13.11.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
TÜRKER KARAPINAR Ankara
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, işkence suretiyle Engin Çeber’in ölümüne neden olan Metris Cezaevi infaz koruma baş memuru Selahattin Alpay, infaz koruma memuru Sami Ergazi ve cezaevi ikinci müdürü Fuat Karaosmanoğlu’na verilen müebbet hapis kararlarını onamıştı. Dairenin gerekçeli kararında, Çeber’in gördüğü sistematik işkence şöyle anlatıldı:
Cezaevinde devam etti
“Çeber, 28 Eylül 2008’de gerçekleştirilen bir eylem sırasında Cihan Gün, Özgür Karakaya ve Aysu Baykal’la birlikte yakalandı. Karakola getirilmek üzere polis araçlarına bindirildi. Çeber ve beraberindekiler, karakola alınmadan önce karakola getirildiklerinde araçtan inerken ve indirilirken, karakola alındıktan sonra üst araması yapılırken, akabinde hekim raporu alınması için götürüldüğü hastanede, hastane dönüşü parmak izleri alınırken ve fotoğraf çekimi için ilçe emniyet müdürlüğü biriminde, karakola döndüğü zaman nezarethanede ve karakol, hastane, emniyet müdürlüğü arasındaki sevkleri esnasında araç içindeyken görevli polis memurları Mehmet Pek ve Abdülmuttalip Bozyel tarafından çeşitli şekilde dövüldü, bir takım söz ve davranışlarla aşağılandı.”
Çeber, Gün ve Karakaya, 29 Eylül 2008’de karıldıkları mahkemece tutuklanarak, Metris 2 Nolu T Tipi Cezaevine götürüldü. Gün ve Karakaya, üst aramalarının tüm giysileri çıkarılmak suretiyle yapılmasını kabul etmemeleri üzerine cezaevi jandarma bölük komutanlığında görevli sanık Murat İşler tarafından tokat atılmak, yumruk ve tahta sopa ile dövüldü, çeşitli söz ve davranışlarla aşağılandı. Çeber, Gün ve Karakaya, geçici olarak B-8 koğuşuna yerleştirildi. 1 Ekim 2008’de yapılan sayımda ayağa kalkmadıkları gerekçesiyle cezaevi infaz koruma baş memuru sanık Yavuz Uzun ve infaz koruma memuru Murat Çise tarafından tahta sopa ve demir çubukla vurulmak suretiyle dövüldüler. Cezaevi hekimi sanık Yemliha Söylemez de, işkenceye göz yumarak, tutukluları muayene etmeden gerçeğe aykırı rapor düzenledi.
7 Ekim 2008 günü saat 08.15-08.16 sıralarında Çeber’in bulunduğu koğuşa yaklaşık 10-15 infaz koruma baş memuru ve memurundan oluşan grup sayım için girdi. Sanıklardan cezaevi ikinci müdürü Fuat Karaosmanoğlu, yaklaşık olarak 1 dakika kadar sonra saat 08.16.36-08.16.46 sıralarında ana koridora, koğuşun bulunduğu küçük koridorun başına geldi ve koridoru izlemeye başladı. Bu esnada Çeber’in bulunduğu koğuşun kapısı açıktı. 08.17.25’te kapının önüne kadar geldi ve içeri baktı. Geri dönüp giderken uyarılması üzerine koğuş kapısının eşiğine kadar gelerek tekrar içeri baktı ve 08.18.17’de oradan ayrıldı. Karaosmanoğlu, sayım için koğuş kapısının açılması ve sayım sonunda kapatılması arasında geçen 2 dakika 38 saniyelik süreç içinde gerçekleşen olayın yaklaşık 1 dakika 30 saniyelik bölümünde koğuş yakınında, koridor başında ve hemen koğuş kapısının önündeydi.
‘Görmemesi mümkün değil’
Karaosmanoğlu’nun, Çeber’in dövülmesini görmemesi ya da farkına varmaması mümkün olmadığı gibi olayın önlenmesi hususunda da herhangi bir ikazda bulunmadı. Çeber, bu son olay sonucu aldığı darbeler nedeniyle 10 Ekim 2008’de kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.”
Ya sistematik değilse?
Böylece, birçok işkence iddiası olayını da doğrulayacak biçimde bütün bu aşamalarda işkence ve kötü muamelenin yapılabileceği ve doktorların bunu gizleyebileceği hüküm altına alınmış oldu. Müebbet hapis cezası onanan cezaevi ikinci müdürü Fuat Karaosmanoğlu’nun, Çeber’in dövüldüğünü 1 dakika 30 saniye kadar izlediği ve müdahale etmediği kaydedilerek, amirlerin işkenceyi engellememesinin de suça katılmak anlamına geldiği içtihadı oluşturuldu. Ancak işkencenin sistematik olursa cezalandırılacağı gibi örtülü bir yorum yapılması, sadece bir kez vurmanın ya da bir kez tacizin işkence sayılmayabileceği, sistematik olmazsa işkenceye ceza verilmeyebileceği yorumunun da ortaya çıkmasına yol açtı.