasyonları yaparken, gerek havadan gerek başka türlü, burada o bölgede uçak uçuran İsrail'le belli bir noktada çatışmasızlık mekanizması, tıpkı Amerikalılarla yaptığımız gibi, Ruslarla yaptığımız gibi olması gerekiyor. Suriye'de bizim Ruslarla, bu çok yoğun çalıştırılmıştır, Rusların daha etkin olduğu dönemde, Amerikalılarla, daha sonra İranlarla çatışmasızlık mekanizmamız vardı. Şimdi bu mekanizmaya aslında bir noktada İsrail'in de eklenmesi gerekiyor. Bunu temin edici tabii ki teknik yüzeyde temasların olması normal.
"ÇATIŞMAZLIK MEKANİZMASI KURULABİLİR"
Bizim prensipte mutabık kaldığımız, irade koyduğumuz, onay verdiğimiz husus eğer bir faaliyet yaparken bölgedeki aktörler, sadece İsrail değil, tekrar ediyorum, orada Rus askeri üssü var, Amerikalılar var, güneyde Ürdünlüler var, doğusunda Irak askeri usulleri var. Bunların hepsiyle bir çatışmasızlık, yani bir koordinasyon mekanizması içerisinde olmak, askeri operasyon yapılırken atılması gereken adımlardan biridir bu zaten. Yani bu İsrail için geliştirilmiş özel bir yöntem değil.
Normalleşme konusunu şöyle izah etmek lazım. Yani Suriye üzerinden Türkiye-İsrail normalleşmesini ve normalleşmemesini tanımlamak şu an itibariyle büyük ölçüde eksik bir konu.
Zaten Cumhurbaşkanımızın iradesini o şekilde ortaya koydu. Biz ticari ilişkiyi kesiyoruz, Büyükelçimizi geri çekiyoruz, Gazze'de ateşkes sağlanıp, insani yardımlar başlayana kadar.
"TRUMP, CUMHURBAŞKANIMIZA SAYGI DUYUYOR"
Bizim Suriye'de vatandaş olarak kaybımız yok. 8 Aralık'tan itibaren alt yapı ve üs yapı düzenli orduya ait vuruluyor. Bizim deklare ettiğimiz üs bölgemiz yok. Suriye'ye biraz saygılı olmamız gerekiyor. Onların da değerlendirmeleri duruşları önemli. Trump, Cumhurbaşkanımıza saygı duyuyor. Cumhurbaşkanımızla kendisi arasında özdeşlik kuruyor. Bizim liderimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu başarılar, küresel lider oluşu, Trump gibi gerçek liderlik hususunda hassasiyet gösteren biri için örnek oluşturuyor. Cumhurbaşkanımızın da kendisine yönelik teveccühü var.
ERDOĞAN-TRUMP NE ZAMAN GÖRÜŞECEK?
Liderlerin irade beyan ettiği bir konu. Ne zaman ve nerede olacağını şu an konuşuyoruz. Mümkün olan en kısa zamanda gerçekleşecek.
CAATSA YAPTIRIMLARI
Takılmamızın bir gerekçesi vardı. Trump ve Cumhurbaşkanımızın görüşmesinden sonra başlatılan bir hareketin ivme kazandığını düşünüyorum. CAATSA bir kanun. Kanunda bir takım şeyler yapılması gerekebilir. Bu konuda hukukçular çalışıyorlar. ABD'deki yeni yönetim konuyu çalışıyorlar.
Bizim F-35 ile ilgili başlamış bir sürecimiz vardı. Şu ana kadar kazanılmış olan hakkımız olan konular var. Belirli firmalarınız burada üretimin parçası olmuş, onlar çıkarılmış. 2. süreç ise devam edecek miyiz, ne kadar devam edeceğiz buna bakılacak. Hava Kuvvetleri'nin bizlerin de katkısı ile oluşturacağı tehdit durumu verisinden sonra Cumhurbaşkanımıza sunulur. CAATSA'ya takılan yatırımlarımız da oluyor. Bazı ana malzemeleri yedek parçaları mühimmatı dışardan alınıyor, bunların içinde ABD'de de var.
