GündemNot verme sırası öğrencide

Not verme sırası öğrencide

28.10.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, bu yıl öğretmenlere performans sistemi getirileceğini açıkladı. Buna göre öğrencilere “öğretmeninizden memnun musunuz?” diye sorulacak, hatta velilerden de görüş alınacakGeçen yıl getirilen sistemde müdürler tarafından verilen performans notlarında adil davranılmadığını kaydeden öğretmenler ve sendikalar, öğrencilerin not verirken adil olamayacağı gerekçesiyle uygulamaya karşı

Not verme sırası  öğrencide

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Antalya’da 24-25 Ekim’de düzenlenen ‘Eğitimden Üretime Sektörle İşbirliği’ temalı Eğitim Kongresi’nde öğretmenlere performans sistemi üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Uygulamayla ilgili ayrıntılı bilgi vermeyen Yılmaz, yerine göre öğrencilere “Öğretmeninizden memnun musunuz?” gibi soruların yöneltileceğini ve velilerin de değerlendirmelerinin yer alacağı performans kriterlerinin olabileceğini söyledi. Uygulamanın bu yıl başlaması planlanıyor.
Bakan Yılmaz’ın açıklamalarının ardından öğretmenlerden de itirazlar gelmeye başladı. Öğrenci ve velilerin değerlendirmelerde objektif olmayacağını, kendisine zayıf veren öğretmene, öğrencinin de olumsuz not vereceğini söylüyorlar. 2015-2016 eğitim yılından itibaren başlatılan, okul müdürleri tarafından öğretmenlere verilen performans notlarında objektif olunmamasını bu noktada gerekçe olarak gösteren öğretmenler, aynı şeyi öğrenci ve velilerle de yaşayacak olmaktan tedirginler.
Konuyla ilgili görüş aldığımız sendikalar objektif şartlarda yapıldığı takdirde performans değerlendirmesinin verimliliği artırabileceğini söylüyorlar. Ancak önceki uygulamaların, bu konuda objektif değerlendirmenin olamayacağını gösterdiğini kaydeden sendikalar, bu konuda kendilerinden görüş alınmamasından da şikâyetçiler. İşte o yorumlar:
‘Tarafsız olmalı’
Türk Eğitim-Sen İstanbul 7 Nolu Şube Başkanı Mustafa Kavlu, performans değerlendirmesinin objektif şartlarda yapıldığı takdirde personel verimliliği için önemli bir uygulama olabileceğini kaydetti. Ancak son 5 yıldır eğitim yöneticileri, aday öğretmen atamalarında uygulanan mülakat ve sözlü sınav yöntemlerinin beklenen sonuçları vermediğine değinen Kavlu, hatta adam kayırma, torpil gibi söylentilerin çıktığını dile getirdi. “Okul yönetici atamalarında kullanılan performans değerlendirmeleri subjektif ve bir tarafı kayırmak amacı ile kullanılmış, bu durum mahkemeler nezdinde tescillenmiştir” diyen Kavlu, bu performans değerlendirmelerine ilişkin binlerce dava açıldığını söyledi.
Uygulamanın bağımsız insan kaynakları şirketleri tarafından, akademik kriterlere göre yapılması gerektiğinin altını çizen Kavlu, aksi takdirde performans değerlendirme sisteminin olumlu sonuç vermediği gibi çalışma barışını bozacağına dikkat çekti. Kavlu, sendikalarından görüş almadığını da sözlerine ekledi.
‘Konu telaşla ele alınıyor’
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, MEB’in performans ölçümü, başarı değerlendirmesi noktasında son 10 yıllık süreçte yaptıkları girişimlerin ortak noktasının, ilgili taraflardan yoksunluk olduğunu söyledi. “Öğretmenlerden hizmet noktasında, verimlilik ve kalite bağlamında, sorumluluk ve yetki çerçevesinde ne istendiği halen belirsiz” diyen Yalçın, şunları söyledi: “Bunların olmadığı bir zeminde başarıyı, performansı ölçme iddiası ve bunun üzerinden hizmeti sunanlarla ilgili başarı ilanı ya da başarısızlık ithamı yapmaya dönük sistemi hayata geçirme aceleciliği ‘ben yaptım oldu’ mentalinin somutlaşmasından başka bir sonuç doğurmaz.”
