GündemEsenlik ve barış dileği: Selamlaşma

Esenlik ve barış dileği: Selamlaşma

20.06.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

İnsanların birbirine karşı iyi dileklerini iletme aracı olan selam sadakadır, el uzatmadır, paylaşmanın ilk adımıdır. Sevgili Peygamberimiz, selamın insanı Allah’a yaklaştıracağını bildirmiştir

Esenlik ve barış dileği: Selamlaşma

Selam, insanın insanla kurduğu iletişimin ilk adımı, bereketin vesilelerinden biridir. Sevginin, esenliğin, barışın yayılması selamla sağlanır. Selam sadakadır, el uzatmadır, paylaşmanın ilk adımıdır. Selam verildiğinde iki temenni ve dua aynı anda yapılmış olur. Birincisi “Benden size zarar gelmez” demektir ki, bu ifade güven ve sevginin oluşmasına vesiledir. İkincisi ise “size başkasından da zarar gelmesin” demektir.
Sevgili Peygamberimiz selamın insanı Allah’a yaklaştıracağını bildirmiş, selam vermekten kaçınmanın bir tür cimrilik olduğunu söylemiştir. Başta ailesi olmak üzere, kadın-erkek, büyük-küçük ayrımı yapmadan herkese selam verirdi. Sadece dirilere değil kabir ziyaretlerinde, ölülere de selam vererek Allah’ın rahmet ve esenliğinin onların üzerine olmasını dilerdi.

Evdekilere de selam
Resûlullah, sadece yolda karşılaşılan veya başkasının evine misafir giden kimselerin değil kendi evine girenlerin de evde bulunan anne, baba, eş, çocuk ve akrabasına selam vermesini emretmiştir.
“Selam” veya “selamün aleyküm” şeklindeki sözler daha önceki bazı peygamberler zamanında da kullanılmıştır. Melekler’in Hz. İbrâhim’e ve Nûh’a gittiklerinde, cennet ehlinin birbirlerine, Allah’ın mümin kullarına, peygamberlere bu şekilde selam verdiği, Resûl-i Ekrem’e de kendisine gelen müminlere “selamün aleyküm” diye hitap etmesinin emredildiği Kur’an-ı Kerim’de haber verilmektedir. Selamlanan kişinin selama aynı ifade ile karşılık vermesi veya daha güzel bir ifade kullanarak muhatabına hayır duada bulunması emredilmektedir.
Ayet ve hadislerde geçen selamlaşma ifadeleri manevi bir değere ve özellikle ayrı dilleri konuşan Müslümanlar arasındaki iletişimde bir nevi sembol işlevi görmesi bakımından özel bir öneme sahiptir. Bununla birlikte, selamlaşmanın asıl amacı karşılıklı sevgi, dostluk, iyi niyet ve güzel dileklerin açıklanması olduğundan, her dilde bu gayeyi gerçekleştirecek uygun ifadelerle selamlaşma görevi yerine getirilebilir.

Müslüman’ın görevi
İnsanlar arasında ayırım yapmadan her Müslüman’a selam vermek ve verilen selamı almak bütün Müslümanların görevidir. Bu sebeple Abdullah b. Ömer sadece selam vermek üzere çarşıya çıkar ve karşılaştığı bütün Müslümanlara selam verirdi. Namaz kılmak, Kur’an okumak, tefekküre dalmış olmak, hutbe dinlemek, ilimle uğraşmak, yemek yemek gibi durumlar selam almaya engel teşkil ettiği için onlara selam verilmemelidir. Müslümanların aynı ortamı paylaştıkları gayr-i müslimlerle karşılıklı iyi münasebetler içinde olmalarının teşvik edildiği dikkate alındığında bu ilişkinin tabii bir gereği olarak umumi muaşeret kuralları çerçevesinde onlarla selâmlaşılması gerekeceği bellidir. Ancak Müslüman olmayan kimselere “selâmün aleyküm” ifadesiyle selam vermek doğru bulunmamıştır.