ABD SURİYE MESELESİNİ EN BAŞTAN ELE ALIYOR
ABD'de yeni yönetim Suriye dosyası gibi konuları yeniden en baştan ele alıyor. Bu konuda onlara fırsat vermek gerekiyor. Ancak bu görüşler oluşturulurken ona göre bazı diplomatik adımların atılması gerekiyor. Bizim bunu yoğun bir şekilde yaptığımızı düşünüyorum. Kamplar var hapishaneler var. Bence PKK'nın ne olacağı meselesi ABD'nin en son derdi. Trump yönetimi bu konuyu değerlendiriyor. Bizim de konuşmalarımız yönlendirmelerimiz temaslarımız devam ediyor.
IRAK'TA SON DURUM
Irak için beklentimiz kafa karışıklığına gidilmeden hassasiyet göstermesi gerekiyor. Sincar'ın temizlenmesi gerekiyor. Bağdat hükümeti ve Erbil'in sorumluluk alanları farklı olabiliyor. Bazıları bizimle Irak arasındaki konular. Bir de Bağdat ve Erbil arasındaki konular var.
"BEKLENTİMİZ ÖRGÜTÜN FESHİ"
Her şey kamuoyunun önünde gerçekleşiyor. Çağrı yapıldı, bu çağrıya ne cevap verileceğine bakılıyor. Biz devlet olarak biz hiçbir zaman güvenliğimizi kimsenin alacağı karara bırakmayız. Milletimiz bunu bilsin, bizim askeri faaliyetlerimiz hep bu doğrultuda devam eder. Biz elbette bu meselenini sulh ile çözülmesini isteriz ancak diğer seçeneklere de hazırlıklıyız. Türkiye içerden bir hamle yaptı, dışarından da hamle yapmaya çalışanlar olacaktır. Örgüt kendini kullandırmaya ne kadar müsade edecek bunlar ayrı okuma alanları.
Suriye hükümeti çok yeni bir hükümet. Biz iktidara geldik her şeyi halledeceğiz olmuyor gerçekler başka. Uzattığınız sürece bunu risklere açık hale getirirsiniz. Örgütün her zaman için anlaşıyor gibi gözüküp, anlaşmama, müzakereleri kendi ajandasını ilerletme olarak kullanması hafızada. Bunlar bizim sürekli şahit olduğumuz hareket tarzı. Buna yönelik tavsiyemiz Suriye'ye dikkatli olmaları, hassas ve titizlikle çalışmaları.
"İŞGAL DEVAM ETTİKÇE DİRENİŞ HAREKETİ DE DEVAM EDER"
Hamas sivil halkın çektiği sıkıntıyı gördükten sonra bir an önce ateşkesi istiyor. Biz de bu yönde tavsiyede bulunuyoruz. İnsanların açlıktan öldüğü bir ortamdayız. Hamas her türlü adımı atıyor. Netanyahu bu açmazı görüyor. Hamas orada olduğu sürece bir direniş hareketi olacak çünkü bir işgal var.
Herkesin yaptığı bir plan var. Bizim İsrail ile olan normalleşme meselemizin şartımızı ortaya koyduk bu da Filistin meselesi. Bu ABD'nin çok umrunda olmayabilir. Şu an Suudi Arabistan ile İsrail birbirini tanımıyor ama ABD her ikisi ile de iyi. ABD'nin aşırı İsrail taraftarı olup Türkiye ile ilişki geliştiremeyeceği anlamına gelmiyor. Bu evrensel kabul görmüş bir gerekçe bizim tavrımız. Bütün kürenin çözemediği bir konu varsa bu daha büyük bir krizin habercisi ve ABD bunu anlıyor.
UKRAYNA VE RUSYA MUTABIK OLMALI
Trump bazı adımlar attı. Adımlar attıkça bazı detaylarla karşılaştı. Bu konuda irade devam ettikçe olumlu sonuçlar olacaktır diye düşünüyorum. Hem Ukrayna hem Rusya savaş yorgunluğu içerisindeler. Şu an adrenalin yüksek. Kayıpların farkında değiller. Savaş durduğundan kayıplarını görecekler. Önce ateşkese ulaşılması lazım. Rusya ve Ukrayna'nın bu konuda düşünceleri var. Bunlar çok yeni başlamış tartışmalar. Savaş uzun süredir devam ediyor. Herkes birebirinin pozisyonunu yeni öğreniyor. Bu konuda en çok fikri ve tecrübesi olan biziz. Biz bunu ilgili taraflara aktarıyoruz. Cumhurbaşkanımızın da bu konuda çok ciddi telkinleri var.
