25.10.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
0
Bekçe ve Karahasan, dün Gölbaşı İlçe Jandarma Komutanlığı'ndan yoğun güvenlik önlemi altında Gölbaşı Adliyesi'ne getirildi. Bekçe, adliyeye girerken "Hiçbir sorumluluğum yok. Ben yapmadım" diye bağırdı. İki zanlı, sonra tutuklanarak Sincan F Tipi Cezaevi'ne gönderildi. Bekçe, adliyeden çıkarken de, "Sadece Gemlik'te adam vurdum. Cinayetlerle alakam yok" derken, Karahasan da, "Rehin alındım" diye bağırdı. Türkiye'nin çeşitli illerinde yedi kişiyi katleden Yiğit Bekçe ve Hasan Karahasan, yeni TCK'daki kasten adam öldürmenin nitelikli hallerinden "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" suçunu düzenleyen 82. madde uyarınca tutuklandı. Zanlılar, işledikleri her bir cinayet için ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak. Zanlılar, mahkemede de savcılıkta verdikleri ifadeleri tekrarlayarak suçu birbirlerine attı. Bekçe, Ankara karayolu üzerindeki Aypek Petrol'de iki kişinin öldürüldüğü cinayeti Karahasan'ın işlediğini öne sürerek, "En az beş el ateş etti. Arkasından gittim. Yetişemedim. İnsanlar kanlar içinde ve beyinleri dağılmış bir şekilde yatıyorlardı. Hatta biri can çekişiyordu. 'Yapma' diyordu. Araya girdim. Karahasan bir daha sıktı. Domuz kurşununun sıyırarak geçtiğini hissettim" dedi.Bekçe, hasmı olduğunu söylediği Melih Süren tarafından av tüfeğiyle yaralandığını ve üç ay yatakta yattığını da savunarak, "19 Ekim'de pompalı tüfekle Süren'e altı el ateş ettim. Daha sonra öldüğü haberini aldım. Bu tüfeği, Aykut O. isimli Karahasan'ın arkadaşından ruhsatsız av tüfeğimi takas ederek aldım" dedi. Domuz kurşunu Karahasan, Gölbaşı'ndaki nöbetçi mahkemedeki savunmasına başlamadan önce "can güvenliği ve başka nedenlerle" Yiğit Bekçe'nin salondan çıkartılmasını ve bu şekilde savunma vereceğini söyledi. 11 Ekim'de çalıştığı fabrikadan ayrıldığını ve 3 bin YTL tazminat aldığını belirten Karahasan, araba kiralayarak Bekçe'yle gezmeye başladığını anlattı. Bekçe'nin bir eve uğradığını ve gitar kutusu içinde pompalı tüfekle döndüğünü iddia eden Karahasan, kadınlarla "alem" yaptıklarını kaydetti.Seri katiller, yedi cinayet, iki yaralama ve gasp olaylarını tam olarak hatırlamadıklarını da iddia etti. Gitar kutusunda tüfek ALİ AYCIK'IN CENAZESİNDE BÜYÜK ÖFKE: 'Katili bize versinler' Kurbanlardan Enver Aycık (27), memleketi Hatay'ın İskenderun ilçesinde toprağa verildi. Aycık'ın babası Ali Aycık ve yakınları cenaze töreni sırasında sinir krizi geçirdiler.Ankara'da otopsi yapıldıktan sonra getirilen cenaze bir süre Çankaya Mahallesi'ndeki baba evinde bekletildi. En büyük çocuğunu toprağa vermenin acısını yaşayan üç çocuk annesi Ayşe Aycık, oğlunu son kez görmek istedi, ancak kefeni açılmayınca toprak atıp ağıt yaktı. Oğlunun bayramda geleceğini söylerken cenazenin geldiğini anlatan Aycık, "Biricik oğluma nasıl kıydılar? Bana bayramlık hediye aldığını, onu getireceğini söylemişti. Kendi yerine cenazesi geldi" diye ağladı.Aycık'ın amcasının oğlu Ziya Aycık da suçluların bir süre cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılmamasını isteyerek şunları söyledi: "Katil insanlar bırakılıyor, yine canlar yanıyor. Onları bırakmasınlar. Başka canları almasınlar. Eğer yöneticiler kendileri bir şeyler yapamıyorsa bizlere teslim etsinler. Yargı, polis, Meclis kimse bir şey yapmıyor. Biz canımızı toprağa verdik, başka insanlar ölmesin. Canları çektiği için baklava çalanlara yıllarca hapis cezası veriyorlar. Baklava çalanlar yıllarca hapis yattı." 