02.02.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet babasının kabri başında düzenlenen törende şöyle konuştu:
“Buradaki kemik yığınının yanına bir kere daha geldik. Dimdik de dursak iki büklüm de dursak, bir çözümsüzlük, çaresizlik fotoğrafı daha vereceğiz. Bu fotoğraf, mazide kalamadıkça, ortak geleceğimizi kirletmeyi sürdürecek. Tetikçiyle baş başa bırakılsak da, ‘katil devlet’ desek de, gerçek, yine tam anlamıyla işaret edilmemiş olacak, soyut kalacak.
Oysa TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu tarafından hazırlanan raporda, bütün somutluğuyla duran şu sözler var: ‘Savcı Doğan Öz ve Abdi İpekçi cinayetleri, aslında Türkiye’de 12 Eylül askeri darbesini çözmek isteyenler açısından bütün malzemeleri içermektedir.
Esas tehlike
Bu cinayetin dosyaları, gelişmeleri izlense, araştırılsa zaten her şey ortaya çıkar.’ Ve Doğan Öz’ün saptaması, yılların ötesinden bize sesleniyor: ‘Türkiye’de esas tehlike, Özel Harp Dairesi merkezli kontrgerilladır ve ben adımımı attığım her yerde bununla karşılaşıyorum.’ Yıllardır bilinen ama iç yüzü çözülemeyen bu birimle ilgili gelişmeler, son zamanlarda hızlandı. Örneğin dün bir gazete sayfasında ‘Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Genelkurmay’dan istediği kozmik oda belgeleri adliyeye ulaştı. Karanlıktaki son kozmik belgeler de mercek altında’ başlığıyla verilen bir haberi okuyabilir hale geldik. Bir değişimin, devinimin içindeyiz artık. Hep birlikte ve gereğince, hakkıyla, hukukuyla ilerlendiğinde, ağır da gelse zor da gelse kötü gerçeklerin bir bir yüzümüze çarpacağı ve o yüzleşmeden sonra arınıp kendimizi iyi, temiz hissedeceğimiz bir geleceğe doğru yol alabiliriz belki. Bir otuz yıl daha beklemeye ömrümüz yetmeyebilir ama ‘Başlamak, yolun yarısıdır’ derdi büyüklerimiz.
Milliyet ailem
Ara sıra bir düşüncesini, görüşünü desteklemek üzere o kemiklerden yararlanmak isteyenler, ya da Milliyet gazetesine çatmak, kızmak isteyenler çıkacak: ‘Abdi İpekçi’nin kemikleri sızladı’ diyecekler. Bir ölünün kemikleri nasıl sızlar bilmem ama ben buradaki kemiklerin bir zamanlar içinde taşıdığı canı çok iyi tanıyorum. Onun ruhunun, içinin nelere sızladığını çok iyi biliyorum. Onun Milliyet için içinin titrediğini biliyorum tıpkı Galatasaray Lisesi gibi Milliyet gazetesi de onun ailesiydi. Milliyet o yüzden benim de ailem. Ali ve Ömer Karacan, birlikte büyüdüğümüz Milliyet kardeşlerim. Aydın Doğan’dan, Milliyetli olduğu ilk andan, bugüne kadar hep bir baba yakınlığı gördüm. Demirören ailesi ise eski güzel Florya günlerinin, komşuluğun, çocukluğun, en güzel hatıraların tanıkları. İki ay önce Milliyet Sanat dergisinin yıldönümünde karşılaştığımızda, bir anda o güzel çocukluk günlerine yeniden kavuşmuş gibi olmuştum.
34 yıldır burada
Milliyet geçmişten bugüne bütün çalışanlarıyla, gelenlerle, gidenlerle benim gözümde hiç parçalanmayacak, hep sürekliliğini koruyacak bir varlık. Milliyet gazetesinin ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin bir aile özeniyle düzenlediği tören sayesinde, Abdi İpekçi burada, tam otuz dört yıldır anılıyor. Bilmeyenlere duyurmayı ve sonsuz teşekkürlerimi iletmeyi borç biliyorum.”