02.05.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mert İnan
Evlerden çıkamayan 20 yaş altı grup, dijital oyun pandemisine yakalanırken, psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Arif Verimli’ye göre evden çıkamayan grup arasında en sıkıntılı yaş dilimini 15-20 yaş arası gençler oluşturuyor. Bu yaş grubundaki gençlerin, stres karşısında hırçınlaştığını dile getiren Prof. Dr. Verimli, “Yaşanan süreçte yetişkinler gibi çocukların da ruh dünyası karmakarışık. Çocuklarınızın yanlış bulduğunuz davranışlarını kesinlikle şiddet göstermeden, onları baskılamadan ve onurların kırmadan iletişim kurarak çözmeye çalışmalısınız. Bu söylediğim belki çok fazla tekrar ve zaman gerektirecek ancak bağırarak, kızarak hiçbir sonuç alınmayacağının bilinmesi gerekir” diyor.
‘Usanmadan anlatın’
Dijital bağımlılık riskinin altını çizen Prof. Dr. Verimli, “Çocuklar, günümüz dünyasında elbette bilgisayarda belli bir süre geçirmek isteyeceklerdir. Bu noktada belli bir süre oyun oynamalarının ötesinde, oyunların içeriği veya dijital ortamda kötü niyetli insanlarla temas etmelerinin önüne geçmek önemli. İzolasyondaki ergenlerin telefonunu almak, bilgisayarı, tableti yasaklayıp ortadan kaldırmak, bağırmak daha büyük faciaları tetikler. Aileye düşen en büyük görev, sık tekrar ve usanmadan doğru davranış biçimlerini anlatmak olmalıdır” ifadelerini kullanıyor.
Hiperaktif çocukların da enerjilerini atamadığı zamanlarda anne ve babalarıyla çatışmaya girebileceği uyarısında bulunan Verimli, “Bu çocuklara sürekli olarak ‘yaramazlık yapma’ demek, onları üzeceği gibi kızgınlığı da yol açar. Ebeveynler bıkmadan, usanmadan çocuklarıyla iletişim ve paylaşım içinde olacak. Hiperaktif çocuklar için ev içinde hareketli oyunlar tercih edilebilir” diyor.
‘Oyunu devreye sokun’
Çocuk ve gençlik psikolojisi alanındaki duayen isimlerden Prof. Dr. Haluk Yavuzer ise anne ve babaların süreci olumluya çevirmeleri için çocuklarıyla daha çok ilgilenip, zaman geçirmeleri gerektiğini belirtiyor. Ebeveynlerin, salgınla ilişkili haberleri çocuklarıyla izlememesi gerektiğini de dile getiren Prof. Dr. Yavuzer, önerilerini şöyle sıralıyor:
“Özellikle 3-20 yaş arası çocuklara evde kalma zorunluluğu yaşlarına uygun şekilde anlatılmalı. Okul çağı öncesi çocuklarda hastalığa karşı alınacak tedbirler konusunda oyun devreye sokulmalı. Örneğin ‘Hadi ellerimizi şarkı söylerken çok güzel yıkayalım’ tarzında çocukların hoşuna gidecek, oyun ve eğlenceyi işin içine katarak hareket edilmesi gerekir. Günlük programları mutlaka çocukla birlikte planlamak ve gün içinde belli aralıklarda ev içinde spor aktivitelerini uygulamak iyi gelecektir. Çocuklarınızın belli saatlerde arkadaşlarıyla akıllı telefonlar üzerinden görüntülü konuşmalarına izin vermelisiniz.
Ev içinde biraz aktif oyunlarla çocuğun ter atması ve duygusal arınması sağlanmalıdır. Tüm bunları bir görev gibi değil, keyifle, oyun arkadaşı gibi hareket etmeniz gerekir. Ev içinde renkli programlar ortaya koymazsanız, çocuklar dijitaldeki göz boyayan aktivitelere yönelir. Anne ve babalar sinirlerini kontrol ederek, seslerini yükseltmeden, oyun arkadaşlığı içinde bu dönemi geçirmek zorundalar.”
‘Sorumluluk verin’
Çocuk ve genç psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Yankı Yazgan da ailece evde yapılan aktivitelerin çok önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Ev işlerini biraz oyun, biraz da eğlenceli duruma sokarak çocuğa sorumluluk verilebilir. Birlikte yemek pişirmek, dizi izlemek veya kitap okumak gibi birçok etkinlik yapılabilir. Anne ve babaların her gün, çocuğun yönlendirdiği bir oyuna katılmaları, evlatlarının kendilerini ifade etmesine, serbest oyun aracılığı ile kaygı ve korkularını ifade etmesine aracılık edebilir. Bu tür paylaşımlar, aynı zamanla çocuğun ilişkisinin güçlenmesine katkıda bulunur. Bu zaman diliminde anne babanın tüm dikkatini oyuna vermesi, televizyon ve telefondan uzak durması gerekir. Ağlamak çocuğun isteğine erişmesi engellenip hırslandığı anlarda içinden gelen otomatik reflekstir. Ağlama davranışımızın yönünü belirlemez. ‘Oğlum veya kızım, otur ödevini yap, üç saattir oyun oynuyorsun’ dediğimizde, çocuğumuz ağlıyorsa ya da başka türlü bir tepki veriyorsa, bunu bir özgürlüğü elinden alındığı için değil, pek istemediği görevini yapmaya davetinize karşılık yapıyor.
Çocukla inatlaşmanın bir faydası yok. Zaten asıl mesele o duruma gelene kadar yaptıklarınız. Bu tür sorunlarla karşılaşan ailelerin bir yerde yanlış yaptıklarını kabul etmeleri gerekir.”
YARIN: ‘Kaygılarınızı belli etmeyin’