18.12.2022 - 00:21 | Son Güncellenme:
Hasan DÖNMEZ- Salih BÜYÜKSAMANCI- Melih İlhan GÜN / DHA
30 Eylül 1207 yılında, bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan'ın Belh şehrinde dünyaya gelen Mevlana, 17 Aralık 1273 tarihinde Konya'da vefat etti. Mevlana, ölüm gününü yeniden doğuş, sevdiğine yani Allah'ına kavuşmak olarak kabul ediyordu. Öldüğü güne 'düğün gecesi' anlamına gelen 'Şeb-i Arus' dediği için de Mevlevilikte, Mevlana'nın öldüğü gün 'Şeb-i Arus' olarak kabul edildi. Mevlana'nın ölüm yıl dönümlerinde 'Vuslat' (Sevgiliye kavuşma) törenleri düzenleniyor. Bu yıl düzenlenen 'Hz. Mevlana'nın 749’uncu Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri, Şeb-i Arus töreniyle sona erdi. Bugün Mevlana Müzesi'nde sandukasının başında yapılan Gülbank duasının ardından Mevlana Kültür Merkezi'nde sema törenine geçildi. Törene TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Konya Valisi Vahdettin Özkan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Mevlana'nın 22'nci kuşaktan torunu Esin Çelebi Bayru katıldı.
'DÜNYAYI SEVGİ, HOŞGÖRÜ VE ADALET GÜZELLEŞTİRECEK'
Törende konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "Hazreti Mevlana yeryüzünde adaletin ve barışın egemen olması için ihtiyaç duyulan paradigmayı asırlar önce şu sözlerle ifade etmişti; ‘Sevgi şifadır. Sevgi güçtür. Sevgi, değişimin mührüdür.’ İşte bugün bize düşen en önemli görev, insanlığın muhtaç olduğu bu sesin dünyanın dört bir yanında yankılanması için bu değişim mührünü vurmaktır. İnanıyoruz ki daha fazla bomba, savaş, işgal, gözyaşı değil; dünyayı sevgi, hoşgörü ve adalet güzelleştirecektir. Bize aşkı, kardeşliği, merhameti anlattığı için, bu toprakların hamurunu muhabbetle yoğurduğu için Mevlana’ya sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Mevlana Celaleddin Rumi’yi anmak 8 asır önce yaşamış bir tarihsel şahsiyeti anmanın ötesinde, onu her yönüyle anlamak ve bu çağa taşımakla mümkündür. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak Mevlana’nın tanınmasına, düşüncelerinin bilinmesine ayrı bir önem veriyoruz. Sadece yurt içinde değil özellikle yurt dışında Mevlana ve Mesnevi merkezli çalışmalar yürütüyoruz. İnşallah bu çalışmalarımızı daha da artırarak insanların istifadesine sunmaya devam edeceğiz dedi.
'KÜRESEL ÇAĞDAŞ MOĞOLLAR BUGÜN DE DEĞİŞİK YIKIMLARA İMZA ATMAKLA MEŞGUL'
Mevlana’nın bir diriliş ve direniş eri olarak insanlığa yaptığı çağrısına dikkat çeken TBMM Başkanı Mustafa Şentop ise "Yaşadığı dönemde Anadolu, Batıdan Haçlı, Doğudan Moğol saldırılarıyla sarsılıyordu. Hazreti Mevlana’yı, hiçbir kutsalın ve insani değerin dikkate alınmadığı bu büyük yıkım dönemlerinde, bir diriliş ve direniş eri olarak Konya’da ayakta görüyoruz. Ölümün, zulmün, kılıcın ve kanın hükümran olduğu bir çağda kıyama duran Hazreti Mevlana; İnsanı ve insanlığı yeniden Hakk’a, iyiliğe, güzelliğe, merhamete, umuda ve aşka çağırdı. İslam’ın diriltici kaynağı Kur'an'dan hareketle, Mesnevî formuyla yapılan bu çağrıya, o günlerden başlayarak hiç kesilmeden bugün de dünyanın her yerinden cevaplar verilmeye devam ediyor. İyiyle kötünün, Hak’la batılın savaşı bugün de sürüyor. Kötülük dün olduğu gibi bugün de kıtalar arası dolaşıyor ve örgütlü. Küresel çağdaş Moğollar bugün de değişik yıkımlara imza atmakla meşgul. İşgal, açlık, savaş, iç savaş ve başka trajediler, bugün de dünyamızın ne yazık ki ‘alışılmış’ görüntüleri arasında. Ama biz alışmadık, alışamadık bu görüntülere. Değişik şekillere bürünerek, örgütlü küresel kötülük bizim üzerimize de gelse, başka mazlum bir topluluğun üzerine de gelse gerek diplomasi masalarında gerek sahada gerekse başka bütün platformlarda reddediyoruz, karşı koyuyoruz ve elimizden geldiği kadar mücadele ediyoruz. Rumeli’nin ve Anadolu’nun, ruhunu mayalayan Alp Erenler, Horasan erleri, kurucu bilgelerimiz Yesevi, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli, Mevlana Celaleddin Rumi bize bu memleket özelinde ve yeryüzü genelinde bir şey bıraktılar: Bizi bir arada tutan bir şey, anlamını Kur’an’dan ve onun içerdiği yüksek şuur ve ruhtan alan bu değerler manzumesi, bizim kötülüğe, zulme alışmamıza izin vermiyor, müsaade etmiyor. Alışmadık ve alışmayacağız. İnsanın insana kulluğunu reddediyoruz. Azgınlığı, haksızlığı ve kötülüğü reddediyoruz. Sadece Yüce Yaratıcının önünde eğilen bu aziz millet, ruh köklerinin dün olduğu gibi bugün de farkında. ‘Gel’ çağrısına uyup yüzyıllardır bu şehre, bu yeşil kubbenin altına geliyoruz" diye konuştu.