'Katilleri bırakmayın' Babasını öldürdükleri çocuğu sevmişler Seri katillerin, kurbanlarından Adanalı çiftçi iki çocuk babası Bekir Ciritçi'nin oğlu 4 yaşındaki Yağız'ı, "Ne sevimli çocuk" diye sevdikleri belirtildi. Katilleri teşhis eden amca Osman Ciritçi, "İlk bakışta tanıdım, onlardı. Cinayeti işlemeden önce yeğenimin benim yanıma bıraktığı oğlu Yağız'ı sevmişler. Terbiyesiz adamlar, çocuğun ne kadar sevimli olduğunu söylemişler" dedi.Cinayetin işlendiği geçen pazar günü yeğeni Bekir'in oğlu Yağız'la eve gitmek için 33 NZ 802 plakalı otomobille yola çıktığını anlatan Ciritçi, şunları söyledi: "Yeğenimin evi Güzelyalı Mahallesi'ndeydi. Arife günü köye geldi. Oğluyla ayrıldı. Aynı gün 19.00 sıralarında bize çocuğu bıraktı ve ayrıldı. Yanında birileri vardı, ama tanımıyordum. Katillerin ifadelerinden öğrendiğim kadarıyla yeğenim kent merkezindeki Çifte Minare Camii civarındaki kırmızı ışık yanınca silah çekerek otomobiline binmişler. 'Biz cinayet işledik. Bizi Aksaray'a götüreceksin' demişler. Yeğenim de, 'Küçük oğlumu yolculuğa çıkarmayalım, amcama bırakayım' diyerek katillerle yanıma gelmiş. Geldiğinde hiçbir şeyden şüphelenmedim. Yolda otomobilin camları kirli olduğu için, yeğenim 'İnip camı temizleyeyim' demiş. Katiller de kaçacağından korkup 'Sen inme, biz temizleriz' demişler. Otomobili durdurunca yeğenim kaçmaya kalkışmış. Arkasından ateş edip kaçmışlar." Kırmızı ışıkta binmişler Yenice Jandarma Karakolu ekiplerince Ankara'ya götürülen amca Ciritçi, "Teşhis odasına girdiğimde içeride baygın gibi duruyorlardı. Görür görmez tanıdım onları. Yeğenim çocuğu bize bıraktıktan sonra gelmeyince alıp evine götürdüm. Annesi, 'Baban kiminle yemeğe gitti' diye sormuş. O da, 'Kiminle yemeğe gittiklerini bilmiyorum, ama babamı öldürecekler. Silahları var' demiş. Biz bunları söyleseydi, belki güvenlik güçlerine haber verir, olayın önlenmesini sağlayabilirdik" dedi. Çocuk silah var demiş Seri katillere silah ve araç temin ettiği iddia edilen Cemal Aykut Okumuş da "Cinayete iştirak etmek" suçundan tutuklandı. Okumuş, Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesinde şunları söyledi:"Mehmet Karahasan'ı Akyazılı olması nedeniyle tanırım. Üç yıldır görüşmüyorum. Bana araçlarıyla kaza yaptıklarını söyleyerek yardımcı olmamı istediler. Ben de kabul ettim. 