13.10.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
0
Global Deprem Güvenliği adlı kuruluş, olası büyük bir depremde, hangi şehirde, kaç kişinin öleceğini araştırdı. Alman Der Spiegel dergisinde yayımlanan ve "Felaket Senaryosu" olarak adlandırılan araştırmada, deprem tehlikesi bulunan bazı şehirlerde sarsıntıların yol açabileceği olasılıklar incelendi. Nüfus yoğunluğu, inşaat malzemesi, zemin özelliği ve kurtarma ekiplerinin kalitesinin, ölenlerin sayısında büyük farklılıklar yaratabileceğine değinen araştırmaya göre, olası bir depremde en büyük can kaybı, 70 bin kişiyle Katmanduda bekleniyor. Katmunduyu 55 bin kişiyle İstanbul izliyor. İzmir de olası bir deprem durumunda 12 bin 500 can kaybıyla listede yer alıyor. Can kayıplarının yanı sıra binlerce kişinin ağır ya da hafif yaralanması bekleniyor. 10 milyonu aşan nüfusuyla İstanbulun en çok deprem hasarının meydana geleceği şehirler arasında ikinci sırada yer alması, ev ve binaların sağlam inşa edilmemesine ve depreme hazırlıklı olmamasına bağlanıyor. Büyük deprem tehlikesi altında bulunmalarına karşın Japonya ve ABDde fazla can kaybı öngörülmemesinin nedeni olarak da, iki ülkenin sağlam bina yapılmasını teşvik ve kontrol etmesi gösteriliyor. BİNA KALİTESİ ÖNEMLİ Der Spiegelin haberinde olası büyük bir depremde en fazla can kaybının yaşanacağı şehirler şöyle sıralanıyor:Katmandu (Nepal): 70 binİstanbul (Türkiye): 55 binDelhi (Hindistan): 40 binQuito (Ekvador): 17 bin 500Manila (Filipinler): 15 binİslamabad (Pakistan): 15 binJakarta (Endonezya): 12 bin 500İzmir (Türkiye): 12 bin 500Mexicali (Meksika): 12 bin 500Tokyo (Japonya): 10 binTaşkent (Özbekistan): 7500 Japonyaya açık ara fark attık!.. Yağmur gibi önceden tahmin edilecek Büyük depremlerde en büyük yarayı alacak metropolleri araştıran Der Spiegel dergisi, konuyla ilgili ikinci haberinde de bu korkunç doğal afetin, yakın bir gelecekte hava durumu gibi önceden tahmin edilebileceğini belirtti. Haberde görüşlerine yer verilen ABDdeki San Jose Üniversitesinden Alman sismolog Friedmann Freunda göre, kıtaların hareket etmesi sonucu sıkışan yeryüzü, deprem bölgelerinde önceden görülebilen bazı olaylara neden oluyor. Freund, Marmara depreminde gökyüzünün aydınlanmasını da bu belirtilere örnek gösteriyor.Freund, sıkışma sonucu meydana gelen fiziksel değişimin, elektrik akımı olarak saatte birkaç yüz bin km. hızla yüzeye ulaştığını vurgulayarak, bundan sonra olanları fırtına oluşumuna benzetiyor. Elektrik yüklü toprakla atmosfer arasında oluşan akım farklılığından dolayı manyetik boşalma oluyor ve gökyüzü aydınlanıyor. Bu olayı, laboratuvar ortamında ispatladıklarını belirten Freund, "Bu ışınlar insan gözüyle görülemiyor, ancak biz kızılötesi dalgalarla ölçebildik. Bu tür belirtileri deprem tahmini için kullanacağız" diyor. Ancak kızılötesi kayıtlar, sismologları ikiye böldü. Alman Sismolog Klaus Kinkel, "Yeryüzünde meydana gelen ısı değişiminin birçok açıklaması bulunabilir, net bir bağlantı yok" derken, ABDdeki Global Sismograf Ağı (Global Seismograph Network) yöneticisi Jeolog John Derr, "Alman bilim adamının araştırması çok şey vaat ediyor" açıklamasını yaptı. SİSMOLOGLAR BÖLÜNDÜ AMERİKAN Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), depremleri önceden haber verebilen bir "Global Deprem Uydu Sistemi" (Global Earthquake Satellite System) üzerinde çalışıyor. NASAnın bu çalışmasına temel teşkil eden olay, deprem öncesi yeryüzünde oluşan elektromanyetik dalgalar. Yeryüzündeki manyetik ve elektriksel değişimi uzaydan tespit etmek isteyen ABDli bir şirket, "QuakeSat" isimli bir uyduyu haziran sonunda dünya yörüngesine yerleştirdi. Fransızlar da aynı amaçla "Demeter" adlı uyduyu önümüzdeki baharda uzaya fırlatmayı planlıyor. ABD uydu fırlattı, Fransızlar sırada