24.10.2021 - 08:03 | Son Güncellenme:
Gonca Kocabaş - Senim Tanay Karakuş / Milliyet.com.tr - Türkiye’nin de içinde bulunduğu, dünyanın dört bir yanından ülkelerde yapılan araştırmaya göre, insanların pandemi döneminde yaşadıkları ikili ilişki sorunlarında birbirleriyle hemfikir oldukları gözlemlendi. Çoğu insanın benzer hikayesi vardı ve pandemi döneminin uzamasıyla beraber cinsel anlamda sorunlar yaşıyorlardı. ABD merkezli çalışmayı yürüten Indiana Üniversitesi'ne bağlı Kinsey Enstitüsü’nden psikolog ve araştırma görevlisi Justin Lehmiller, “Bence en büyük neden, pek çok insanın aşırı stresli olmasıydı” diye konuşuyor.
Çoğu insan için pandemi sebebiyle zorunlu kılınan karantinalar hem belirsizlik hem de bir korku atmosferi yarattı. Daha önce karşılaşmadığımız bu hastalıkla ilgili duyulan endişe, finansal güvensizlik, yalnızlık ya da eskisinden çok beraber zaman geçirme gibi bir dizi sorunla karşılaştık. Evde bir bebek varsa onun bakımı, okulların kapalı olması, hem çalışıp hem de aile içindeki sorumluluklarımızı yerine getirme çabası birçok insanda yetersizlik hissine ve tükenmişliğe sebep oldu. Bu da beraberinde stresli bir yaşamı getirdi. Tüm bunlar da kişilerin cinsel yaşamlarında dikkate değer bir düşüşe neden oldu.
STRES VE KAYGI SOĞUKLUK YARATTI
Psikoloji Uzmanı Dr. Rhonda Balzarini, pandemi sırasında kendisi ve meslektaşlarının, aralarında Türkiye’nin de olduğu 57 ülkeden 18 yaşın üzerindeki katılımcıyla yaptığı araştırmada ilginç detaylar elde etmiş. Pandemiden önce, insanların özel hayatlarını etkileyen en önemli faktör, ekonomik endişeyken pandemiyle birlikte bunlarda da değişimler görüldü. Stres ve pandeminin getirdiği kaygı ile çiftler birbirlerinden daha da uzaklaşmaya başladılar. Balzarini, "Pandeminin başında stres henüz depresyonu tetiklememişti ama ilerledikçe depresyon ve yalnızlık kendini iyice göstermeye başladı. Bu da insanların ilişkilerine yansıdı ve araya büyük soğukluklar girdi" diyor.
Pandeminin getirdiği günlük stres faktörlerine ek olarak, dünya genelinde ölüm ve hastaneye yatış oranları arttıkça virüsün getirdiği kaygı da o oranda artış gösterdi. Bu da çiftlerin, enerjilerini tüketmeye yetti. Uzmanlar stresin depresyonla ilişkili olduğunu ve depresyonun da cinsel hayatı olumsuz etkilediğini söylüyor.
HER ZAMAN YAN YANA OLMAK GİZEM DUYGUSUNU YOK EDİYOR
Dr. Balzarini, pandeminin başlarında çiftler, birbirleriyle keyifli vakit geçirmiş olsalar da, pandeminin uzamasıyla bu keyiflerin de rafa kalktığını vurguluyor. Öyle ki her öğünü beraber yiyene kadar eşinin yemekleri çiğnerken ne kadar yüksek ses çıkardığının farkına varmayan insanlar, bu durumdan sonra şikayetlerini dile getirmeye başladılar. Uzmanlar, "Birbirinizi her zaman gördüğünüzde gizem duygusu ortadan kalkar" diyor.
İLK ALDATMALAR PANDEMİ DÖNEMİNDE YAŞANMIŞ
Günümüzde eşit şartlarda çalışsalar da kadınlar üzerinde büyük bir sorumluluk baskısı mevcut. Pandemi döneminde pek çok kadın, çocukların bakımı, eğitimi ve ev işleri gibi sorumlulukları orantısız olarak üstlerine yüklenmek zorunda kaldıkları için, kariyerlerini bir kenara bırakmak zorunda kaldı. Yapılan bazı araştırmalar aynı zamanda, insanların eşlerini pandemi döneminde ilk kez aldattıklarını da ortaya koydu. Çiftler arasındaki stres ve kaygının, insanları birbirlerinden uzaklaştırarak böyle bir sonuca götürmüş olabileceği belirtiliyor.