Eğitimle ilgili bir uygulamada sendikanın önerilerine başvurulmadıkça ‘topal ördek’ hükmünde olduğuna değinen Yalçın, “Motivasyon üretmek yerine, olan motivasyonu bitirmek ve kamu görevlilerini tehdit etmek sonucu üreten bir içerikle, performans sistemi kurulacağını düşünmek hem yorucu hem de yıpratıcı süreçlere kapı aralar” dedi. Bu noktada, MEB’in konuyu telaşla ele almasını da, bu süreci beyanlarla yönetme ve yönlendirme arayışlarını da doğru bulmadıklarının altını çizen Yalçın, çalışmadığı iddia edilen memuru aramak yerine bireysel başarısı görülmeyenlerin aranmasının daha doğru olduğunu söyledi.
‘Yeni bir şey değil’
Öğretmenlerin yeterliliklerinin ve mesleki yaşamda başarımlarının hep tartışma konusu olduğunu kaydeden Eğitim Sen eski Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, bu değerlendirmelerin çeşitli yol ve yöntemler kullanılarak yapılmakta olduğunu ve o nedenle bu durumun aslında yeni olmadığını belirtti. “Örneğin haziranda okul müdürlerinin yaptığı başarım değerlendirme sonuçlarının ne kadar öznel niyetlerle yapıldığını ve bu niyetlerle yapılan değerlendirme sonuçlarının ortaya çıkardığı olumsuzlukları birlikte yaşadık” diyen Dinçer, verilen düşük puanları hak etmediğini düşünen binlerce öğretmenin soluğu mahkemede aldığını söyledi.
Daha önce 4 yılını dolduran okul müdürlerinin görevlerini ikinci 4 yıla uzatmak için veli ve öğrencilerin yaptığı puanlama sonuçlarında ortaya çıkan mağduriyetleri hatırlatan Dinçer, “O nedenle böyle bir yöntemin iyi, nesnel ve bilimsel olduğunu söylemek olanaklı değil. Hele eğitim gibi bir alanda piyasa ekonomisinin çalışma ve ücret kurallarını kabul etmek asla mümkün değil. Bu tür uygulamaların başta ihbarcılık olmak üzere her türlü yozlaşmış ilişkiye kapı aralayacağı bir gerçek. Öğretmenlerin itibarını sarsacak böyle ‘projelerden’ uzak durmak gerekir” dedi. Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Antalya’da 24-25 Ekim’de düzenlenen ‘Eğitimden Üretime Sektörle İşbirliği’ temalı Eğitim Kongresi’nde öğretmenlere performans sistemi üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Uygulamayla ilgili ayrıntılı bilgi vermeyen Yılmaz, yerine göre öğrencilere “Öğretmeninizden memnun musunuz?” gibi soruların yöneltileceğini ve velilerin de değerlendirmelerinin yer alacağı performans kriterlerinin olabileceğini söyledi. Uygulamanın bu yıl başlaması planlanıyor.
Bakan Yılmaz’ın açıklamalarının ardından öğretmenlerden de itirazlar gelmeye başladı. Öğrenci ve velilerin değerlendirmelerde objektif olmayacağını, kendisine zayıf veren öğretmene, öğrencinin de olumsuz not vereceğini söylüyorlar. 2015-2016 eğitim yılından itibaren başlatılan, okul müdürleri tarafından öğretmenlere verilen performans notlarında objektif olunmamasını bu noktada gerekçe olarak gösteren öğretmenler, aynı şeyi öğrenci ve velilerle de yaşayacak olmaktan tedirginler.
