22.04.2019 - 19:51 | Son Güncellenme:
AA
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na şehit cenazesindeki saldırı olayına ilişkin, "Ülkemizde protesto hakkı anayasal koruma altındadır. Yaşanan olay sırasında bu anayasal sınırları aşarak fiilen şiddete başvuranlarla ilgili adli süreç zaten başlatılmıştır. Ancak CHP Genel Başkanını seçim döneminde kullandığı dil ve kurduğu ittifaklar sebebiyle protesto eden vatandaşlarımıza terörist muamelesi yapılmasını asla kabul edemeyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan paylaşımda, Fahrettin Altun'un, Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu'na yaptığı açıklamalara yer verildi.
Terör örgütü PKK tarafından şehit düşürülen piyade sözleşmeli er Yener Kırıkcı'nın cenazesinde istenmeyen bir olay yaşandığını haince bir terör saldırısında şehit düşen askerlerin acısından ziyade cenaze merasiminde yaşananların gündem olduğunu belirten Altun, "Elbette yaşanan olaydan üzüntü duyduk. Şiddetin hiçbir türü tasvip edilemez. Biz kimilerinin yaptığı gibi şiddetin önüne 'devrimci' sıfatı getirip, şiddeti 'devrimci şiddet' diyerek meşrulaştırmayız. Şiddetten medet ummayız." ifadesini kullandı.
Önemli bir yanlışın altını çizmek gerektiğine dikkati çeken Altun, dün Kılıçdaroğlu'na tepki gösterenlere, "Bir grup öfkeli marjinal insan", "organize suç şebekesi" muamelesi yapmanın doğru olmadığına değindi.
Oradakilerin kahraman şehide karşı son vazifelerini yerine getirmek için bir araya gelen şehit yakınları olduğunu vurgulayan Altun, bu kişilerin kardeşleri ve evlatlarının bugüne kadar 40 bin canı kalleşçe almış terörist bir örgüt tarafından şehit edildiğini anımsattı.
"Birileri Erdoğan nefretinden dolayı bu teröristlerin siyasi uzantılarını desteklemeyi, onlarla ittifak kurmayı kendilerine yediriyor olabilir ancak halk bu işbirliğini kesinlikle hazmedemiyor." değerlendirmesinde bulunan Altun, şunları kaydetti:
"Halka unutkan, istedikleri yöne çekebilecekleri bir kitle muamelesi yapanlar, sosyal medyanın dışında gerçek bir dünya olduğunu ve burada manipülasyonların kolay kolay tutmadığını anlamak zorunda. Kardeşlerimizi, evlatlarımızı, babalarımızı şehit vererek bugünlere getirdiğimiz bir mücadeleyi ve bu mücadeleyi kime karşı verdiğimizi unutacağımızı düşünmeleri bu toplumun kodlarına ne kadar yabancı olduklarının bir kanıtıdır. Ortada tarifsiz bir acı vardır. Tarifsiz bir acının yaşandığı böylesi bir atmosferde gerilimin bir parçası olacak davranışlar ne yazık ki bu istenmeyen olaya zemin hazırlamıştır.
Ülkemizde protesto hakkı anayasal koruma altındadır. Yaşanan olay sırasında bu anayasal sınırları aşarak fiilen şiddete başvuranlarla ilgili adli süreç zaten başlatılmıştır. Ancak CHP Genel Başkanını seçim döneminde kullandığı dil ve kurduğu ittifaklar sebebiyle protesto eden vatandaşlarımıza terörist muamelesi yapılmasını asla kabul edemeyiz. Atatürk'ün partisinin genel başkanı Ankara'da bir şehit cenazesinde vatandaşın tepkisiyle karşı karşıya kalıyorsa öncelikle şapkasını önüne alıp muhasebe yapması gerekir. Bu tepkiyi alan herhangi bir siyasetçinin, kendi sorumluluğunu düşünmek dururken halka "marjinal bir grup" muamelesi yapması gerçekten hayrete şayan bir durumdur. "Ben neden milletimin gönlünden bu kadar uzak düştüm" diye sormak yerine, halka parmak sallaması üzücüdür."
