07.02.2022 - 06:30 | Son Güncellenme:
Gülşah Karaman / Milliyet.com.tr - Genel olarak birçok kişi partner seçimi yaparken karşı cinsi dış görünüşe, maddi güce ve hatta son dönemlerin trendi sosyal medya hesaplarına göre değerlendirip seçiyor! Ancak yapılan bir araştırma kadınların erkeklerden daha farklı olarak koku duyusunu kullanarak uygun eş adayını bulabileceğini kanıtladı. Peki bu nasıl oluyor? Kadınların özellikle ovülasyon yani yumurtlama döneminde koku alma duyusunun arttığını gören bilim insanları, bu artışın üreme fonksiyonlarıyla ilgili olabileceğini düşündü. Bu konuda yapılan araştırmalar ise çok ilginç sonuçları ortaya çıkardı.
KOKU VE TAT MOLEKÜLLERİ SAĞLIKLI BİR İLİŞKİYİ BELİRLİYOR
Sağlıkla ilgili bilim dışı kandırmacaları kaleme aldığı yazılarıyla dikkat çeken Dr. Alp Sirman, kadınların önce karşı cinste fiziki görünümü, ardından davranış ve kokuyu değerlendirdiğini vurgulayıp, "Koku ve tat molekülleri bir adayı sağlık durumundan yakın akraba olup olmadığına, cinsel fonksiyonlarından immün sisteminin güçlü olup olmadığına kadar ortaya koyar, bir baba adayı için çok önemli bilgiler verir. Erkekler ise kadının kokusunu parfüm düzeyinde değerlendirir. Fiziksel özellikler ve giyim onların seçimi için daha önce gelir" dedi.
Öte yandan kadınların eş seçiminde erkeklerden çok daha hassas olmasının nedenini açıklayan Dr. Sirman, bir bebek yapmanın tüm yükünün neredeyse kadınlara ait olmasına dikkat çekip, “Bu durum hamilelik ve doğum ile başlayıp, çocuk büyüyene kadar en az 15 yıl sürer. Bu dönem kadının bir başka eş seçimi için de dezavantajlı olduğu bir dönem oluşturduğundan sağlıklı bir bebek ve sorumluluk sahibi, gereken kaynakları sağlayacak düzeyde bir baba arayışı için ince eleyip sık dokumak gerekir” şeklinde konuştu.
SİMETRİK GÖRÜNTÜ DAHA ÇEKİCİ VE DOĞRU EŞ OLARAK GÖRÜLÜYOR
Simetrinin döllenmiş yumurtanın gelişmesinden itibaren tüm sürecin olması gerektiği gibi yürüdüğüne yani genetik açıdan önemli bir sorun olmaması için iyi bir kriter olduğuna değinen Sirman, “Bir eş bulmanın temel amaçlarından birisinin sağlıklı bir bebek dünyaya getirmek. Bu açıdan bakıldığında simetri değerlendirmesinin çok akılcı bir yaklaşım olduğu açık” diyerek tüyolar paylaştı.
Erkekte simetrik görüntünün ilk bakışta canlı, parlak ve zekâ dolu olduğunu, elmacık kemiklerinin belirgin, çene kemiğinin güçlü ve köşeli olması gibi unsurların ise testosteron hormonu açısından fiziksel sıralamada önem taşıdığını belirten Dr. Alp Sirman, “Aşırı kaslı bir vücut değil ama omuz kalça oranının, omuzlar lehine büyük olması yani geniş omuz ve dar kalça yapısı da seçimde önemli kriterdir. Ayrıca 1.80 üzerinde uzun boylu erkekler birçok kadın tarafından çekici bulunuyor. Burada cinsel farklılıkların belirgin olması iyi bir beraberlik için önemli kriterlerden" diye konuştu.
Koku olarak fark edilmeyen feromonların da adayın cinsel fonksiyonları açısından önem taşıdığını ifade eden Dr. Alp Sirman, “Feromonlar seks hormonlarının parçalama ürünleridir ve ilginç bilgi, sadece cinsel yönden aktif durumda bulunan kadınlar tarafından algılanabilirler” ifadelerini kullandı. Ayrıca koku algısının kadınların adet döngüsü ile de yakından ilgili olduğunu belirten Dr. Sirman, hamile kalmaya uygun dönemlerde koku algısı ve libidonun artarak, eş bulmaya daha da yoğunlaşmayı sağladığını belirtti.