Konuyla ilgili görüş aldığımız sendikalar objektif şartlarda yapıldığı takdirde performans değerlendirmesinin verimliliği artırabileceğini söylüyorlar. Ancak önceki uygulamaların, bu konuda objektif değerlendirmenin olamayacağını gösterdiğini kaydeden sendikalar, bu konuda kendilerinden görüş alınmamasından da şikâyetçiler. İşte o yorumlar:
‘Tarafsız olmalı’
Türk Eğitim-Sen İstanbul 7 Nolu Şube Başkanı Mustafa Kavlu, performans değerlendirmesinin objektif şartlarda yapıldığı takdirde personel verimliliği için önemli bir uygulama olabileceğini kaydetti. Ancak son 5 yıldır eğitim yöneticileri, aday öğretmen atamalarında uygulanan mülakat ve sözlü sınav yöntemlerinin beklenen sonuçları vermediğine değinen Kavlu, hatta adam kayırma, torpil gibi söylentilerin çıktığını dile getirdi. “Okul yönetici atamalarında kullanılan performans değerlendirmeleri subjektif ve bir tarafı kayırmak amacı ile kullanılmış, bu durum mahkemeler nezdinde tescillenmiştir” diyen Kavlu, bu performans değerlendirmelerine ilişkin binlerce dava açıldığını söyledi.
Uygulamanın bağımsız insan kaynakları şirketleri tarafından, akademik kriterlere göre yapılması gerektiğinin altını çizen Kavlu, aksi takdirde performans değerlendirme sisteminin olumlu sonuç vermediği gibi çalışma barışını bozacağına dikkat çekti. Kavlu, sendikalarından görüş almadığını da sözlerine ekledi.
‘Konu telaşla ele alınıyor’
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, MEB’in performans ölçümü, başarı değerlendirmesi noktasında son 10 yıllık süreçte yaptıkları girişimlerin ortak noktasının, ilgili taraflardan yoksunluk olduğunu söyledi. “Öğretmenlerden hizmet noktasında, verimlilik ve kalite bağlamında, sorumluluk ve yetki çerçevesinde ne istendiği halen belirsiz” diyen Yalçın, şunları söyledi: “Bunların olmadığı bir zeminde başarıyı, performansı ölçme iddiası ve bunun üzerinden hizmeti sunanlarla ilgili başarı ilanı ya da başarısızlık ithamı yapmaya dönük sistemi hayata geçirme aceleciliği ‘ben yaptım oldu’ mentalinin somutlaşmasından başka bir sonuç doğurmaz.”
Eğitimle ilgili bir uygulamada sendikanın önerilerine başvurulmadıkça ‘topal ördek’ hükmünde olduğuna değinen Yalçın, “Motivasyon üretmek yerine, olan motivasyonu bitirmek ve kamu görevlilerini tehdit etmek sonucu üreten bir içerikle, performans sistemi kurulacağını düşünmek hem yorucu hem de yıpratıcı süreçlere kapı aralar” dedi. Bu noktada, MEB’in konuyu telaşla ele almasını da, bu süreci beyanlarla yönetme ve yönlendirme arayışlarını da doğru bulmadıklarının altını çizen Yalçın, çalışmadığı iddia edilen memuru aramak yerine bireysel başarısı görülmeyenlerin aranmasının daha doğru olduğunu söyledi.
‘Yeni bir şey değil’
Öğretmenlerin yeterliliklerinin ve mesleki yaşamda başarımlarının hep tartışma konusu olduğunu kaydeden Eğitim Sen eski Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, bu değerlendirmelerin çeşitli yol ve yöntemler kullanılarak yapılmakta olduğunu ve o nedenle bu durumun aslında yeni olmadığını belirtti. “Örneğin haziranda okul müdürlerinin yaptığı başarım değerlendirme sonuçlarının ne kadar öznel niyetlerle yapıldığını ve bu niyetlerle yapılan değerlendirme sonuçlarının ortaya çıkardığı olumsuzlukları birlikte yaşadık” diyen Dinçer, verilen düşük puanları hak etmediğini düşünen binlerce öğretmenin soluğu mahkemede aldığını söyledi.