Haberin Devamı

Bir ayet
“İman edip salih ameller işleyenleri, içlerinden ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlere koyacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız.” (Nisâ, 4/57)

BİR HADİS
Kişi namazını hem insanlarla birlikteyken hem de yalnızken güzelce kıldığı zaman Yüce Allah şöyle buyurur: “İşte bu gerçekten benim kulumdur”
(İbn Mâce, “Zühd”, 20).

Hz. Peygamber’den bir dua
“Allah’ım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, işimdeki aşırılıkları ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla. Allah’ım, ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle. Bütün bu kusurların hepsi bende vardır. Allah’ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle. Öne geçiren de sen, geride bırakan da Sensin. Senin her şeye gücün yeter.”
(Buhârî, “Deavât”, 60).

Haberin Devamı

Hz. Muhammed’in dilinden oruç
“Her kim bir oruçluya iftar verirse kendisine onun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez”
(Tirmizî, “Savm”, 82).

Kur’an sözlüğü
Mukabele ne demektir?

Mukabele özellikle ramazanlarda camilerde ve evlerde daha çok sabah, öğle ve ikindi namazları öncesinde hafızlar tarafından okunan Kur’an’ı takip etmek suretiyle uygulanan hatim indirme geleneğinin adıdır. Bu gelenek, Cebrail’in ramazan aylarında her gece Hz. Peygamber’e gelerek o ana kadar nazil olan ayet ve sûreleri karşılıklı okuyup kontrol etmelerine dayanır. Hz. Peygamber ashabın içinde güzel Kur’an okuyanları dinler, bazan gözyaşlarını tutamadığı olurdu. Bir hadiste, Allah’ın kitabını okuyan ve müzakere eden cemaati rahmetin kaplayacağı, onları meleklerin kuşatacağı ve Allah Teâlâ’nın o mecliste yer alanları kendi katında bulunanlara bildireceği kaydedilir (Müslim, “Zikir”, 38). Günümüzde Türkiye’de ramazan mukabeleleri genellikle ramazanın ilk günü başlar ve arife günü tamamlanarak duası yapılır. Duanın Kadir Gecesi’nde
yapıldığı da olur.

Haberin Devamı

Hırka-i Şerif ziyarete açıldı
Hazreti Muhammed’in kutsal hırkası Hırka-i Şerif, ramazanın ilk cumasında Fatih’teki Hırka-i Şerif Camii’nde ziyarete açıldı. Camide düzenlenen açılışa Vali Vasip Şahin, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Müftü Rahmi Yaran katıldı.
Restorasyon çalışmalarının sürdüğü cami halen ibadete kapalı. Ancak ramazan ayına özel bir düzenleme yapılarak, Hırka-i Şerif ziyareti için caminin kapısı vatandaşlara açıldı. Hırka-i Şerif dualar eşliğinde ziyaret edildi. Önceki yılların aksine resmi tören yapılmadı. Sadece dua edildi. Ardından da ziyaret başladı. Vatandaşlar ziyaret sırasında duygu dolu anlar yaşadı. Gözyaşlarını tutamayanlar oldu.
Hırka-i Şerif, ramazan ayı boyunca hafta içi 10.00-17.00 saatleri arasında, hafta sonları da 09.00-18.00 saatleri arasında ziyarete açık olacak. Ziyaretler, arife günü ikindi namazı sonrasına kadar devam edecek.
ÖZGÜR ALTUNCU - ÖZGÜR ARSLAN DHA

Allah’ın güzel isimleri:
el-Hafîz

el-Hafîz, koruyup gözeten, kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, kullarının yaptığı işleri, niyetlerini ve gönüllerinden geçenleri bütün ayrıntılarıyla bilen, kendisine hiçbir şeyin gizli kalmadığı, olayları eksiksiz kaydedip hesaba çekmek üzere muhafaza eden, kudretiyle, her şeyi dengede tutan demektir. Rabbimiz kullarını her türlü kötülükten korur, dünyanın, acı ve sıkıntıları içerisinde, onları muhafaza eder, yüreklerindeki imanı korumalarına yardımcı olur. Kulun Hafîz isminden nasibi kendisini kötülük, isyan ve günahlardan muhafaza etmesi, başkalarına yardımcı olup onları da korumasıdır.

Haberin Devamı

Sorularınız için: kyasaroglu@gmail.com

Yazarlar