54 HP 185 plakalı arabayı iki günlüğüne kiraladılar. Araçta tüfek ya da başka bir şey olmadığına dikkat etmedim. Mehmet, daha sonra adının Şahin olduğunu söylediği kişiyle Akyazı'dan ayrıldı. Daha sonra kardeşim beni arayarak jandarmanın kendisini gözaltına aldığını, araba kiraladığı kişilerin cinayet işlediğini söyledi. Bunun üzerine Mehmet'i aradım. Bana "12 tane cinayet işlediklerini, katliam yaptıklarını söyledi. Böyle bir şeyin gerçek olup olmadığını sorduğumda çıkışarak 'Ben katliam yaptığımızı söylüyorum, sen inanmıyormusun? Gazetelerden okursun. Arabayı bize bıraktığını söyleme' dedi. Üçüncü zanlı da tutuklandı İki seri katilin kendisi sayesinde tespit edildiğini savunan Okumuş, Bekçe'nin olaylarda kullandığı tüfeği kendisinin verdiği yönündeki iddiayı kabul etmedi. İki avukat nezaretinde ifade veren Okumuş, "Cinayete iştirak etmek" ve "Silah temin etmek" suçlarından tutuklandı. Okumuş, Adliye çıkışında gazetecilere "Masumum, suçsuzluğum ortaya çıkacak" dedi. 'Ben masumum' dedi UZMAN GÖRÜŞÜ Seri katiller renk vermiyor Çukurova Üniversitesi medikososyal birimi uzmanlarından psikiyatr Dr. Sabri Yurdakul, bir kişiye "seri katil" denilebilmesi için herhangi bir ruhsal hastalığının bulunmaması, en az üç cinayet işlemesi ve çoğunlukla öldürdüğü insanları daha önceden tanımamış olması gerektiğini söyledi. Yurdakul, seri katillerin ruhsal hastalıkları olmasa da çoğunlukla kişi olarak problemli insanlar olduklarını ifade ederek, "Yapılan araştırmalar ve yaşanan olaylara göre, seri katilerin çocukluklarından itibaren topluma çok fazla giremeyen, diğer çocuklarla bir arada olduğunda çoğunlukla kavga eden ve özgüveni eksik insanlar oldukları gözleniyor" dedi. Seri katillerin yüzde 90'ından fazlasının erkek ve bekâr olduğunu belirten Yurdakul, bunun erkeklerin şiddete kadınlara göre daha yatkın olmalarıyla açıklanabileceğini savundu. Yurdakul, bu insanların tedavilerinin mümkün olmadığına dikkati çekerek, "Kişilikle ilgili problemleri olduğu için önemli olan bu kişileri suç işlemeden yakalayıp yolundan vazgeçirmek, sosyal destek sağlamaktır" diye konuştu. Mafya ve seri katillerin konu edildiği filmlerin genelde Amerikan yapımı olduğunu ifade eden Yurdakul, son yıllarda Batı özentisinin yerli yapımlara da yansıdığını belirtti. 'Tedavi mümkün değil' CNN Türk'e katılan ÇEMATEM'den uzman doktor Defne Tamer Gürol, madde kullanımı ve suç arasındaki ilişkinin tartışılan bir konu olduğunu belirterek, "Bazı maddeler kontrol sistemini zayıflatır. Hatta bu kişiler kontrol sistemlerini zayıflatmak için maddeyi seçerler. Ancak bu gibi durumlarda madde kullanımının suç işlemeyi azaltıcı ve hafifletici bir etkisi yoktur" dedi. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Klinik Şefi Uzm. Dr. Niyazi Uğur da şunları söyledi: "Bu gibi kişiler bir anlık çıkar için suç işlemeyi meslek haline getirmişlerdir. Ağır kişilik bozuklukları vardır. Bir anlık haz için cinayet işleyebilirler. Toplum otoritesi ile çatışan, kendilerinden başka kimseyi düşünmeyen sapık ruhlu insanlardır. Bu durum medikal değildir. Cezaevleri de, bu gibi kişileri toplumdan ayırt etmek için kurulmuştur. Ancak cezaevlerinde bile rehabilite edilmeleri mümkün olmuyor." 'Sapık ruhlu insanlar'
Onlar Türkiye'nin en çok bilinen isimleri. Şimdi ışıl ışıl yaşayan ünlülerin hayat yolculukları hep böyle başlamadı. Kimi kaset satarken söylediği şarkılarla keşfedildi, kimi inşaatlarda çalıştı. İşte ünlülerin ilk işleri...