06.12.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya - Afet koşulları, başta kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet olmak üzere, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini derinleştiriyor. Bu tür kriz dönemleri, eğitimin askıya alınmasından erken yaşta evliliğe, bakım yükünün artışından cinsel sağlık hizmetlerine erişimde zorluklara kadınların ve kız çocuklarının maruz kalabileceği riskleri artırıyor. Afet bölgelerinde toplu yaşam alanlarının kadın odaklı yaklaşımdan uzak tasarlanması kadına yönelik psikolojik, fiziksel, cinsel ve ekonomik şiddet riskinin artmasına neden oluyor ve kadınları daha kompleks risklerle karşı karşıya bırakıyor. Bu riskleri azaltmak ve afet bölgesindeki kadınların farklı ihtiyaçlarını desteklemek üzere 6 Şubat depremlerinden bu yana bölgede çalışan sivil toplum örgütleri çalışmalarını anlatıyor:
CİNSEL SAĞLIK HİZMETİ, PSİKOSOSYAL DESTEK
■ Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TAPV): “BM Nüfus Fonu Türkiye ofisi (UNFPA) uygulama ortaklığı ve Turkish Philanthropy Funds (TPF) Türkiye Deprem Yardım Fonu’nun finansal katkısıyla, Adana Büyükşehir Belediyesi ve Seyhan Belediyesi iş birliğiyle ‘Depremden Etkilenen Kadın ve Kız Çocuklarının Güçlendirilmesi-Adana’ projesini mart ayından bu yana yürütüyoruz. Amacımız deprem sonrasında Adana’da yaşayan kadın ve kız çocuklarının cinsel sağlık, üreme sağlığı ve hakları ile ilgili bilgi ve hizmetlere erişimlerini iyileştirmek ve kadına yönelik şiddetten uzak yaşam kurabilmeleri için ilgili destek mekanizmalarına yönlendirme yapmak. Mayıs ayından bu yana toplum temelli model ve koruyucu sağlık perspektifiyle hane ziyaretleri ve psikososyal destek faaliyetleri yürüttük. Çalışmalarımızda yaklaşık 4000 kadın ve kız çocuğuna ulaşıp ihtiyaçlarına göre hizmet ve mekanizmalara yönlendirdik. Ayrıca ihtiyacı olan kadınların aile planlaması yöntemlerine erişimini destekledik. Çalışmalarımız sonucu kadınların kadın sağlığı sorunları, gebeliği önleyici yöntemler, güvenli annelik ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet hakkında bilmedikleri konularda farkındalığının arttığını gözlemledik. Örneğin hane ziyareti sonrası kadınlar kanser tarama testlerine başvurmaya başladılar.”
‘ÖNCE ÇOCUKLARIMIZ’ DEDİLER
Türkiye Psikiyatri Derneği’nden uzman doktor Mihriban Yıldırım, nisan ayından bu yana Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne görev yapıyor. Aynı zamanda gönüllü olarak da faaliyette bulunuyor. Psikiyatrist Yıldırım, kadınlar ve kız çocuklarının yaşamını anlatıyor:
“Kadınlar ve kız çocukları açısından, herkesin yaşadığı temel sorunlara ek olarak süreç içinde değişkenlik gösteren önceliklerden bahsedebiliriz. Örneğin ilk aylar temel cinsel sağlık ürünlerine, pedlere, hijyen malzemelerine erişim önemli bir sorundu. Toplu yaşam alanlarında tuvaletler kadınlar için yeterince hijyenik olmamakla birlikte kadınlar bu tuvaletleri güvenlik sorunu nedeniyle de kullanamıyordu, bu yüzden su içmekten bile imtina ediyorlardı. Bu da sık vajinal ve idrar yolu enfeksiyonuna neden oldu. İlk aylar temel yaşamsal ihtiyaçları temin edebilmek en önemli sorundu ve tüm aile için bu desteklere ulaşabilmek adına kadınlar daha fazla uğraş verdi. Süreç içinde değişmeden devam eden en önemli şey ise kadınların artan bakım yükü ve kendilerine ait özel alanlarının kısıtlanması oldu. Okulların kapatıldığı dönemde çocukların bütün yükü kadınların üzerindeydi. Çocukların travmaları, korkuları ile baş etmek çoğunlukla kadınların üzerine kaldı. Kendi travmalarından çok çocukları için ne yapmaları gerektiğini soruyordu anneler. Çadırda, konteynerde yaşamı yeniden düzene sokmak kadınların üzerine kaldı.”
Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 2 büyük deprem 6 Şubat 2023’de tüm Türkiye’yi derinden etkiledi. 10 kentte büyük hasara ve can kaybına neden olan depremlerde 50 bin 783 kişi hayatını kaybetti.
BİÇİLEN ROLLERE UYGUN...
Yıldırım devamında da şunları söylüyor:
“Birçok insan köylerine göç etti, bazıları kendi evlerinde bazıları kalabalık aileler olarak yaşamaya çalışıyor. Özellikle köy ya da akrabaların yoğun yaşadığı yerlere dönmek zorunda kalan kadınlar yaşamlarını oldukları yerin kurallarına göre düzenlemek zorunda kaldıklarını, kadınlardan beklenen rollere uygun davranmak zorunda kaldıklarını ifade ediyorlar. Konteyner kentlerde yaşamak zorunda kalanların da başka bir denetim mekanizmasına takıldığını görüyoruz. Giriş çıkış saatlerinden giden gelenlerin kontrol edilmesi kadınlar üzerinde ayrıca bir baskı unsuru oluşturuyor. Şiddet artışı ile ilgili verimiz yok. Ancak kadınların şiddete daha açık hale geldiğini, şiddete uğradığında başvuru mekanizmalarının erişimde zorluklar yaşandığını görüyoruz. En basit örnek olarak ulaşım hâlâ kolaylıkla sağlanamadığı için bile kadınlar destek mekanizmalarına başvurmakta zorlanıyor. Afet koşulları dezavantajlı durumdakileri daha da kötü etkiliyor. Temel ihtiyaçların giderilmediği, barınılan alanda yeterince güvende hissedilmediği bir ortamda ise ne yazık ki travma sonrası iyileşmenin ilk koşulları da sağlanmamış oluyor.”
BİLGİ EDİNME, SOSYALLEŞME, DESTEK
■ Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV): “AÇEV olarak deprem bölgesinde, Adıyaman, Gaziantep Nurdağı ve Hatay Defne’de bulunan konteyner kentlerde Çocuk ve Aile merkezleri kurduk. Yaz döneminden bu yana, depremden etkilenen çocuklar ve anne babalara yönelik bilimsel temelli eğitim programlarımızı uyguluyoruz. Bölgedeki genç kadınlar ve 14-18 yaş arası kız çocukları için AÇEV Hayat Dolu Buluşmalar Programı kapsamında sosyal destek atölyeleri uyguluyoruz. Alanında uzman üniversite ve kurumlarla iş birliği yaparak psikososyal olarak profesyonel destek alabilmelerine katkı sunduk. Konteyner kentlerde yaşayan kadınları ve kız çocuklarını sürdürülebilir bir çalışma modeli ile bütüncül ve çok yönlü destekleme faaliyetlerimiz, özellikle eşitsizliklerin giderilmesi ve şiddetin azalmasında önleyici bir sosyal destek müdahalesi olarak büyük katkı sağlıyor. Merkezlerimiz, deprem bölgesinde daha fazla güvenli sosyal mekâna ihtiyaç duyan kadınlar ve 14-18 yaş kız çocukları için sosyalleşebilecekleri ve farkındalık geliştirip kurumsal hizmetlerden faydalanma davranışlarını artırabilecekleri bir alan sağlıyor. Bilgi edinme, sosyalleşme ve psikososyal desteğe erişim, hem travma ile baş etmede güçlenmelerini hem de yaşamın yeniden inşa edilmesinde ihtiyaç duydukları güven duygusunu geliştirmelerini sağlıyor.”