'KRİZ SIRASINDA UZAKLAŞMALAR NORMAL'
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Başkanı Psikoterapist Cem Keçe, insanlarda pandeminin bir tür hayatta kalma korkusu yarattığını, bu stres ve kaygının da cinsel hayatı yavaşlattığını ama engellemediğini dile getirdi. Kovid-19 bulaşma korkusunun da, ikili ilişkileri etkilediğini dile getiren Keçe, “Pandemi gibi bir kriz sırasında bu tarz uzaklaşmalar ve isteksizlikler oldukça normaldir. Bu huzursuzluk ve belirsizlik zamanlarında sağlıklı bir ilişki, aslında son derece önemli bir stres gidericidir” dedi.
Partnerlere bu dönemde, stresi ve kaygıyı azaltmak için tavsiyelerde de bulunan Keçe, fiziksel temasın önemini yeniden değerlendirmeye odaklanmalarının yararlı olabileceğini vurguladı. Bu tarz kriz anlarından çiftlerin daha verimli çıkması adına önerisini dile getiren Psikoterapist Cem Keçe, “Böyle durumlar rotayı değiştirmek, yeniden bağlantı kurmak, yeni bir bakış açısı getirmek ve cinsel çekiciliği körükleyen ilişkisel dinamikleri canlandırmak için fırsatlar sunabilir” dedi.
ADRENALİN VE KORTİZOLDEKİ ARTIŞ, LİBİDOYU BİTİRİYOR
Peki, pandemi geçtikten sonra eski yaşantımıza dönebilecek miyiz yoksa ilişkilerimiz uzun süreli bir hasar mı gördü? Bu konuda hem Psikoterapist Cem Keçe hem de Psikolog Rhonda Balzarini hemfikir görünüyor. Pandeminin ilk başlarında insanlar hiç olmadıkları kadar beraber yaşamaya başladılar ve yaşadıkları stresi daha yapıcı bir şekilde kullanma eğilimi gösterdiler. Ancak işler böyle devam etmedi. Pandemi devam edip, karantina süreleri uzadıkça stres olumlu yönetilememeye başladı ve insanların enerjisi de tükendi. Bununla beraber hayal kırıklığı ve depresyon baş gösterdi.
Pandemi sırasında oluşan belirsizlik ve korku atmosferi, endişe, finansal güvensizlik ve diğer önemli yaşam değişikliklerinin neden olduğu stresin insanların cinsel yaşamlarında dikkate değer bir düşüşe neden olmasının son derece normal olduğunu vurgulayan Keçe, “Yaşanan stresin normalden daha yüksek seviyelere çıkmasının cinsel isteksizliğe yol açması olağan bir durum. Çünkü stres ve geleceğe dair kaygılar adrenalin ve kortizol hormonlarının daha çok salgılanmasına neden olur. Vücutta adrenalin ve kortizol yükseldiğinde libido düşer, yani cinsel istek azalır. Dolayısıyla stres faktörleri ortadan kalktığında cinsel istek normale dönecektir” açıklamasında bulundu.
HER ÇİFT BU DURUMUN ÜSTESİNDEN GELEMEDİ
Tüm bu pandemi ve karantina döneminde yaşanan stresin, normalden daha yüksek seviyeye çıkması çoğu çifti olumsuz yönde etkiledi. İstatiksel olarak, ilişkilerimizdeki değişimi yorumlayan Keçe, her çiftin bu süreçten güçlenerek çıkamadığının altını çizdi. Keçe'ye göre, bu süreci, umutlarını ve hayallerini geliştirmek ve ilişkilerini derinleştirmek için iyi bir fırsat olarak değerlendirme şansını kaçırmayan ve bu krizden güçlenerek çıkmayı başarabilen çiftler olsa da ilişkilerini bu çıkmazdan kurtarmayı başaramayan çiftlerin daha çok olduğu görülüyor.
Çiftlerin stres seviyeleri yükseldikçe sabırlı olmaları gereken konulara verdikleri tepkiler artıyor. Can sıkıntısından bile tartışmaların çıkabileceğini vurgulayan Keçe, “Çiftler seslerini yükseltmek, şikâyet etmek, eleştirmek, suçlamak, dinlememek, tartışmalara yol açabilecek hassas konuları konuşmak gibi yaygın iletişim tuzaklarından kaçınmalı” yorumunda bulundu.