Cumhurbaşkanımızın genel bir çerçeve ilkesi var. Her iki tarafın da mutabık kaldığı bir ateşkesin gözlemlenmesi bize bir rol düşecekse biz bir rol oynarız. Ama her iki taraf da mutabık olmalı. Belli yerlerde gözlemciyiz zaten. Burası zaten bizim mahallemiz. Buradaki barışa katkı vermeyeceğiz de neye katkı vereceğiz. Bunun altın prensibi her iki tarafın mutabık olması. Kolaya indirgeniyor. Mutabakatın içerisinde ateşkesin nasıl gözetleneceği hususu da giriyor. Tarafların mutabık olduğu konuya sizin katkı veriyor olmanızı taraflar zaten kabul edecektir.
ABD'nin Ukrayna'da aldığı tavır bir önceki rolünde savaşın sürükleyicisydi. Avrupa da onlar da ABD'nin arkasından gidiyordu. İngiltere ve Fransa ABD'nin çekilmesi ile birlikte bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Çünkü artık Trump onlar gibi düşünmüyor. Hatta Rusya ile ilişkilerini ileri götürmeye çalışıyor.
TİCARET SAVAŞLARI
Bana sorulduğu zaman eski düzen Türkiye'nin de içinde bulunduğu bazı ülkelere zorluk çıkarıyordu, şu an herkese çıkıyor herkes eşit diyerek latife yapıyorum. Bizim ilgili bakanlıklarımız var olan sürecin tanımlanması ve gerekli tedbirlerin alınması için çalışma ve çaba halindeler. ABD'deki market finans kuruluşları var olan süreci nasıl görüyor derseniz onlar da bu değişime hazır değiller. Düzenin bozulacak olması, yenisinin daha iyi olacağına dair bir garanti olmaması endişeyi de beraberinde getiriyor. Dünya ticaretini gümrük vergileri üzerinden bir sisteme gitmesi belli ülkeler için çok iyi, belli ülkeler için çok yıkıcı olabilir. Bence Sayın Trump'ın bu konuda adım değişikliğine gidebileceğini düşünüyorum. Geri ileri adımlar değişebiliyor.
Avantaj ve dezavantaj her yere farklı yansıyacak. Ben en realist analizimizi yaptığımız zaman ben umutluyum. Biz her zaman için ne zaman geride kalıyorsunuz. Rakibiniz ileri gittiğinde geri gidiyorsunuz. Ama yanınızdaki adam ABD tarafından geride bırakılınca siz ileri geçmiş oluyorsunuz. Bu belirsizlik düzeni Avrupa'daki rakiplerinizi geriletirse, siz ilerlemiş oluyorsunuz bu denklemde.
Çin ve ABD arasındaki ticaret açığı çok büyük, bunu dengelemeye çalışıyorlar. Trump'ın yapmak istediği bu ancak Çin bunu istemiyor.
"ELEŞTRİ DEĞİL ÜLKENİN BEKASINA YAPILMIŞ BİR HAKARET"
Yıllardır bu ülkede siyasette belli bir dilin kullanıldığını görüyoruz. Çok ağır eleştiriler var, bunun bir sınırı var. Bunlar yapılıyor, ediliyor, oy için yapılıyor, yıpratmak için yapılıyor bir noktaya kadar. Ama bazı şeyler var ki bu artık ağır şekilde gayretimize dokunuyor. Yani mandacı demek. Ben bunu duyduğum zaman birden bire benim bu vatanın bağımsızlığı ve güvenliği için kendi ellerimle seçip göreve gönderip bir daha geri dönmeyen çocuklar geldi aklıma. Ben bunu taşıyamam. Bu ülke yıllardır askeriyle, istihbaratçısıyla, polisiyle, siviliyle, örgütlerin içerisindeki elemanlarıyla kimsenin görmediği, bilmediği muazzam bir savaş veriyor bu ülkeyi bağımsız tutmak için, ayakta tutmak için.
