Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Yaklaşık 2 yıldır süren koronavirüs pandemisinin getirdiği endişeleri ve olumsuzlukları henüz atlamamışken şimdilerde de insanlık savaşın soğukluğuyla sınanıyor. Özellikle çocuklara savaşlar hakkında açıklama yapmak ve bilgi vermek zor olsa da yaşlarına uygun bilgilendirmede bulunmak da önemli. Savaşlar yetişkinler için bile korkutucu ve endişe vericiyken, çocukların bu olaylar karşısında neler yaşayabileceklerini tahmin etmek çok zor değil. Bu sebeple çocuklara savaşların nasıl anlatılması gerektiğini Uzman Psikolojik Danışman Enes Çelik'e sorduk.
Çocuklara savaşın ne olduğunu anlatırken çocuğun gelişim dönemi göz önünde bulundurulmasının önemini vurgulayan Enes Çelik, farklı okul dönemindeki çocukların bilişsel düzeylerinin aynı olmayacağının altını çizdi. Savaşla ilgili konuşmaları anne-babaların başlatmamaları gerektiğini söyleyen Çelik, “Çocuklar bu konuya merak duyduklarında mutlaka ebeveynlerine sorular yöneltecekler. Bizlerin yönetemediği kaygı ve korkuların onlar tarafından yönetilmesini beklemek doğru olmayacak. Çocuklar ortalama 6 yaşına kadar hayata somut bakarlar ve her şeyi somut olarak anlamaya çalışırlar, hayatı oyunla öğrenir. Bu dönemde çocuklar soyut düşünemedikleri için olaylar ve durumlar somutlaştırılmalı" dedi.
'GÖRDÜKLERİYLE KENDİ YAŞANTISI ARASINDA BAĞ KURAR'
Çocukların ölüm kavramını bilmediklerini söyleyen Çelik, “Savaş kavramı da aynı ölüm gibi çocuğun anlamlandıramadığı ancak medya aracılığıyla ve ebeveyn tepkileriyle maruz kaldığı soyut bir durum. Çocuklara ayrıntılı açıklamalarda bulunmak ve gündem oluşturmak yerine yaşantı yoluyla öğrenmesine fırsat verebiliriz. Okul öncesi dönem ve ilkokul döneminde çocukları olan ebeveynler savaş sorularına kısa ve net cevaplar vermeli. Onlara 'Ne olursa olsun her zaman yanındayım', 'Her türlü soruna yanıt verebilirim' ve 'Ülkemizde savaş yok, güvendesin' mesajları verilmeli” sözleriyle ebeveynlerin çocuklara savaşı nasıl anlatmaları gerektiğiyle ilgili önerilerde bulundu.
Ebeveynlerinin savaşa karşı yorumlarının, destekledikleri ülkelere karşı sarf ettikleri cümlelerin çocukların zihninde iyi ve kötü taraf yaratacağını söyleyen Enes Çelik, “Savaşı anlatırken tamamen soyut bir şekilde iyi ve kötü iki devletin mücadelesi gibi bir anlatıma girilmemeli. Çünkü savaşlarda etkilenen çocuklar, kadınlar, evler, araçlar medya aracılığıyla çocuğunuzun karşısına çıkabilir. Çocuk bu görüntülerle kendi yaşamı arasında bağ kurar. Bu bağda kaygı düzeyinin artmasına neden olacaktır. Burada kötü olan taraf cezalandırılır gibi bir algı oluşmamalı” diye konuştu.
SAVAŞLA İLGİLİ KONUŞURKEN BU KELİMELERİ SÖYLEMEYİN
Çocuklarla savaş hakkında konuşurken kullanılmaması gereken kelimeler olduğunun da altını çizen psikolog Enes Çelik, "Şiddet, işkence, ölüm, kan, can vermek, mermi, silah gibi kelimeler içeren cümleler kullanılmamalı. Çocuklara bu kelimeleri kullanmadan açıklamalar yapılmalı. Örneğin düşman kelimesi yerine yabancı askerler ya da başka ülkenin askerleri gibi kelimeler kullanılabilir. Kelimelerden de önce medya araçlarını bilinçli kullanmak ve çocukları bu olumsuz etkilerden korumak çok önemli. Sosyal medyaya, oyunlara, televizyon haberlerine çocuklar maruz bırakılmamalı" sözleriyle ailelere tavsiyelerde bulundu.
