06.12.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Çiğdem Yılmaz - İranlı kadınlar, ülkede protestolara neden olan başörtüsü zorunluluğu ile ahlak polisi olarak görev yapan İrşad Devriyesi’nin kaldırılacağına yönelik açıklamaları Milliyet’e değerlendirdi. Kadınlar, “Bizim tek sorunumuz başörtüsü değil. Biz eşitlik istiyoruz. İran’da kadınlar adına kararı erkekler alıyor. Ben bir kadın olarak kendi adıma karar alabilmek istiyorum. İranlı kadınlardan alınan tüm haklar iade edilene kadar kadınların rejimle savaşı devam edecek” ifadelerini kullandı.
İran’da yaşayan 22 yaşındaki Mahsa Amini, saçının bir kısmı gözüktüğü gerekçesiyle İrşad Devriyesi olarak bilinen ahlak polisleri tarafından 13 Eylül’de gözaltına alınmıştı. Gözaltına kötü muameleye maruz kaldığı ifade edilen Amini, komaya girerek hayatını kaybetmişti. Amini’nin ölümünün ardından rejimine yönelik başlayan protestolar tüm ülkeye yayılmış, hatta yurt dışına da sıçramıştı. Ülkede binlerce kişi gözaltına alınırken, onlarca kişi de hayatını kaybetmişti.
Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan İran Genel Başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri, ülkede başörtüsü konusu üzerinde çalışıldığını kaydederken, önceki gün de, ahlak polisi olarak çalışan İrşad Devriyeleri’nin lağvedileceğini söyledi.
‘KASITLI BİR ADIM’
Ülkedeki bu gelişmeleri Milliyet’e değerlendiren İranlı kadınlar ise, direnişte kararlı. İran’da yaşayan 36 yaşındaki İngilizce öğretmeni S.A., protestolara destek vermiş. Artık başörtüsü takmadan hayatını sürdürdüğünü belirten A., bu hakkı, yaklaşık 3 aydır devam eden mücadele sonucunda elde ettiklerini belirtti. S.A., şöyle devam etti:
“Şimdi ahlak polisinin kaldırılacağı ve başörtüsüyle ilgili düzenlemeler getirileceği söyleniyor. Ancak bizim buradaki tek sorunumuz başörtüsü değil ki. Biz eşitlilik istiyoruz. Ben bir kadın olarak kendi adıma karar alabilmek istiyorum ancak benim adıma kararı başka bir erkek alıyor. Bekarken babanız, ağabeyiniz ya da ailenden başka bir erkek sizin adınıza karar alırken, evlendikten sonra eşiniz alıyor. Biz kadınlar bunu istemiyoruz, birey olarak görünür olmak istiyoruz… Bugün hala devam eden eylemlerin amacı rejim değişikliği... Başörtüsüyle ilgili yapılmak istenen düzenlemenin, halkın nabzını azaltmak için ortaya atılmış bir adım olduğunu düşünüyorum. Bugün ‘Ahlak polisini kaldırdık’ derler ama yarın farklı bir isimle yine karşımıza çıkar. O nedenle bunların almış olduğu hiçbir karara güvenmiyoruz.”
‘SAMİMİYETSİZLER’
İran’da yaşayan badminton antrenörü M.A. da, ahlak polisinin kaldırılmadığını, sadece şeklinin değiştiğini savunuyor. M.A., şunları söyledi:
“Geçen hafta bir banka müdürü, başörtüsüz bir kadına hizmet verdiği için görevden alındı. Şehrin içerinde ahlak polislerinin devriye araçlarını görmüyoruz ama devlet ve özel merkezlere, başörtüsüz kadınlara hizmet verilmemesi emrediliyor. Yani samimiyetsizler. Kafe ve restoranlarda başörtüsü hatırlatılıyor. Bizim sorunumuz sadece ahlak polisi değildi. Sorunumuz kadının kendi giyimini seçme hakkı. Şu an İran’da bazı cesur kadınlar sivil itaatsizlik yapıyor ve başörtüsü takmıyor. Ancak boyunlarında, nerede olurlarsa olsunlar giyebilecekleri bir atkı vardır. Onlardan biri de benim. Başörtü takmadığım için sokakta sivil insanlarca uyarlıyorum. Bu uyarı bazen küfür ve hakarete de dönüşüyor. Kimse bizim yerimize ne yapacağımıza, nereye gideceğimize, ne giyeceğimize, bebek sahibi olup olmayacağımıza karar vermesin. Kadın cinsiyetinin ikinci sınıf cinsiyet olmasını istemiyoruz.”
