14.02.2025 - 11:59 | Son Güncellenme:
DHA
Milli İstihbarat Akademisi, Türkiye'nin nükleer enerji stratejilerini başta siber güvenlik olmak üzere ekonomik kalkınma ve uluslararası ilişkiler bağlamında ele alan ve bu stratejilerin geleceğe yönelik yol haritasını çizmeyi amaçlayan 'Siber Güvenlik Perspektifinden Türkiye'nin Nükleer Enerji Stratejisi' başlıklı bir rapor yayımladı.
54 sayfadan oluşan rapor, tüm paydaşlara rehberlik ederek nükleer enerji alanındaki mevcut durumu değerlendirirken, aynı zamanda Türkiye'nin bu alandaki potansiyelini tam anlamıyla gerçekleştirebilmesi için gereken siber güvenlik adımlarını da öneriyor. Ayrıca, Türkiye'nin nükleer enerji stratejilerinde karşılaşabileceği zorluklara rağmen bu alandaki potansiyelin etkin bir şekilde değerlendirilmesi için bir yol haritası sunuyor.
ULUSAL GÜVENLİK STRATEJİLERİNİN MERKEZİNDE YER ALIYOR
Rapora göre; nükleer enerji, Türkiye'nin artan enerji ihtiyacını karşılamada stratejik bir rol oynamakta. Ancak bu projelerin başarılı bir şekilde hayata geçirilmesi; güvenlik, toplumsal kabul ve uluslararası standartlara uyum gibi temel unsurların etkin bir şekilde yönetilmesini gerektiriyor. Nükleer tesislerin emniyeti hem fiziksel hem de siber tehditlere karşı korunmayı gerektirirken ve bu durum, ulusal güvenlik stratejilerinin merkezinde yer alıyor. Türkiye'nin Akkuyu Nükleer Güç Santrali (Akkuyu NGS) gibi projeleri yalnızca enerji üretimi için değil, aynı zamanda stratejik altyapının korunması açısından da büyük öneme sahip. Bu tesisler; olası terör saldırıları, sabotaj ve doğal afetlere karşı çok katmanlı bir koruma sistemi gerektiriyor. Fiziksel koruma açısından nükleer tesisler, uluslararası standartlara uygun koruma protokolleri ile donatılmalı. Güvenlik personeli, gelişmiş izleme sistemleri ve fiziksel engeller gibi önlemler, tesislerin yetkisiz erişimlere karşı korunmasını sağlar. Türkiye, nükleer tesislerinde bu tür koruma önlemlerini uygulamak için Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) standartlarına uyum sağlıyor.
NÜKLEER GÜVENLİKTE DİJİTAL SAVUNMA
Siber güvenlik, modern nükleer tesislerin korunmasında giderek daha önemli hale geldi. Dijital kontrol sistemlerinin artan kullanımı, tesisleri siber saldırılara açık hale getirebilir. Bu durum, Stuxnet gibi geçmişte yaşanmış saldırılarla somut bir tehdit haline geldi. Türkiye, bu tür tehditlere karşı siber güvenlik altyapısını geliştirmekte ve tesislerini dayanıklı hale getirmek için uluslararası iş birliklerinden yararlanmakta. Nükleer tesislerdeki dijitalleşme, operasyonel süreçlerin verimliliğini artırsa da siber tehditleri beraberinde getiriyor. Türkiye'nin Akkuyu NGS gibi projelerinde kullanılan modern dijital sistemlerin, potansiyel siber saldırılara karşı korunması gerekiyor. Nükleer tesislerde kullanılan enstrümantasyon ve kontrol sistemleri, reaktörlerin operasyonel süreçlerini kontrol eder ve herhangi bir saldırı, ciddi güvenlik risklerine yol açabilir. Türkiye, bu sistemlerin güvenliğini sağlamak için gelişmiş güvenlik protokolleri uygulamakta ve siber güvenlik stratejilerini ulusal düzeyde geliştirmekte.
NÜKLEER GÜVENLİKTE ŞEFFAFLIK VE İŞ BİRLİĞİ
Türkiye, nükleer tesislerin siber güvenliğini artırmak için uluslararası iş birliklerini güçlendiriyor. UAEA gibi kuruluşlarla yapılan iş birlikleri, siber tehditlere karşı en iyi uygulamaların benimsenmesini sağlıyor. Bunun yanı sıra Türkiye'nin Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi (USOM), nükleer tesislerin dijital altyapılarında olası tehditlere karşı sürekli izleme sağlıyor. Türkiye'nin nükleer enerji politikaları; enerji güvenliği, ekonomik kalkınma ve çevresel sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda şekilleniyor. Akkuyu NGS'nin tamamlanması, bu hedeflere ulaşmada önemli bir adım olsa da gelecekteki projelerin başarısı için bir dizi stratejik yaklaşım benimsenmeli. Halkın nükleer enerji projelerine yönelik algısı, bu politikaların başarısını etkileyen önemli bir faktör. Türkiye, halkın güvenini artırmak için bilinçlendirme kampanyaları ve şeffaf iletişim stratejileri geliştirmeli. Çernobil ve Fukuşima gibi kazalar, halkın nükleer enerjiye yönelik endişelerini artırmış olsa da Türkiye'nin uluslararası standartlara uygun güvenlik protokolleri uygulaması bu algıyı değiştirebilir.
YERLİ TEKNOLOJİLER NÜKLEER ENERJİYİ STARTEJİK AVANTAJA DÖNÜŞTÜRÜYOR
Yerli teknolojilerin geliştirilmesi, Türkiye'nin nükleer enerji politikalarında sürdürülebilirliği sağlamak için kritik bir öneme sahip. Yerli üretimin teşvik edilmesi hem maliyetleri azaltacak hem de Türkiye'nin teknik kapasitesini artıracak. Bunun yanı sıra yenilenebilir enerji kaynaklarıyla nükleer enerji arasında bir entegrasyon sağlanması, enerji portföyünü çeşitlendirecek ve arz güvenliğini artıracak. Nükleer enerji; Türkiye'nin enerji güvenliği, milli güvenlik, ekonomik kalkınma ve çevresel sürdürülebilirlik hedeflerini destekleyen stratejik bir araç olarak öne çıkmakta. Akkuyu NGS başta olmak üzere mevcut ve planlanan projeler, enerji bağımsızlığını artırarak Türkiye'nin uluslararası arenadaki jeopolitik konumunu güçlendirme potansiyeline sahip. Ancak bu projelerin başarısı yalnızca teknolojik altyapıya değil, aynı zamanda halkın güveninin artırılması, uluslararası standartlara uyum ve güçlü bir güvenlik çerçevesine dayanmakta. Türkiye'nin; yerli teknolojilerin geliştirilmesi, enerji diplomasisinin güçlendirilmesi ve sürdürülebilir politikalar oluşturulması yönündeki çabaları, nükleer enerjiyi stratejik bir avantaj olarak kullanmasına olanak sağlayacak.