GündemGöller S.O.S veriyor - Doğanın insanlığa dersi: Aral Gölü

Göller S.O.S veriyor - Doğanın insanlığa dersi: Aral Gölü

30.05.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

50 yıl önce dünyanın en büyük iç denizlerinden biri olan ancak bugün kuruyan Aral Gölü için Prof. Dr Kural şöyle diyor: Irmakların yönü tarım için değiştirildi. Buharlaşmayla da su düzeyi hızla azaldı. Artık geri dönüş yok!

Göller S.O.S veriyor - Doğanın insanlığa dersi: Aral Gölü

Kuzey Özbekistan ve Karakalpak Özerk Bölgesi’nde yer alan Aral, nedeyse Karadeniz’e eşit yüzölçümü maviliğiyle yerkürenin insanlığa bir hediyesiydi. İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Kural, 50 yıl önce dünyanın en büyük iç denizleri arasında sayılan Aral Gölü’ndeki hızlı tükenişi doğanın insanlığa verdiği önemli bir ders olarak değerlendirdi.
Prof. Dr. Kural, “1960 yılına kadar Aral Gölü 68 bin kilometre karelik yüz ölçümüyle yeryüzündeki göller ve iç denizler arasında dördüncü sırayı alıyordu. Deniz yüzeyinden yüksekliği 53, ortalama derinliği ise 20 metreydi. Kuzey-güney kıyıları arasındaki uzaklık 453 kilometre, doğu-batı kıyıları arasındaki uzaklık ise 290 kilometreydi. Gölün masmavi ve en derin kesimlerinde dahi dibinin görülmesine imkan tanıyacak kadar berrak sularında çok sayıda balık, pelikan ve diğer deniz kuşları barınırdı. Bundan da önemlisi gölün oldukça zengin balık varlığı vardı. Gölün kuzey kıyısında bulunan Aralsk İstasyonu’nda duran trenlerden inen yolcuların, Aral Denizi’nden çıkarılan birbirinden lezzetli balıkları satın almak için kuyruğa girdikleri günler de yine aynı yıllara rastlıyor. 1960 sonrasında, gölü besleyen en önemli ırmaklar olan Seyhun ve Ceyhun’un sularının yönlerinin pamuk üretimini artırmak adına tarımsal sulama amacıyla değiştirilmesi sonucu, ayrıca buharlaşmanın da etkisiyle Aral Gölü’nde su düzeyi sürekli olarak azaldı. 1980’lerde bu iki ırmak yaz aylarında göle ulaşamadan kurumaya başladı” dedi.

Dörtnala sona yaklaşıyor
Kural, “Kuruma göldeki tuz ve mineral oranı hızla yükselerek tüm balık varlığının yok olup gitmesine, suda yaşayan diğer canlıların sayılarının büyük ölçüde azalmasına ve göl sularının içme suyu olarak kullanılamaz hâle gelmesine yol açtı. 1987’de göl kenarında bulunan Aralsk ve Munyak şehirleri, kilometrelerce içeride kaldı. Gölün kuruması, iklim koşullarının sertleşmesine neden oldu. Yeraltı suları azaldı, nehirlerin deltaları değişti ve su kaynaklarının seviyeleri alçaldı. Göl kıyılarındaki balıkçılık durdu. Bir zamanlar deniz kıyısından kilometrelerce içeriye doğru uzanan yemyeşil ormanlar ve lâle bahçeleri yöreden geçenleri büyülerken, şimdi göz alabildiğine uzanan tuzlu kumluk arazi, görenleri şaşkınlık ve dehşete düşürüyor. Denizin çöle dönüşen kısımlarında kalan tekneler, çocuklar için tehlikeli oyun alanına dönüştü. İnsanlar bu büyük ekolojik değişimlerin etkisiyle çeşitli sağlık sorunlarıyla karşı karşıya. Yeni doğan bebekler doğuştan sağlıksız. 1990’ların başlarında, daha az sulama gerektiren tarımsal ürünler ve yöntemlerin benimsenmesi yoluyla Seyhun ve Ceyhun’un sularının büyük bölümünü Aral Denizi’ne ulaşmasını sağlayacak kurtarma programı gündeme geldi. Volga Nehri’nden buraya su taşımakta bir çözüm olmayacak. Zaten yıllardır insanlığın kayıtsızca izlediği hata ve ihmaller sonucu gelinen noktadan geriye dönüş zor. Sonuç olarak dünya, yas içinde ve büyük bir pişmanlıkla Aral Denizi’nin dörtnala yaklaştığı sonu izliyor” dedi.