ŞİDDETTEN ARINDIRILMIŞ MOR YERLEŞKELER
■ Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF): TKDF olarak, çok paydaşlı bir programla hayata geçirdiğimiz Mor Yerleşke projesi kapsamında, depremden etkilenen ve depremzedelerin yoğunlukla göç ettiği 9 ilimizde bulunan konteyner kentlerde, AFAD ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile iş birliği içinde toplam 30 Mor Yerleşke kurulmasını sağladık. Mor Yerleşke’nin amacı kadınlar, çocuklar, engelliler ve yaşlılar için Dünya Sağlık Örgütü standartlarında şiddetten arındırılmış güvenli alanlar oluşturmak. Bir ilk adım merkezi olarak kurgulanan Mor Yerleşkeler, vaka yönetimi ve ilgili hizmet sağlayıcılara yönlendirmeler yoluyla toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önleme ve müdahaleye yönelik hizmetler sağlıyor. Bu model, çok çeşitli acil durum sonrası müdahale programlarında kullanılmış, etkinliği uluslararası uygulamalar ile kanıtlanmış bir hizmet sağlama modeli. Yerleşkeler 3 ayrı bölüme sahip. Bunlar minimum 20 kişilik geniş aktivite odası, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet vakalarının yönetimi, cinsel sağlık ve üreme sağlığı desteği ve bireysel psikososyal destek hizmetlerinin sağlanması için bir oda ve çocuklar için ayrılmış bir çocuk dostu alandan oluşuyor. 18-24 ay süreyle bölgede hizmet vermesi planlanan Mor Yerleşkelerimizde sürekli olarak bir psikolog, bir sosyal hizmet uzmanı ve bir çocuk koruma uzmanı görev yapıyor. Projeye TKDF üzerinden bağış yoluyla katkı sağlamak mümkün.”
KIZ ÇOCUK ODAKLI TASARIM
■ Suna’nın Kızları: “Kadınlara ve kız çocuklara yönelik fiziksel, ekonomik ve psikolojik her türlü şiddetle mücadele edebilmek için kız çocukların özgün ihtiyaçlarını gözeten, güvenli ve destekleyici öğrenme alanları oluşturuyoruz. Deprem bölgesinde afetten etkilenen çocukların ihtiyaçlarını belirlemeye ve bu ihtiyaçları karşılayacak modeller üretmeye yönelik çalışmalar yapıyoruz. Mart ayında depremlerden en fazla etkilenen iller arasında olan Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Gaziantep’e yaptığımız saha ziyaretlerimiz kapsamında, geçici barınma alanlarını kız çocuk odaklı tasarım yaklaşımıyla inceledik ve 12-18 yaş aralığındaki çocukların ve bilhassa kız çocukların özgün ihtiyaçlarını gözeten, kapsayıcı alanların çok sınırlı olduğunu gözlemledik. Kahramanmaraş Yukarı Pazarcık Konteyner Kent ve Hatay-Antakya Umut Kent’te, Aile ve Soysal Hizmetler Bakanlığı’yla iş birliğimiz kapsamında kurduğumuz Çocuk Yaşam Merkezlerimiz bu çıktılar doğrultusunda çocukların gelişim ihtiyaçlarını bütünsel şekilde karşılayabilmek amacıyla kuruldu. Bu merkezler, kuruluş aşamasından itibaren çocukların ihtiyaçları doğrultusunda ve katılımıyla şekillenen destekleyici ve güvenli alanlar olmanın yanı sıra afet bölgesindeki geçici barınma alanlarında bir arada yaşam kültürünü destekleyen, çocukların sesini duyan ve duyuran bir yapıda oluşturuldu. Kız çocuk odaklı tasarım yaklaşımıyla benzer yapıların kurulması, izleme-değerlendirme çalışmalarıyla bu yapıların düzenli olarak geliştirilmesi ve kamu tarafından yaygınlaşacak modeller üretilmesi kritik önem taşıyor.”