Kardeş canına mal olan fabrikaToprak ailesinin ilk fabrikası Paktaş batarken, Halis Toprak İstanbul’da kendi işini büyütüyordu. Muhsin Toprak, yeniden iş kurdu. Ama borca sıkıştığında ağabeyinden beklediği yardımı alamayınca intiharı seçti30 yılda ZİRVEDEN ÇÖKÜŞE / Nedim Şener - 2Toprak ailesinin ilk fabrikası Paktaş’ın Toprak kardeşlerden birinin intiharıyla sonuçlanan trajik bir öyküsü var. Baba Hamit Toprak, Diyarbakır’dan Adana’ya göç ettiğinden, ilk işi manifaturacılık olur. Basma satan Baba Hacı Hamit Toprak, Güney Sanayi, Özbucak ve Milli Mensucat ve Hacı Ömer Sabancı’nın Bossa’sından mal alıp satar. Baba Toprak, bir süre sonra büyük oğlu Halis Toprak ve diğer oğulları Muhsin, Muhlis ve Müslüm’e bırakacağı pamuklu dokuma fabrikası Paktaş’ı satın alır. Fabrikanın Adanalı Kemal
Has’ın damadı Talip Aksoy’dan alındığı 1968 yılında Halis Toprak 30 yaşındadır.
Ailenin büyük oğlu ve iş bileni Halis’in hedefleri büyüktür. Ankara’da Paktaş için yatırım teşvikleri peşinde koşan, mallarını satan o dur. Kardeşleri ise o kadar hırslı değildir, ağabeyleri Halis’in dediklerini yaparlar. Ama, ortaklık Halis Toprak’a göre bir iş değildir. İstanbul’a gider, büro açar. Paktaş’tan getirttiği malları satmaya başlar. 1977 yılında İstanbul’da Toprak Holding’i kurar.
Patkaş’a el konulduPiyasadan aldığı pamuğun borçları ile Maliye’ye borçları iyice artan Paktaş ise Turgut
Özal Hükümeti tarafından 1986 yılında Sümerbank’a devredildi. Paktaş’a 13.5 milyar liralık borç nedeniyle el konulması kararı küçük kardeş Muhsin’i intihara götüren sürecin de başlangıcı oldu. Halis Toprak 30 Kasım 2001’de bankası Toprakbank’a el konulduğu gün kaleme aldığı mektubunda, Paktaş’ın batışında siyasileri suçladı ve "Paktaş maalesef kendi yanlışları yüzünden değil devletin bu kararı yüzünden el değiştirmiştir" dedi.
Gece yarısı görüşülen tebliğHalis Toprak’a göre Paktaş’ın batmasının nedeni devletin
kur garantisini kaldırmış olmasıdır. 1976’da Demirel Hükümeti, yatırımcıların kullandığı dış kredilere Dövize Çevrilebilir Mevduatlarda (DÇM) olduğu gibi kur garantisi vermişti. Halis Toprak, bu konuda Demirel’in kendilerine nasıl yardım ettiğini şöyle anlatıyor:
"1976’da Süleyman Demirel Başbakan, Yılmaz Ergenekon da Maliye Bakanı idi. Ben, rahmetli Güney Sanayi’nin sahibi Ahmet Sapmaz, Berdan Mensucat’ın sahibi rahmetli Kasım Ekenler, Akfil mensucatın sahibi rahmetli Mehmet Mermerci ve Akın Tekstil’den Rüştü veya Haydar Akın beylerle heyet oluşturarak Demirel’in konutuna gittik. Demirel gece yarısı saat 01.00’te bizi kabul buyurdu. Ergenekon’u da 02.30’da yatağından kaldırıp konuta davet etti. Demirel’e sorunumuzu aktardım. ‘Yatırıma da kur garantisi verin biz de yatırım yapalım’ dedim. Demirel, Bakan Ergenekon’a dönerek ‘Halis doğru söylüyor, aynı dış kredi tebliğini hemen çıkaralım’ dedi ve kısa bir sürede de bu tebliğ çıktı."