Haberin Devamı

Göller S.O.S veriyor - Doğanın insanlığa dersi: Aral Gölü

SU KANUNU YENİLENMELİ
Yazı dizisi için Anadolu coğrafyasını karış karış gezerken sandığımızın aksine umutsuz olmamamız gerektiğini gördük. Evet, göllerimiz tükeniyordu ama onları kurtarmak için çırpınan insanlar da vardı. Bilim insanları, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, çevre örgütlenmeleri ve dernekler, gönüllüler ve göl çevresinde yaşayan duyarlı kişiler ile devlet kurumlarının yöneticileri sayfalarımıza taşıdığımız örnek çalışmalarıyla umut oldular. Yazı dizimizin son gününde de konunun en önemli tarafı olan Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün görüşlerine yer verdik. Bakanlık yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Su kaynaklarına sahip çıkmak maksadıyla atılan en önemli adım da 1926 yılında çıkan ve köklü bir değişim olmadan bugüne kadar gelen Su Kanunu’nun yenilenmesidir. Tasarı yasalaştığında ülkemiz su ile alakalı en ileri düzeyde koruma sağlamış olacaktır.”
Açıklamada Türkiye’de 300 sulak alanın bulunduğu ve 1 milyon 645 bin hektarı aşan sulak alanların 135’inin uluslararası öneme sahip olduğu bilgisine yer veren bakanlık, Dünya Sağlık Teşkilatı’nın sıtmayla mücadele çalışmaları kapsamında, 1950’li yıllarda sadece 118 bin hektar sulak alan kurutulduğunu belirtti.

Haberin Devamı

Sulak alanların korunması için projeler
Orman ve Su İşleri Bakanlığı, son yıllarda etkisini daha fazla hissettiğimiz iklim değişikliğinden sulak alanların da olumsuz etkilendiğini keydederek, başlatılan projelerin ise hız kazandığını belirtti. Bakanlık, hem küresel iklim değişikliğinin olumsuzluklarını önlemek hem de insan etkilerinden zarar gören gölleri kurtarmak için yapılan çalışmaları şu şekilde sıraladı;
- Konya- Akgöl: 1970’lerde kuruyan Akgöl’e, Alman Çevre Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı’nca birlikte yürütülen Sulak Alanlar ve İklim Değişikliği Projesi kapsamında sedde inşa edildi.
- Konya, Ereğli Sazlıkları: 1995’de Tabiat Koruma Alanı olarak ilan edilen Ereğli Sazlıkları aşırı kuraklık nedeniyle neredeyse tamamen kururken, 2012’de ortak bir proje başlatıldı. Teknik uzmanlar doğal malzemelerle seddeler yaparak sazlıkların yılın her günü ıslak olması için çabalıyor.
- Konya, Beyşehir Gölü: Derebucak Havzası’nın suları Beyşehir Gölü’ne aktaracak bir proje geliştirildi. Proje için Derebucak Prof. Dr. Yılmaz Muslu Barajı yapılırken, Gembos Derivasyonu adıyla anılan yılda 130 milyon m? su Beyşehir Gölü’ne aktarılıyor.
- Kırşehir- Seyfe Gölü: Seyfe Gölü için, hem insan varlığını hem de kuş popülasyonunu koruyacak şekilde ekoloji düzenlendi. lKayseri- Sultansazlığı: Kayseri’de sulama maksatlı olarak inşa edilen Zamantı Tüneli’nden Sultansazlığı’na su aktarılarak ekolojik denge sağlanmaya çalışılıyor. Su seviyesiyle birlikte kuş sayısında da önemli artışlar yaşandı. .
- Antalya- Avlan Gölü: Türkiye’de ilk Dünyada ise sayılı olan geri kazanılmış sulak alan olma özelliğine sahip Avlan Gölü, mevsimlik aksaklıklara rağmen tekrar göl sahası haline geldi. Göldeki su seviyesini yükseltmek için, Çayboğazı Barajı’nın ihtiyacı üzerindeki fazla suları Akçay Deresi’yle Avlan Gölü’ne aktarılıyor. Avlan, Kara Leylek, Angıt, Çamurcun gibi toplam 23 kuş türünün uğrak yeri oldu.
- Bursa-Uluabat Gölü: HES projesi ile hem temiz enerji üretmeye başlanmış hem de santralden bırakılan bol oksijenli ve daha hızlı su akıntısıyla göl içerisindeki su akışını arttı.
- Balıkesir-Manyas Gölü: Manyas Gölünü besleyen Manyas çayına yapılan tesisler ile göldeki su seviyesini aşırı oranlarda azalıp artmasının önüne geçildi. Böylece orada yaşayan kuş türlerinin hayat alanları koruma altına alındı.
- Aydın- Bafa Gölü: Yeni projeyle temiz su Bafa Gölü’ne verilerek göl tuzluluğu azaltılıpe balık ve kuş çeşitliliğinde artış sağlandı.

Haberin Devamı

BİTTİ

KEŞFETYENİ
Survivor'da sürpriz açıklama! Yarışmacılar dondu kaldı
Survivor'da sürpriz açıklama! Yarışmacılar dondu kaldı

Cadde | 25.04.2025 - 13:05

Survivor son bölümde sürpriz bir gelişme yaşandı. Acun Ilıcalı'nın sözleri şoke etkisi yarattı.

Yazarlar