'MEVLANA İSLAMSIZLAŞTIRILAMAZ'
Mevlana’nın tüketim toplumunda bir nesne, yaşam koçu gibi görenlere cevabı Mevlana’nın kendisinin verdiğini ifade eden Şentop şöyle dedi:
"Her sözünü, eninde sonunda büyük Kur'an hakikatine bağlayan Hazreti Mevlana’yı; bugün tüketim toplumunun bir nesnesi yapma çabalarını, Hazreti Mevlana’dan bir yaşam koçu çıkarmak isteyenleri görüyoruz. Onu bir kişisel gelişim gurusu veya psikologların referans kaynağı yapmak isteyenleri, onu İslam’dan soyutlayıp modern bir filozof derecesine indirgemek isteyenleri görüyoruz. Oysa Mevlana’nın temel içeriği ve anlam zemini olan İslam gözardı edildiğinde, o hayran olunan perspektiflerin de fişi çekilmiş olur, hepsi değersiz hale gelir. Mevlana İslamsızlaştırılamaz. Onun şu sözleri ilave tek bir ek kelimeye bile gerek duyurmayacak kadar net ve açıktır. Şöyle der aziz pir: ‘Ben sağ olduğum müddetçe Kur’an'ın kölesiyim. Ben Muhammed muhtarın yolunun tozuyum. Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse, ben ondan da bizarım, o sözlerden de bizarım.'"
ŞEB-İ ARUS TÖRENİNDE, SEMA GÖSTERİSİ
Protokol konuşmalarının ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu, sema gösterisi yaptı. Davetlilerin ilgiyle izlediği sema, Mevlevi dervişi olarak kabul edilen semazenler tarafından gerçekleştirildi. Sema, kulun hakikate yönelip, akılla- aşkla yücelip, nefsini terk ederek, hakta yok oluşu ve olgunluğa ermiş, kamil bir insan olarak tekrar kulluğuna dönüşüdür.
HER KIYAFETİN BİR ANLAMI VAR
Özel kıyafetlerle sema yapan semazenlerin başındaki sarık 'sikkesi', Mevlevilikte ölünce başucuna dikilen mezar taşını, hırkası mezarını, üst tarafı dar, aşağısı geniş ve kolsuz beyaz renkli kıyafeti olan 'tennure' kefenini temsil ediyor. Tennurenin üstüne ise iliksiz ve düğmesiz yelek 'destegül' bele ise dört parmak genişliğinde Arap alfabesinde elif harfine benzer 'elifi nemed' kuşak takılıyor.
Tasavvuf müziği eşliğinde gerçekleşen sema gösterisinde semazenler, ilk önce kollarını çapraz bağlayarak, görünüşte 'Bir' rakamını temsil eder ve böylece Allah'ın birliğini tasdik eder. Ardından kollarını her iki tarafa açıp zikir yaparak, sağ eli dua eder gibi yukarıya, sol eli aşağıya açıktır. Bu, 'Haktan alır, halka saçarız, hiçbir şeyi kendimize mal etmeyiz, görünüşte var olan, vasıtalık eden bir suretten başka bir şey değiliz' anlamına gelmektedir. Sağdan sola kalbin etrafında dönerek, bütün insanları, bütün yaratılmışları, bütün kalbiyle sevgi ve aşkla kucaklayışıdır. Yedi bölümden oluşan semanın her bölümünün ise ayrı bir manası bulunuyor.