Ecevit kur garantisini kaldırdıBu tebliğle birlikte Paktaş’a da yeni tezgahlar alınıp fabrika büyütülür. Ancak, 1978’te Bülent Ecevit Hükümeti döneminde kur garantisi tebliği kaldırılır. Böylece, Halis Toprak’ın deyişiyle "1 İsviçre Frangı 10 TL iken, bu karar sonucunda 100 TL’ye çıktı. İşadamları ‘Aldığımız dış kredileri geri ödeyemeyiz’ dedikçe, hükümet ‘Hazine bu yükü kaldıramaz’ diye karşılık verdi. Halis Toprak’a göre, Paktaş 1986’ya kadar dayanmaya çalıştıysa da sonunda Maliye’ye olan 13 miyar liralık borcu yüzünden devletleştirildi.
Şirketi bastı, ağabeyi ile görüşemedi Paktaş batarken, Halis Toprak İstanbul’da işini büyütüyordu. Toprak, Paktaş’ın borçlarının bir kısmını şirketleri adına öderken, kurulan iflas masasına da şirketlerini 3 milyar lira alacaklı olarak yazdırdı.
Alacaklılarla uğraşmak ise küçük kardeş Muhsin Toprak’a kaldı. Maliye ve SSK Muhsin Toprak’ın üzerine gitti. Doğu Un Fabrikası ile Toprak Pasajı’na da el konuldu. Malatya’daki kağıt fabrikası satışa çıkartıldı. Muhsin Toprak hızla batarken, Halis Toprak Ankara’da kurduğu ilişkiler sayesinde, şirketlerinin taahütleri ve borç faizlerinde indirimler sağlıyordu.
Aynı zamanda Toprak Holding Yönetim Kurulu Üyesi olan Muhsin Toprak, holding merkezinde ağabeyi ile görüşmeye çalıştıysa da başaramadı. Bunun üzerine holding merkezindeki masaları dağıttı ve polisler tarafından Şişli Karakolu’na götürüldü. Karakol’da ağabeyine "Öde şu borçlarımızı şerefimiz kurtulsun" dedi ama olmadı. Muhsin Toprak, 1986’da yaptığı bir açıklamada ağabeyini şöyle suçluyordu:
"Sümerbank’a devrilmeden önce Paktaş’ı Halis Toprak’ın direktifleriyle kardeşimiz Muhlis yönetiyordu. El konulmadan bir hafta önce dahi, Muhlis, müşteriden aldığı çeki, Halis Toprak’ın imzasıyla paraya çevirdi. Halis, Paktaş’ı sömürerek, bütün Toprak ailesinin mallarını, kanuni yollarını bulup eline geçirerek holding sahibi oldu. Vergisini ödemedi, Paktaş’ın malını ucuza aldı. 100 liralık malı 50 lira gösterdi. O büyüdü sonunda devlet Paktaş’a el koydu. Paktaş’ı, Halis’in batırdığı, belgelerle belli. Başbakan da Maliye Bakanı da biliyor. Ama benim evime icra memurları geliyor. Can güveniliğim de yok. Özel eşyalarım bile haczedildi."
Ayakkabının topuğuna basardı... Halis Toprak ile Sakıp Sabancı’nın tanışıklığı 1950’lerin Adana’sına kadar gidiyor. Bu ilişki 1980’lerin İstanbul’unda iyice gelişti. Öyle ki, Toprakbank’a el konulduğunda iş dünyasından karara karşı en açık tepkiyi ‘Halis giderse corc gelmez’ sözleriyle Sakıp Sabancı verdi. Sabancı, Milliyet’e Halis Toprak’ı şöyle anlattı:
"Ben 1953 lerde Bossa şirketinde iplik ve dokuma fabrikası olarak işletir ve kaput bezi satardık. 1956’da basma kumaş üretir olduk. Ne zaman basma üretimine geçtik Baba Toprak ile işlerimiz arttı. Pazen yapmaya başladık. O zaman daha çok baba gelirdi. Tam Anadolu adamı Diyarbakır giysileri içinde şalvarlı biriydi. Ama daha büyük işimiz Halis Toprak ile oldu. Halis Toprak geldiği zaman aynı paltoyu bir sene, iki sene üç sene giyiyordu. Yaz kış aynı palto ile geliyordu. Ayakkabıları da topuğuna basarak giyiyordu. Onu aşağılamak için söylemiyorum, benim babam da öyleydi. Kravat tövbe, kıravatla tanışmamış. Ama kafasında hayat vardı."