Daha önce 4 yılını dolduran okul müdürlerinin görevlerini ikinci 4 yıla uzatmak için veli ve öğrencilerin yaptığı puanlama sonuçlarında ortaya çıkan mağduriyetleri hatırlatan Dinçer, “O nedenle böyle bir yöntemin iyi, nesnel ve bilimsel olduğunu söylemek olanaklı değil. Hele eğitim gibi bir alanda piyasa ekonomisinin çalışma ve ücret kurallarını kabul etmek asla mümkün değil. Bu tür uygulamaların başta ihbarcılık olmak üzere her türlü yozlaşmış ilişkiye kapı aralayacağı bir gerçek. Öğretmenlerin itibarını sarsacak böyle ‘projelerden’ uzak durmak gerekir” dedi.
‘Ticari şirket gibi olacak’
Eğitim Sen, yaptığı basın açıklamasında, MEB’in performans değerlendirme dayatmasının kabul edilemez olduğunu duyurdu. Uygulamanın, okulları birer “ticari şirket” gibi yönetmek amacıyla hayata geçirildiği belirtilen açıklamada, “Performans değerlendirme sistemi, öğretmenlik mesleğini değersizleştirmenin geldiği noktayı göstermektedir. Öğretmen-öğrenci ilişkisini alt üst etmesi kaçınılmaz olan ve öğrenci ve velileri ‘müşteri memnuniyeti’ anlayışı çerçevesinde değerlendiren bu uygulamanın, öğretmenlerin müşterileri (öğrencileri) memnun etmek için daha fazla çalışmaya itmesi, dolayısıyla çalışma saatlerinin artması ile sonuçlanması kaçınılmazdır” denildi.
“MEB’in asıl hedefi, öğretmenlerin performansını ölçmek bahanesiyle, eğitimde ücretli, sözleşmeli ve güvencesiz istihdamı yaygınlaştırmak” denilen açıklamada ayrıca, performans değerlendirmesi uygulamasında öğretmenlerin yaptıkları işin niteliğinden çok “yüksek performans” üzerinden bireysel değerlendirmeye tabi tutulmasının, okullarda herkesin birbirinin “rakibi” olduğu düşüncesinin gelişmesine ve iş barışının bozulmasına neden olacağına dikkat çekildi.
‘Biz de Bakanı değerlendirelim’
Milliyet gazetesi yazarı Abbas Güçlü’nün Twitter’dan yazdığı “Öğrenci ve veliler, öğretmenlerin performansını değerlendirecekmiş. Peki, nasıl, mülakatla mı, verdiği nota, anlattığı derse, dünya görüşüne göre mi?” içerikli tweet üzerine öğretmenler düşüncelerini belirttiler. Görüşler şöyle:
@gizemaksuu: Biz de Milli Eğitim Bakanı’nı değerlendirmek istiyoruz!
@akyelyasmin: Öğretmenlere yapılan bu eziyet neden? KPSS+ÖABT+Mülakat+Sözleşmeli Öğretmenlik, şimdi de bu. Bu öğretmenler ne yaptı topluma?
@ilterisdicen: Performansımızı ölçtürmek istedikleri başka kesim var mıymış acaba? Kim kaldı doktor, mühendis civardaki esnaf falan?
@esraaaydin: Sonuç olarak yüksek not veren öğretmen iyi, düşük veren kötü.
@gnszynp: Öğretmenler de velileri değerlendirsin o zaman sen nasıl böyle evlat doğurdun diye.
@aslihan_sonmez: Öğretmene dadı ya da müşteri temsilcisi gözüyle bakan veliler varken bu uygulama dünyanın en kutsal mesleğine hakarettir.
@nursenaylcin Veliler ve öğrenciler öğretmene not verecekmiş, Bakan diyor. Öğretmenden başka herkes öğretmen olmuş.

Mars’a ne zaman gidilecek?