"Kimse teröristlerle şehit yakınlarını aynı kefeye koymaya kalkamaz"
Hiç kimsenin bir siyasetçinin böyle bir duruma düştüğünü görmek istemeyeceğini aktaran Altun, yaşanan olayın spontane geliştiğini; planlı olmadığının gün gibi aşikar olduğunu bildirdi.
Her ne olursa olsun soğukkanlılığı koruyarak, toplumsal öfkenin kaynağına inmek gerektiğine işaret eden Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"CHP'nin terör örgütü PKK'nın siyasi uzantısı HDP ile kurduğu ittifak ve seçimden sonra HDP tarafından yapılan 'biz kazandırdık' açıklamaları toplumun kahir ekseriyetinde ciddi bir tepki yarattı. Sayın Kılıçdaroğlu, cenazesine katıldığı askerimizin daha seçim öncesinde 'onlar mı bize saldıracak? Hayır efendim' dediği bir terör örgütünün saldırısıyla şehit olduğunu nasıl görmezden gelebiliyor. Toplumun terör konusundaki hassasiyetini yok sayarak bir siyasal ittifak kurma girişiminin istenmeyen sonuçlar üreteceği aşikardır. Bu rahatsızlığın anlaşılması ve giderilmesi için çalışılması gerekiyor.
Tekrar ediyorum, cenaze merasiminde yaşanan olay elbette üzücü. Şiddete herkesin mesafe koyması gerekiyor. Ancak şehit ailelerinden kızgın tepkiler geldiğinde ayağa kalkanlar terör örgütünün vahşi cinayetleri ve katliamları karşısında sessizliklerini koruyorlar. Milletimizin bu ikiyüzlülüğü teşhis ettiği kanaatindeyiz. Ayrıca Kılıçdaroğlu'nun şehit yakınlarının tepkisini, daha önce Artvin'de kendisine yapılan PKK saldırısı ile bir tutmasını da kabul etmek mümkün değildir. Kimse teröristlerle şehit yakınlarını aynı kefeye koymaya kalkamaz. Cenazede olan olay maksadını aşan, tasvip etmediğimiz bir tepkidir ama evlatlarını şehit vermiş, ocağına ateş düşmüş, ay yıldız için bedel ödemiş bu ailemizi PKK ile bir tutmak, henüz daha toprağı kurumamış şehidimizin aziz hatırasına hakarettir, ihanettir."
CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu'na eleştiri
Fahrettin Altun, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun birkaç gün önce "Gezi Parkı'na da bahar gelmeye başlamış. Gezinin güzel gözlü çocuklarına selam olsun" diyerek açıkça gezi kalkışmasına gönderme yaptığını hatırlattı.
CHP İstanbul İl Başkanının sorumsuz tutumunu sürdürerek açıklamalar yaptığını anlatan Altun, sözlerini şöyle tamamladı:
"Siyasi rant bekleyen zehirli bir dil kullanıldığına ve bu zehirli dilin sahiplerinin bu saldırıda pay sahibi olduğundan bahsediyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti için 'devlet katil değil, seri katil' diye tweet atan, 15 Temmuz işgal girişimine karşı koyan sivil vatandaşlara 'inandığınız Allah'ınız sizin de belanızı versin' diyebilen bir kişi acaba hangi zehirli dilden bahsediyor? Yine çok değil seçimden hemen sonra da bu ülkede Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir kişi de seçimlerle ilgili toplumsal hassasiyetleri gözardı edecek açıklamalar yapmıştı. Bu da onun ideolojik körlük içine girdiğinin, Stockholm sendromu yaşadığının kanıtı olsa gerek. 7 Haziran 2015'ten sonra siyasal rant uğruna terör örgütlerini yarayışlı addetmenin ne denli ağır bedeller ürettiğini bu ülke gördü.
Bu noktada herkese sorumluluk düştüğünü unutmamalıyız. Sayın Cumhurbaşkanımızın iki gün önce 'Vakit kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi perçinleme vaktidir' çağrısında bulunduğu bu ortamda bu yaşananlar üzücüdür. Türkiye'nin huzur iklimine zarar verecek nitelikteki sorumsuz davranışlardan uzak durulmalıdır. Ortak acılarımız üzerinden gerilim üretecek siyasi söylemlerden ve davranışlardan uzak durmalıyız. Huzur ve güven ortamı için hepimiz, samimi ve ortak bir gayretin içinde olmalıyız."