‘Her müteşebbis iyi niyetli değil’Siz de banka sahibisiniz Halis Toprak da banka sahibiydi. Ama bankasına el konuldu. İyi bankacıyla kötü bankacı nasıl ayrılacak ?
Koşulların karşısında asıl suçlu onları denetlemeyenlerdir. Toprak suçluysa onu denetlemeyenler de suçludur. Müteşebbisin hatası ise boyundan fazla yatırıma girmesi. Çok fazla cesur ve fizibilitesi olmayan işler yaparsan problemler çıkar. Herkes ‘Sabancı’nın bankası var biz de alalım’ dedi. Önüne gelene banka izni verirsen olacağı budur. Birisi alıyor birisi satıyor Hazine nerededeydi ağam, diğer merciler neredeseniz ağam? Yani iki suçlu var: Biri banka sahibi olanın isteği, ikincisi de denetlemeyenler.
Neden ‘Toprak giderse corc gelmez’ dediniz ?
Halis Toprak’ın koruyucusu olarak gündeme gelmiş olmak istemiyorum. Ben diyorum ki, müteşebbis önemlidir, hayırlı olmak koşuluyla. Eğer bir adam hayırlı işler yapmıyorsa hesap sorulması gerekiyor. Ona hesabı sormayan da onun kadar kötüdür. Yatırım iki türlü yapılır bir devlet eliyle, iki müteşebbis eliyle. Bunun farkında olalım. Devlet eliyle olanları dünyada biz de gördük. Onun için özel sektör yatırımcısının kıymetini bileceğiz.
Annelerini fabrikanın bahçesine gömdüler Toprak ailesi 1950’lerde Diyarbakır’dan Adana’ya göçerken arkalarında tüm geçmişlerini de bıraktı. Bir kısım akrabası halen Diyarbakır’da bulunan Toprak ailesinin Adana’da sahip olduğu en önemli şey Paktaş Fabrikası’ydı. İşletme aile için o kadar değerlidir ki
1982 yılında ölen anneleri Huriye Toprak’ın cenazesini Diyarbakır’a götürmek yerine fabrikanın bahçesinde toprağa verdiler.
Bakana mektup işe yaramadı Paktaş’ın borçları üzerine kalan Muhsin Toprak, yeni iş kurdu ama ticari itabarı azaldığı için başarılı olamadı. Sümer Holding’e 1 milyon dolarlık borcu birikince, ağabeyi Halis Toprak’tan destek almak için Adanalı olan ANAP milletvekili İmren Aykut’tan aracılık yapmasını istedi.
İmren Aykut, 16 yıl Teksif Sendikasında işçi tarafını temsilen toplu sözleşme masasına oturmuş, bu sürede de Halis Toprak’la sık sık yan yana gelmişti. Muhsin Toprak, Aykut’a 30 Haziran 1997 tarihinde yazdığı mektupta şunları dile getirdi:
Tabancayla intihar"Mesleğimiz sanayici ve imalatçı olması nedeniyle bu alanda başarılı olamayıp 1996 yılında şirketi kapattım. Ancak Sümer Holding’e 1 milyon
dolar borcum kaldı. Bu borcun yarısı bana ait çekler olup, diğer yarısı da 30 yıldır ciddi ve dürüst çalışan bir aile olarak bana güvenerek hatır çeki veren birkaç firmaya aittir. Bu sıkıntıdan kurtulmam için Halis ağabeyimden 1 milyon dolar borç para istiyorum. Bu konuda Halis ağabeyimin size karşı yakınlığı ve saygınlığını çok iyi biliyorum. Sizi kesin olarak kırmaz. Sizin küçük bir ricanızla bu sorun çözülür. Dolayısıyla ben ve bana inanan ve güvenen dürüst firma ve kişilerin ızdırapları ve sıkıntıları da sona erer."
Ancak İmren Aykut, mektubu Halis Toprak’a iletmez, altı ay sonra da 1998’in Ocak ayının ilk günlerinde Muhsin Toprak Kabataş’taki işyerinde kafasına sıktığı kurşunla yaşamına son verir.
YARIN: Devlet verdi, devlet aldıGÜNCEL