Ural Akbulut’la Bilim Tarihine Yolculuk

Mars, binlerce yıl önce tanrıların adının verildiği ve geçmişte ülkemizde Merih denilen gezegendir. Mars’a kırmızı rengini, yüzeyindeki demir oksit (pas) verir. Bu gezegeni; Sümerler, Babilliler ve Mısırlılar yakından izlemişti. Babilliler, kırmızı rengi nedeniyle Mars’a ateş tanrısı Nergal’in adını vermiş ve 3500 yıl önce gezegenin hareketlerini kaydetmişti.
Aristo; dünyayı evrenin merkezi kabul eder, güneş ve gezegenlerin dünya çevresinde döndüğüne inanırdı. Bu nedenle, Yunanlılar Mars’ın belirli dönemlerde geriye doğru gittiğine inanmıştı. Mars, Güneş’in yörüngesinde bizimle aynı yönde gider, asla geriye gitmez. Mars, dünyadan yavaş hareket ettiği için dünya güneş çevresinde dönerken Mars’ı geçince, Mars’ın geri gitmeye başladığı sanılır. Bu yanılgıya, Yunanlı filozof Pliny “retrograde” adını vermişti.
Yıldız falcıları, iki bin yıldır Mars’ın geri gittiğini ve bunun insanları etkilediğini söyler. Galileo, 1610’da Mars’ı teleskopla gören ilk bilim adamıdır. J. Hevelius 1645’te Mars’ın Ay gibi evreleri olduğunu keşfetti. G. Schiaparelli 1863’te ve ardından P. Lowell Mars’ta insan yapımı kanallar olduğunu sanmışlardı. Gördüklerinin insan yapımı kanal olmayıp teleskop hatası olduğu anlaşılsa da Marslılar hakkında sinema filmleri çevrilmişti.
Mars’ta uzun süre yaşanır mı?
Soğuk Savaş döneminde, ABD ve Rusya arasında Mars’a uzay araçları gönderme yarışı başlamıştı. Ruslar, 1960-1962 döneminde 5 uzay aracını Mars’ın yörüngesine sokmak için uzaya gönderdi ama başaramadı. ABD, 1964’te Mars’ın yakınından geçip veri toplayacak uzay araçları göndermeye başladı. Bunların çoğu başarısız olsa da 1971’de Mariner-9 Mars’ın yörüngesine sokuldu. ABD, 1975’te veri toplayan ilk uzay araçlarını gezegene indirmeyi başardı.
Halen ABD’nin Mars yüzeyinde iki uzay aracı ve gezegenin yörüngesinde de uyduları var. Rusların ise Mars yüzeyine inip veri toplayan uzay aracı yok. NASA ve bazı kuruluşlar, Mars’a insan indirmeyi planlıyor. Mars’ın yarıçapı Dünya’nın yarıçapının yarısı kadardır, kuzey ve güney kutuplarında donmuş su vardır. Mars’ta donmuş su olması, orada yaşanabileceğini düşündürmektedir ancak gezegende oksijen, azot ve karbondioksitten oluşan yoğun bir atmosfer yoktur. Bu nedenle astronotların gezegende uzay elbisesi giyip oksijen tüpü yardımıyla nefes alması gerekecektir.
Mars çevresinde, koruyucu ozon tabakası olmadığı için aşırı radyasyondan koruyacak elbiseler giymek gerekir. Gezegendeki sular tuzludur. Atmosfer basıncının çok düşük olması nedeniyle su sıvı halde bulunmaz. Bu nedenlerle, Mars’a gönderilecek insanların, uzay istasyonundaki gibi izole bir ortamda yaşamaları gerekir. Mars yüzeyinde, kısa süreler için uzay elbiseleriyle dolaşabilirler. Dünya’dan Mars’a yeterli yiyecek ve su götürmek uzay istasyonuna götürmekten daha zordur.