Bir manda peşinde olsaydı Cumhurbaşkanımız ne bu kadar ekonomi krizimiz olurdu, ne siyasi krizimiz olurdu. Her şey tıkır tıkır giderdi. Biz bağımsızlık peşinde olduğumuz için bir takım sorunlarla karşılaşıyoruz. Elhamdülillah üstesinden de geliyoruz. Kendi kendimize bunları yürütüyoruz.
Biz Amerika ile saygı içerisinde bir ilişki, karşılıklı menfaatle dayalı eşit ilişki içerisindeyiz. Bütün ülkelerle olduğumuz gibi ama bunu duymak gerçekten ağır bir konu. Bu eleştirinin ötesinde bu devletin tarihine ve bekasına yapılmış bir hakaret. Devlet olarak benim bunu taşımam mümkün değil. Bu manda lafını tarihin çöplüğünden çıkartıp bugüne taşımak başka bir psikolojinin ürünü. İktidar hırsıyla ne yaptığını bilmeyen, herhangi bir kutsalı tanımayan bir zihnin ürünü. Yani bazı konular kullanılmaz, bazı ifadeler kırmızı çizgidir. Bu ülkenin bir haysiyeti var, namusu var, şerefi var. Siz bu ülkeyle bu şekilde konuşamazsınız.
Belli sorunlarla uğraşırken hangi aracı, yani soyut aracı, somut aracı, zihin aracını, pratik araçları kullanacağınıza iyi karar vermeniz gerekiyor. Yani bütün bir savaş strateji dediğiniz konu zaten hedefe, düşmana hangi silahla ne zaman nasıl müdahale edeceğiniz, size müdahale ettiği zaman da minimum zayiatı nasıl vereceğiniz. Bütün bu strateji dediğiniz konu bunun etrafında döner. Şimdi biz ulusal rekabette yolumuza devam ederken bir takım sıkıntılar, zorluklar karşımıza çıktığı zaman, devlet yönetimi çok zor bir iş. Cumhurbaşkanımızın yıllardır büyük bir liderlik göstererek ortaya koyduğu çabayı aslında burada saatlerce, günlerce konuşsak, ben detaylı çözümlesem, hangi stratejik amaçların, hangi stratejik araçların, koordinasyon mekanizmalarının içeride ve dışarıda hesabı alan yüzlerce konuyu her bir olay için izah etsem burada haftalar yetmez buna.
Onun için devlet yönetimi, özellikle krizlerin olduğu bir yerde, büyük menfaatlerin olduğu bir yerde zor bir iştir. Mesuliyetli bir iştir, yani öyle rastgele olan bir konu değildir bu. Önemli olan istikrarı, bağımsızlığı, birliği, bütünlüğü sağlayıcı liderliği gösterebilmektir. Siz bunu yıkmaya yönelik adım atıyorsanız sizin yaptığınız bu siyaset değildir, bu başka bir şeydir.
TRUMP'IN UYGULADIĞI EK VERGİLER
Ben Dışişleri Bakanı olarak yani tabi ki analiz düzeyinde niyetlere bakarım ama sonuçta esas itibariyle ortaya konan somut gerçekleri yönetmek ve onun ortaya çıkardığı etkileri yönetmekle mükellefiz. Şu anda ona yoğunlaşıyoruz. Eldeki konu bu, realite bu. Bununla uğraşmamız gerekiyor. Ben orada bir politika yani aslında temelinde de kötü bir niyetinin olmadığını göstermeye çalışıyorum. İşte ürküterek insanları bir yere getirmeye çalışıyor daha fazla kötüye gitmeden. Hani bazı örneklerde bunun çalıştığını görmesi her yerde çalışabileceğini gösteriyor. Sonra o adımı atıyor bakıyor çalışmıyor daha kötüye gitmesin diye geri adım atılabiliyor. Yöneteceğiz bunu hep beraber yöneteceğiz ama dediğim gibi yani bizim için yani olumlu tek yani bu konuda biz tek değiliz. Yani bu konuda bütün aktörler, küresel aktörler aynı muameleye tabii. Dolayısıyla bu eşitlik de güzel bir şey.
Diziden ayrılan Sibel Taşçıoğlu'na veda pastası kesildi. Usta oyuncunun imalı sözleri bir anda sosyal medyanın gündemine oturdu.