‘KADININ HAKKI YOK’
28 yaşındaki Y. M de, “Hiçbir yetkili ahlak polisinin kaldırıldığını söylemedi. Kaldırılsa bile kadınların beden ve giyimi üzerindeki denetimin sonu anlamına gelmiyor. İranlı kadınlardan alınan tüm haklar onlara iade edilene kadar rejimle kadınların savaşı devam edecek” dedi. Kadınların eşinden izinsiz okuma ve çalışma hakkı bulunmadığını vurgulayan Y.M., “Kadının mirası, çeyizi ve kan parası erkeğin yarısı olarak hesaplanır. İran iş gücünde kadın çok küçük bir paya sahip. Şu anda İranlı kadınlar, olabilecek en kötü durumda. Başörtüsü olmadan dışarı çıkan kadınlar, her an vurulabilecekleri veya silahlı güçlerin saldırısına uğrayabilecekleri için hayatlarını riske atıyor… Her gün zorunlu başörtüsü takarak aşağılanmak istemiyorum. İnsan olarak görülmek, duyulmak ve yaşamak istiyorum” ifadelerini kullandı.
‘AHLAK POLİSİ’ MUAMMASI
İran Başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri’nin, önceki gün, ülkedeki ahlak polisinin (İrşad Devriyesi) lağvedildiğini açıklaması, tartışmaları sonlandırmadı.
Zira ahlak polisinin bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı’ndan konuya ilişkin resmi bir açıklama gelmezken, İran devlet medyası IRNA, Başsavcı’nın, ahlak polisi üzerinde yetkisi olmadığını belirtti. Tutucu kesime mensup yayın organları ise, ahlak polisinin lağvedildiği haberlerini kesin bir dille yalanlamayı tercih etti.
Bununla birlikte söz konusu açıklamalar, rejim karşıtı protestocuları da ikna etmişe benzemiyor. Nitekim protestocular, 3 günlük greve gidilmesi ve sonunda büyük bir miting düzenlenmesi çağrısında bulundu. İran takvimine göre, Azar ayının 14 ve 16’ncı günleri arasında yapılacak üç günlük grevle, ülke ekonomisinin etkilenmesi amaçlanıyor. İranlılara, günlük para akışının engellenmesi ve bankacılık sistemine darbe vurulması amacıyla grev süresince alışveriş yapılmaması çağrısında bulunan aktivistler, büyük kentlerdeki pazar ve dükkanların kapalı kalmasını istedi.
KİM BU ‘İRŞAD DEVRİYESİ?’
İran’da “İrşad devriyesi”, “moda” veya “ahlak polisi” olarak bilinen yapının, 2005 yılında kurumsallaştığı belirtiliyor. Ülke genelinde görev yapan bu polis grubu, genellikle sakallı erkek ve çarşaflı kadın görevlilerden oluşuyor. Geniş yetkilere sahip bu polisler, her an her yerde çıkabiliyor, giyim, kuşam ve davranışları “İslam’a aykırı” olanları uyarıyor. Kimilerine bunu tekrarlamayacağına dair kağıt imzalatırken, kimilerine para cezası kesiyor, direnenleri gözaltına alarak mahkemeye sevk edebiliyor. Benzer nedenle bugüne kadar birçok kişi tutuklanırken, binlercesi de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.