Çünkü uzay araçlarının Dünya’dan Mars’a ulaşması 7-8 ay sürmektedir. Uzay araçlarının taşıyacağı tonlarca malzemenin miktarı bugünkü uzay araçlarının kapasitesinin çok üzerindedir. Mars’ta yaşayıp geri dönecek olan astronotların seyahatleri 1,5-2 yıl süreceği için sağlık sorunu yaşandığında, çözüm bulmak kolay değildir. Günümüz teknolojileri yetersiz olduğu için astronotların, Mars’ta birkaç ay yaşayıp geri gelebilmelerinin 2030’larda gerçekleşebileceği düşünülüyor.

Proje okullar yargıya taşınıyor
Aralarında Türkiye’nin en başarılı liselerinin yer aldığı proje okullar uygulamasını veliler ve mezunlar yargıya taşıyor. Proje okullar adı altında geleneklerinin yok edilerek kimliksizleştirilmesini istemediklerini dile getiren veliler ve mezunlar, Proje Okullar Yönetmeliği’nin yürürlüğünün durdurulması ve iptali için bugün Bağcılar İdare Mahkemesi’ne başvuracaklar. Ayrıca saat 11.00’de mahkeme önünde basın açıklaması da yapacaklar.

Genç kızlar iş sahibi olacak
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, korunmaya muhtaç çocuklara bakım, eğitim ve sağlık hizmetleri sunuyor. Ancak çocuklar, 18 yaşına geldiklerinde kurumdan ayrılmak zorundalar. Bu genç kızlara yardımcı olabilmek amacıyla “Bir İnsan Bin İnsan” meslek edindirme projesi başlatıldı. ERA Okulları’nın sponsorluğunda, Beylikdüzü İlçe Halk Eğitim Müdürlüğü’nün de destek verdiği projeyi estetik ve güzellik merkezi sahibi Nuray Çelik geliştirdi. Genç kızlara ekonomik özgürlük kazandırılması hedeflenen proje kapsamında öncelikle kuaförlük ve güzellik uzmanlığı branşlarında eğitimler verilecek. Eğitimleri başarıyla tamamlayanlar, Kuaförler Odası aracılığıyla maaşlı olarak işe yerleştirilecekler.

Uğur Okulları’nın yeni kampüsü açıldı
Eğitimde 48 yılı geride bırakan ve bugün Türkiye’nin dört bir yanında 105 okul ve 12 yeni kampüsü bulunan Uğur Okulları’nın Ünye-Fatsa Kampüsü, açıldı. 21 milyon TL yatırım bedeliyle 11.000 metrekarelik bir alanda yer alan STEM ve ErkenSTEM Laboratuvarı, Sınava Hazırlık Merkezi, konferans salonu, kapalı spor salonu bulunan yeni kümpüste okul öncesinden lise son sınıfa kadar eğitim verilecek. Kampüsün açılış töreni Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel, Ordu Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Ordu İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Şaban Karataş, Ünye-Fatsa Kaymakamı Mehmet Yapıcı, Ünye Belediye Başkan yardımcıları Emrah Yılmaz ve Ali Kemal Mehel’in katılımıyla gerçekleşti.

Fark yaratanları öğrencileri seçecek
Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) kendi hayatında ‘fark yaratan öğretmeni’ olan herkesi hikâyesini paylaşmaya ve öğretmenini gururlandırmaya çağırıyor. Kampanya kapsamında katılımcılar, kasım ayı boyunca farkyaratanogretmen.com sayfasını ziyaret ederek ya da ÖRAV’ın sosyal medya hesapları üzerinden #farkyaratanöğretmen etiketiyle en değer verdiği öğretmeniyle ilgili anısını yazı, video ya da fotoğrafla paylaşabilecek. Kampanya sonunda sitede anılarını paylaşanlar arasından jürinin oylarıyla seçilen bir hikâyenin sahibi, eğer hâlâ hayatta ise “fark yaratan öğretmeni” ile buluşma fırsatı yakalayacak. Kampanyanın en beğenilen hikayesi, vakıf tarafından düzenlenecek Eğitim Şenliği’nde açıklanacak.