13.06.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Önder Yılmaz - Türkiye Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK), aylarca yerinde yürütülen çalışmalar sonunda “Ege Denizi’ndeki Geri İtmeler ve Boğulan İnsan Hakları Özel Raporu” hazırladı. “Sadece mülteciler değil, insanlık boğuluyor” tespitinin yapıldığı KDK raporunda, tecavüze uğrayan, elleri kelepçelenerek eksi 10 derecede denize bırakılanlar, çocuğunun ölümünü izleyen anneler, gençler ve çocukların yaşadıkları dram anlatıldı. Milliyet’in ulaştığı 494 sayfalık rapor, 6 bölüm ve 3 kapsamlı ekten oluşuyor. Rapor, İçişleri, Dışişleri ve Milli Savunma bakanlıkları ile Sahil Güvenlik Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Göç İdaresi Başkanlığı gibi ilgili tüm kamu kurumlarının temsilcilerinin katkılarıyla hazırlanırken, BM ve AB’nin ilgili birimleri, uluslararası insan hakları kuruluşları, Yunanistan’da insan hakları çalışmaları yürütenlerin bilgi ve belgeleri de kullanıldı.
18 hak ihlali
Raporda, Türkiye sınırlarına geri itilen insanların “sessiz çığlıkları” karşısında yaşanan hak ihlallerinin incelendiğine vurgu yapılarak “50 farklı çeşitte geri itme uygulaması yapıldığı, 18 ayrı hak ihlalinin tespit edildiği” anlatıldı. 50 geri itme uygulamasından bazıları can salında geri itme, eli arkadan bağlama, yüzme bilmeyenleri can yeleği olmadan nehre ve denize bırakma, kadınları üst arama bahanesiyle taciz etme, tecavüz, şiddet, işkence, botları batırma, benzinle yakma, para, telefon, pasaport ve eşyaları alarak gasp etme şeklinde sıralandı. 18 hak ihlalinde ise “yaşam hakkı, keyfi alıkoyma yasağı, işkence, mülkiyet hakkı, ayrımcılık yasağı, sığınma hakkı” gibi başlıklar öne çıktı.
Maske takıyorlar
“Yunanistan Tarafından Yapılan Geri İtme Uygulamaları” bölümü, Türk askerleri ve sahil güvenlik görevlilerinin ifadeleriyle başlıyor. Raporda, Türk askerleri, gruplar halinde her bir botta 10’a yakın kişi olacak şekilde geri itmelerin yaşandığını, kayıt altına alınmaktan korktukları için de Yunan görevlilerin siyah giysiler giyip yüzlerini kar maskeleriyle kapattıklarını dile getiriyor. Raporda, “Bunun nedeni, icra edilen faaliyetlerin insan haklarına ve uluslararası hukuk kurallarına aykırılık teşkil ettiğini bildiklerinden kimliklerini saklama gayreti. Tüm göçmenlerin para ve değerli eşyalarına el koyuyorlar. Artık bu durum başlı başına bir kazanç kapısına dönmüş durumda” ifadeleri yer alıyor.
‘Can salı’ oyunu
Raporda “can salı” adı verilen, deniz kazalarında suyun ortasında birkaç saat hayatta kalmayı sağlayan botun Yunanistan Milli Savunma Bakanlığı tarafından ihaleye çıkılıp kalitesiz ve dayanıksız şekilde yaptırıldığı, batacağı daha başından bilinen botlara mültecilerin sayıca fazla doldurularak ölüme terk edildiği belgeleriyle anlatılıyor.
Raporun sonuç ve öneriler bölümünde ise Yunanistan’ın geri itmelerinin uluslararası hukuka aykırı olduğu kaydedilerek “Hatta uluslararası hukuka aykırılıktan öte en öncelikli hak olan yaşam hakkının ihlalidir. Sadece mülteciler değil, insanlık geri itiliyor, insanlık boğuluyor” tespiti yapıldı. Yunanistan’ın sebebiyet verdiği ölümler konusunda uluslararası belge ve kayıtlara hatta Yunan hükümetinin resmi verilerine dayandırılarak şunlar kaydedildi:
“Geri itme uygulamaları neticesinde hayatını kaybeden toplam düzensiz göçmen sayısı incelendiğinde, 2021’de 61, 2022’de 31 Mayıs itibariyle 36, toplamda ise 97 düzensiz göçmenin donarak ve boğularak hayatını kaybettiği tespit edilmiştir. Elde edilen resmi verilere göre, 2020’de 17 bin 245, 2021’de 16 bin 497, 2022’de ise 31 Mayıs itibariyle 7781 düzensiz göçmenin geri itildiği görülmektedir. 2020’den 31 Mayıs 2022’ye kadar olan süreçte toplam 41.523 düzensiz göçmenin geri itildiği tespit edilmiştir.”
Raporu TBMM Başkanı Mustafa Şentop, perşembe günü Meclis’te bir toplantı ile açıklayacak.
Şeref Malkoç: Bu bir cinayettir
Milliyet’e konuşan KDK Başkanı Şeref Malkoç, Yunanistan’ın adaları silahlandırarak bölgede barışı yok ettiğini belirterek, “Mültecileri de geri iterek, her türlü zulmü yaşatarak ölümlerine yol açtığı Ege’de insanlığı, insan haklarını boğuyor” dedi. Mültecilerin çıplak halde, elleri kelepçelenerek, işkence, taciz ve tecavüze maruz bırakılarak Türkiye tarafına itildiğine dikkat çeken Malkoç, “Mağdurlarla yerinde tek tek görüştük. Dinlerken olayı tekrar tekrar yaşayıp ağladılar. Bu raporu hazırlamak bizim için tarihe karşı bir sorumluluk, insanlığa karşı vicdan borcumuzu yerine getirmektir. Uluslararası bilgi ve belgelere de dayandırılarak objektif kriterler doğrultusunda hazırladık raporumuzu. Eğer bu rapordan sonra Türkiye ve dünyadaki insan hakları savunucuları, vicdan sahipleri bu konunun çözümü için biraz çaba gösterirlerse bizim için en büyük mutluluk vesilesi olacak” diye konuştu. Malkoç raporun can alıcı noktasını şöyle anlattı: “Can alıcı tespiti şu; Yunanlı görevliler -bunların içerisinde sivil giyindirilen asker ve polisler de var- bu insanları bilerek kasıtlı olarak taammüden ölüme itiyorlar. Tasarlayarak ölüme itiyorlar. bu cinayettir. İşte Yunanistan’daki bu görevlilerin işlediği cinayetle ilgili biz suçüstü yaptık. Bu suçüstünün belgelerini delillerini bütün dünyaya duyuracağız. Bu cinayete karışanların yargılanması için çalışacağız.”