DOĞUM KONTROL HAPININ İLGİNÇ ETKİSİ
Öte yandan ilginç bir bilgi daha aktaran Dr. Sirman, doğum kontrol hapı kullanımının eş bulmaya eğilimini ve koku algısını azalttığını söyledi. Dr. Sirman'a göre, doğum kontrol hapları adet döngüsünü baskıladığı için koku değerlendirme algısını düşürüyor ve eş seçiminde erkeksi tarafı çok baskın olmayan adaylara yönelim olabiliyor.
İLİŞKİNİN SIRRI MHC GENLERİNDE SAKLI!
Bağışıklığın işleyişinden sorumlu genler 6'ncı kromozomda bulunan MHC (Major Histocompatibility Complexveya) içinde yer alıyor. Farklı insanlarda bulunan MHC genlerinin farklı versiyonlarına genetikçilerin jargonunda "polimorfik" denildiğini aktaran Dr. Alp Sirman, “Bilindiği gibi farklı genetik yapılara sahip eşler ile yapılan çocukların bağışıklık sistemi daha güçlü olduğundan hastalıklara, parazitlere karşı daha dayanıklı olurlar. Bu durum bebeklerin hayatta kalma şansını artırdığından çok önemlidir. Birbirinden farklı genetik özelliklere sahip çiftlerin çocuklarında doğum kusurları, zekâ problemleri gibi akraba evliliği ile ilişkili problemler neredeyse hiç görülmez” deyip farklı MHC genlerine sahip adayları bulmanın önemli olduğunu belirtti.
Peki herkese genetik test yapmak imkânsız olduğuna göre uygun genetik yapıdaki adaylar nasıl anlaşılacak? Şaşırtıcı fakat kadınların bunu da koklayarak anlayabildiğini vurgulayan Alp Sirman, Brezilya’da yapılan bir araştırmayı buna örnek gösterdi. Bu araştırmada erkeklerin vücuduna çok sayıda teri emecek özellikte pamuklu kumaşlar yapıştırıldı, erkekler bu şekilde beş gün dolaştıktan sonra toplanan pamuklu kumaşlar denek kadınlara koklatılıp çekici bulup bulmadıkları sorulduğunda, hayret verecek biçimde farklı MHC genlerine sahip erkeklerin kokusunu daha çekici buldukları tespit edildi.
Bir başka çarpıcı araştırma ise Meksika’da yapıldı. Bu araştırmada 48 çiftin genetik testleri yapılarak MHC genleri saptandı. Bu çiftlerden MHC genlerinin birbirine benzerliği fazla olanlarda ilişkiler daha monoton ve az sayıdayken, MHC genleri birbirine benzemeyen çiftlerin daha iyi beraberlikleri olduğu hatta aldatmanın dahi bu çiftlerde görüldüğü ortaya çıkarıldı. Bu çiftlerde cinsel birleşme sayısı da fazla olduğundan daha çok sayıda ve sağlıklı çocukların dünyaya gelme olasılığının arttığı ifade edildi.
TOKSİK İLİŞKİLERDE DURUM FARKLI
Tüm bu etkenler toksik ilişkiler açısından da önem taşıyor. Kadınlar genellikle toksik bir ilişkinin içerisinde mücadele etmeye devam ediyor. Karşı cins simetrik bir yapıya, farklı MHC genine sahip olsa ya da feromonu güçlü olsa bile bu ilişkinin toksik olduğunu maalesef değiştirmiyor.
Dr. Alp Sirman, “Bütün bu anlattığım seçim kriterleri primatolojik köklere dayanıyor. Ancak insan topluluğu sadece içgüdüleri ile eş seçemiyor. Toplumsal dayatmalar yanlış kişilerle mutsuz beraberliklere yol açtığı gibi, beraberlik başladıktan sonra yaşanan hayal kırıklıkları, monoton ve özensiz davranışlar, gösterilen ilginin azalması, aldatma gibi nedenler beraberliğin sürdürülmesi için şart olan çekiciliği yok ediyor. Kendisine ilgi duyulmadığını fark eden erkekler de özellikle ilişkide değerinin daha azaldığını düşündüğünde şiddete eğilim artıyor" yorumunu yaptı.