08.10.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Elif Ekinci
Geleneksel minyatür ve tezhip sanatını çağdaş üretim biçimiyle harmanlayıp disiplinlerarası bir anlatı tarzı yaratan Murat Palta’nın Galeri x-ist’teki 19 Ekim’e dek görülebilecek sergisi rengarenk bir lunapark gibi... Road Runner ve Coyote’den Super Mario’ya, Hayalet Avcıları’ndan Shining’e hepimize çok tanıdık Batılı ikonik karakterler ve sahnelerin, yine hepimize çok tanıdık bir görsellikle buluştuğu serginin öyküsünü ve üretim sürecini Murat Palta’dan dinledik.
“All Work and No Play” oyunları, filmleri, çizgi dizileri odağa alan işlerden oluşuyor. Neden eğlence dünyasına odaklanmayı tercih ettiniz?
Eski Roma’da çocukluktan yetişkin erkekliğe geçenler için bir tören yapılırmış: Erkek yetişkinlik çağına geldiğinde bir törenle kıyafetini değiştirir, ‘toga virilis’, yani erkeklik togası giyermiş. Belden bağlamalı bir kıyafet bu; ne kadar beyazsa o kadar yüksek statüyü gösteriyor. Bu törende erkek, oyuncaklarını gömüp tanrılara adar ve artık yetişkin olurmuş. Bugün baktığımızda durum bunun tam tersi. Eskiden zaman kaybı olarak görülen oyunlar, oyuncaklar, sosyal medya, yani sektörel anlamda ‘eğlence’, bugün geçmişe nazaran çok daha güçlü durumda. Dünyanın en büyük kârına sahip eğlence ürünü ‘GTA5’ isimli bir oyun mesela. Bu kavramın ne kadar değiştiği ve aslında bunun insanlar tarafından çok da farkına varılmadığı üzerine aslında bu sergi genel olarak.
Önceki işlerinizde de sinema ön plandaydı bu sergide de öyle. “Shining” filminin bir sahnesini de minyatür ve tezhip sanatıyla yorumlamışsınız. Hatta sergi ismini de bu filmden alıyor...
Normalde sergi ismine işler tamamlandıktan sonra karar verirdim ama bu sefer isim daha erken ortaya çıktı. İsmin ‘eğlence’ kısmıyla örtüşmesinin yanı sıra, çalışırken Shining filminde Jack’in kâğıda sürekli “All work and no play makes Jack a dull boy” yazdığı sahnedeki ruh haline büründüğümü fark ettim. Sabaha kadar çalışıp birkaç saat uyuyup çalışmaya devam ediyordum; yaşadığım şeylerin zamanını, gününü karıştırmaya başlamıştım artık, bu yüzden serginin adının tam oturduğunu düşünüyorum.
Röportajın tamamı Milliyet Sanat’ın ekim sayısında.
‘Yeni bir soluk’
Yolun henüz başındayken minyatürle Hollywood film afişlerini yorumladığınız mezuniyet projenizle belli bir başarı yakaladınız. İşlerin bir anda popüler oluşu o noktadan sonraki üretim sürecinizi etkiledi mi?
Şöyle bir baskı yarattı bende: Bir sonrakinde ne yapacağım; daha sonrakinde ne yapacağım? Ama bu olması gereken bir şey diye düşünüyorum. O korku olmadan üretilemiyor! Farklı malzemeler deneyeyim, ama eskisinin aynısı olmasın ama yine de benim anlattığım bir şey olsun… Bütün olarak bunun baskısı oluyor ama bu baskı bu işin bir parçası…