24.02.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Aykut Yılmaz
Türkiye’de 2011’de 183 olan aşı reddi, 2018’de 23 binlere ulaşırken, Türk bilim insanlarının 2019 yılında Türkiye genelinde aile hekimleriyle yaptığı çalışma, aşı reddindeki durumu gözler önüne serdi. Uluslararası saygınlığı yüksek tıp dergisi Human Vaccines & Immunotherapeutics’de yayımlanan çalışmaya göre, Türkiye’de nüfusa oranla aşı reddinin en yüksek olduğu bölge Güneydoğu Anadolu, en az olduğu bölge ise Karadeniz.
Şanlıurfa Aile Hekimleri Derneği Eğitim Akademisi Başkanı Dr. Kutay Güven, yazarlarından olduğu çalışmada, “Türkiye’de görev yapan coğrafi bölgelere göre homojen olarak seçilmiş 804 aile hekiminin klinik gözlemlerinin alındığını, aşı kararsızlığının sebeplerinin tespitinde ve aşı kararsızlığının çözümünde kilit rol oynayan aile hekimlerinin yaklaşımlarının irdelendiğini” belirtti. Güven, araştırmanın Türkiye’de ve dünyada son dönemde ciddi artış gösteren aşı kararsızlığı ile ilgili atılacak adımlar için yol gösterici olacağını kaydetti.
Ürküten oran
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Ahmet Rıza Şahin de, Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nca başarıyla yürütülen aşılama çalışmalarının bölgesindeki ülkelere kıyasla çok yüksek olduğu bilgisini verdi. Şahin, “Aşı kavramının hem hekim hem de bireyler tarafından iyi anlaşılması, aşı tereddütü ve buna bağlı olarak reddini engelleyebilir. Bu anlamda yaptığımız çalışmanın sonuçlarını ‘Human Vaccines & Immunotherapeutics’ dergisinde duyurduk. Katılımcıların yüzde 69,2’sinin kayıtlı nüfuslarından en az bir ailenin aşı reddi yapmış olması, karşı karşıya kalınan durumun ne denli önemli olduğunu gözler önüne sermekte” dedi.
‘Verilecek eğitim önemli’
Yaptıkları çalışmada aşıyı reddeden ailelerin en sık dile getirdiği gerekçenin, “aşıların içeriğindeki maddelerin yol açabileceği olası etkiler olduğunu belirten Şahin, şöyle dedi: “Ülkemizde dini sebepli kaygılar, bazı yerlerde en sık sebep olarak görülse de ülke genelinde aşı reddinde üst sıralarda yer almamakta. Farklı coğrafyalardaki müslüman topluluklarda helal içerik kaygısı aşı reddinin en önemli sebebiyken çalışmamızda bunun Türkiye için geçerli olmadığını göstermiş olduk. Nüfusa oranla en yüksek ret bizim çalışmamızda Güneydoğu Anadolu’da, en az ise Karadeniz’de. Karadeniz hariç bütün bölgelerde aşı reddinin sebebi içeriğindeki maddelerin oluşturacağı hastalıklar (aşı güvenliği) korkusu. Karadeniz’de ise en sık dile getirilen sebep, dini kaygılar. Tüm Türkiye’de aşı reddinin en sık sebebi yüzde 53 oranıyla içeriğindeki maddelerin oluşturacağı hastalık kaygısı. Çalışmamızda en sık reddedilen aşıların beşli karma aşı ve ardından kızamık, kızamıkçık, kabakulak aşısı olduğunu gördük. Anne babaların aşı reddi kararını doğumdan sonraki iki ay içinde alması, doğuma aşı reddi kararlılığı ile girmediğini düşündürmekte. Bu yüzden bu dönemde ailelere verilecek eğitimleri önemsiyoruz.”
Dünyada da tartışılıyor
Aşı reddi, dünyada da geniş şekilde tartışılan bir mesele. Londra merkezli sağlık araştırmaları kuruluşu ‘The Wellcome Trust’ın 2018’de yaptığı 140 ülkeyi kapsayan çalışmaya göre, dünya genelinde ankete katılanların yalnızca yüzde 7’si “Aşılar güvenlidir” ifadesine “kesinlikle katılmadıklarını” veya “kısmen katılmadıklarını” söyledi. Aşıların güvenilir olduğuna ‘kesinlikle katılmadıklarını’ ya da ‘kısmen katılmadıklarını’ bildiren insanların en fazla olduğu ülke Fransa’ydı. Fransızların yüzde 33’ü, aşıların güvenli olduğunu düşünmüyor. Fransa’yı, yüzde 26 ile Gabon, yüzde 25 ile Togo, yüzde 24 ile Rusya, yüzde 21 ile Avusturya ve İzlanda takip ediyor. Öte yandan, Aralık 2020 Ipsos anketine göre, Fransa’daki insanların sadece yüzde 40’ı bir Kovid-19 aşısı mevcutsa yaptıracaklarını söyledi. Ankete göre, koronavirüs aşısı yaptırmaya istekli olanların oranı İngiltere’de yüzde 77, Almanya’da yüzde 65 ve İtalya ile İspanya’da ise yüzde 62. Dünya genelinde aşıya olan güvenin en az olduğu ülkenin Fransa olmasının sebebinin, geçmişte yaşanan aşı ve ilaç skandalları nedeniyle halkın hükümete güvenmemesi ve “aşılamanın devletin özel hayata müdahelesi olarak görülmesi” olduğu tahmin ediliyor.