27.12.2013 - 12:10 | Son Güncellenme:
Türker KARAPINAR /Ankara
12 Eylül davasının görülmesine Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediliyor. Savcılık, bir önceki duruşmada esas hakkındaki mütalaasını açıklamış ve iki sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmesini istemişti. Mahkeme, sanıklar ve avukatları ile mağdur ve müştekiler ile avukatlarına savunmalarını yapmaları için süre vermişti. Savcılığın sanıkların cezalandırmasına yönelik görüşüne uygun dilekçesini mahkemeye veren bir kısım 12 Eylül mağdurlarının avukatı Arif Ali Cangı, özetle şunları söyledi:
* Darbe ile birlikte temel hak ve özgürlükler ile tüm siyasal ve ekonomik özgürlükler ortadan kaldırılmış, cumhuriyet devlet şeklinin hukuksal yapısı bozulmuş ve işlemez hale getirilmiştir.
* 12 Eylül döneminde, insanların 'yaşam hakları' yoğun şekilde ihlal edilmiştir.
* Gözaltına kayıplar ve belgelenen, bazen de dönemin bürokratlarınca açıkça ifade edilen işkence olayları, büyük bir hukuksuzluğun göstergesi olmuştur.
* Bilim-sanat, basın-yayın, dernek kurma, toplanma ve gösteri yürüyüşü yapma, düşünceyi ifade etme, adil yargılanma hakları tamamen ortadan kaldırılmış, hak ihlalleri yaptırımsız kalmıştır.
* Yasama, yürütme, yargı erkleri tek elde toplanarak Anayasanın temel ilkelerinden 'kuvvetler ayrılığı ilkesi' çiğnenmiştir.
* 18. yüzyılda yaşamış olan Montesqieu; yasama, yürütme, yargı erklerinin tek elde toplanmasını 'zulmün kaynağı' olarak nitelendirmiştir. Sanıkların uygulamaları zulme kaynaklık etmiştir.
* Ağır sansür nedeniyle; ülkede ve dünyada yaşananlardan haberdar olamamak, bilgilenememek toplumda teslimiyet ve çaresizlik duygusu, yılgınlık yaratmış ve halkı apolitikleştirmiştir. Sonuç olarak 12 Eylül 1980 askeri darbesinin kendisi başlı başına bir suçtur.
* Darbeciler dönemlerinde yaptıkları uygulamalar nedeniyle yargılanmamak için kendilerini yargıya karşı Anayasa ile zırhla donatmışlardı, ancak 12 Eylül 2010 referandumu ile o zırh ortadan kalktı. Kendisi meşru olmayan bir yönetimin, çıkardığı yasaların hukuki ve meşru olması da düşünülemez. İşlenen suçlardan kurtulmak için bu belgeye (1982 Anayasası) dayanılarak kurucu iktidar savunmasına sığınılamaz. 1982 Anayasası silah zoruyla hükümeti deviren, meclisi dağıtan, ülkede faşist bir diktatörlük kuran darbeci sanıklar tarafından yapılmıştır. Sanıkların oluşturduğu iktidar meşru değildir, açıkça hukuka aykırıdır. Bu nedenle de kurucu iktidar savunmasının hiçbir haklı yanı yoktur. Kurucu iktidar oldukları o yüzden yargılanamayacakları savunmasına itibar edilmesi halinde ve maazallah beraat kararı verilmesi halinde, Türkiye'nin darbeler tarihi ile hesaplaşması hiç mümkün olmayacak ve yeni darbelere davetiye çıkartılmış olacaktır.
* Hüküm ile birlikte rütbe ve unvanlarının geri alınması, bunların sağladığı maddi ve protokol ayrıcalıklarına tedbir konulmasına karar verilmelidir.