ONLINE FLÖRT, ANONİMLİK DUYGUSUNA İZİN VERİYOR
Bu dönemde çevrimiçi dediğimiz online flörtlerin de oldukça yaygınlaştığını biliyoruz. ‘Iso- mate’ yani ‘karantina flörtü’ de bu dönem hayatlarımıza hızlı bir giriş yapmak gibi görünüyor. Pandemi döneminde, özellikle de karantina zamanlarında sosyal medya kullanımının bir hayli yoğun olduğunu biliyoruz. Teknolojiyle beraber, flört edeceğiniz kişinin tüm profil özelliklerini görerek, size uygun olup olmadığını dakikalar içinde anlayabiliyorsunuz. Flörte başlayacağınız adaylar arasında seçim yapmadan önce birden fazla kişiyle aynı anda flört edebiliyor, bunun için kimseye bir açıklama yapmak zorunda kalmıyorsunuz. Peki bu ilişki yöntemi, gerçek hayatımızı nasıl etkiliyor?
Keçe, “Çevrimiçi iletişim, çevrimiçi flört edenler için bir anonimlik duygusuna izin verir. Böylece, başkalarına açıklama yapmadan görmezden gelmek gibi gerçekte olduğundan daha özgür davranabilirler” diyerek bunun ne gibi sorunları beraberinde getirdiğini şu sözlerle anlattı:
'DOYUMUN VE BAĞLILIĞIN AZALMASINA YOL AÇTI'
"Teknolojik iletişim, duygusal desteği, yakınlığı, bağlılığı ve ilişki memnuniyetini artırıyor gibi görünse de ilişkilere yeni potansiyel çatışma kaynakları getirdi ve daha az ilişki doyumuna ve bağlılığın azalmasına yol açtı. Bu da cinsel yaşamda sorunlara neden olabilir. Çünkü cinsel ilişki sadece fiziksel bir etkinlik değil, aksine bedenin ve ruhun bütünleştiği duygusal bir deneyimdir."
Çiftlerin, ilişkilerini sağlıklı bir şekilde devam ettirmek için iletişimin önemini vurgulayan Keçe, çiftlerin, birbirlerine karşı, isteklerini ve beklentilerini açıklıkla dile getirmesiyle ilişkide çıkabilecek sorunların üstesinden çok daha kolaylıkla gelinebileceğinin altını çizdi. Keçe, “Kriz anları, rotayı değiştirmek, yeniden bağlantı kurmak, yeni bir bakış açısı kazanmak, partneri yeniden değerlendirmek, daha önce var olan ve cinsel çekiciliği besleyen ilişkisel dinamikleri canlandırmak için fırsatlar sağlar” dedi.
KRİZ DÖNEMİ ATLATMAK İÇİN BUNA DİKKAT!
Çiftlerin bu kriz dönemlerini aralarındaki şehveti ve yakınlığı yaratmak, gergin ilişkilerini düzeltmenin yeni yollarını keşfetmek için kullanabileceklerinin de vurgusunu yapıp şunları söyledi: "İlişkilerine bir yenilik katmak için hem bireysel hem de çift olarak yeni faaliyetlerde bulunmaya başlayabilir, böylece partnerlerini yeni bir bakışla görebilirler. Çiftler cinsel birlikteliğin niceliğinden çok niteliğine odaklanmak, yani saymak ve şikâyet etmek yerine, cinsel yakınlığın ve fiziksel temasın önemini yeniden değerlendirebilirler. Tüm çabalarına rağmen sorunlarının üstesinden gelemeyen çiftlerin evlilik ve çift terapisi için bir uzmana başvurmalarında fayda var.”
'BEBEK PATLAMASI' YAŞANMADI ÇÜNKÜ...
Pandemi döneminde çiftlerin birbirleriyle geçirdikleri fazla zaman sonrasında dünya genelinde adeta ‘bebek patlaması’ yaşanılacağı düşünülüyordu. Fakat CİSED Başkanı Psikoterapist Cem Keçe, bu varsayımlarının boşa çıkmış gibi göründüğü dile getirdi ve ekledi: “Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından yapılan araştırmaya göre Türkiye dahil Avrupa'daki birçok ülkede doğum sayısında yüzde 10'un üzerinde bir düşüş gerçekleşti. TÜİK verilerine göre 2001 yılında toplam doğurganlık hızı 2,38 çocuk iken, 2020 yılında 1,76 çocuk oldu. Bu durum, pandemi sürecinde sağlık hizmetlerine erişim ve hastalık riski nedeniyle çoğu kişinin çocuk sahibi olmayı ertelemesinden kaynaklanıyor.”