Savaşın, çocuğun gündeminde yer almadığı sürece açıklanması gereken bir durum olmadığına dikkat çeken Çelik, özellikle de okul öncesi dönemi çocuklarının savaşı anlamlandıramayacaklarını vurguladı. Çelik, “Bu dönem çocukların oyunlarında silaha yer vermeleri diğer çocuklar üzerinde zaman zaman olumsuz etkilere neden olabiliyor. Çocuk savaşla ilgili bir duruma maruz kaldığı zaman merak edecektir. Bu durumlarda kısa net açıklamalar yapılabilir. Oyun çağındaki bir çocuğun savaşa maruz kalmadığı sürece dünyada böyle bir gerçeğin olduğunun anlatılması çocuğa kaygı ve korkudan başka bir şey katmayacaktır” dedi.
ÇOCUĞUNUZDA BU BELİRTİLER VARSA DİKKAT!
Çocuğun bir anda içine kapanması, sessizleşmesi, iştahsızlık, uyku problemleri, gece korkuları, kekemelik gibi problemlerin ortaya çıkmasının savaşın yarattığı kaygı ve stresten kaynaklı olabileceği konusunda uyarıda bulunan Enes Çelik, “Fizyolojik olarak doktor muayenesinde sağlıklı çıkan çocuğunuzun bunun gibi sıkıntılar yaşamaya başlaması psikolojik temelli bir problemin işareti olabilir. Burada çocuğa sunulan ortam çok önemli. Bazı araştırmalarda savaş bölgelerinde bile ailesiyle güven ilişkisi kurabilen çocukların bu olumsuz süreci daha kolay atlatabildiği görülüyor” sözleriyle açıkladı.
Çocuklar televizyonlardaki savaş içerikli görüntülerden uzak tutulurken, kullandıkları telefon ve tabletlerin unutulmaması gerektiğine vurgu yapan Enes Çelik, gerekli aile kontrol programlarının cihazlara yüklenmesi konusuna dikkat çekti. Savaşların güçlü olanın şiddetle kazandığı bir mücadele olarak anlatılmaması gerektiğini dile getiren psikolog Enes Çelik, “Çocuklar ekranlardan böyle bir algı edinmişse bu yeniden yapılandırılmalı. Güçle elde etmek yerine doğru iletişim ve davranışlarla çatışmaların daha kolay çözülebileceği çocuklara anlatılmalı. Ebeveynler ekranda savaşa maruz kalan çocuklara 'Ben sana yasaklamıştım', 'Bir daha izlersen seni cezalandırırım' gibi çocuğun daha fazla merak etmesine ve olumsuz etkilenmesine neden olacak cümleler kurmamalı. Bunun yerine çocuğun kaygısını azaltacak konuşmalara yer verilmeli" açıklamasını yaptı.
'SAVAŞ HABERLERİ OLDUKÇA HASSAS BİR ŞEKİLDE SUNULMALI'
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ali Murat Kırık da medyanın özellikle savaş gibi hassas konularda etik değerlere sahip çıkmasının son derece önemli olduğuna vurgu yaparak, “Var olan Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşta görüleceği üzere bilgi eksikliği, bir çatışmanın herhangi bir aşamasında insanları çaresiz, huzursuz ve manipüle edilmesi kolay hale getirebiliyor. İnsanların bir ülkeye ya da topluluğa düşman olmasına yol açabiliyor, dünya medyasında da bunları görüyoruz" dedi.
Savaş haberlerinin oldukça hassas bir şekilde sunulması ve duygulara yer verilmemesi gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Ali Murat Kırık, “Haberler mutlaka araştırılmalı ve teyit edilmeli. Bu dönemlerde özellikle sosyal medyada infial oluşturacak içerikler adeta bir virüs gibi yayılıyor. Haberciler içeriklerini oluştururken bu hususlara dikkat etmeli ve olayları farklı açılardan sunabilmeli. Açık olmak ve anlam kargaşalarına yer vermemek gerekiyor. Kullanılacak bir başlık ya da seçilecek bir cümle olayı çok daha farklı boyutlara taşıyabiliyor" ifadelerini kullandı.
'SANSÜRLENMEDEN KULLANILMASI ASLA DOĞRU DEĞİL'
Savaş haberleri her yaştan ve her kesimden kullanıcı tarafından takip edilse de özellikle çocukların ve gençlerin bu olaylardan olumsuz etkilendiğine vurgu yapan Doç. Dr. Ali Murat Kırık, “Bazı basın yayın organlarında kanlı görüntülere yer verilebiliyor, bomba atılan bölgelerdeki insan manzaraları sansürlenmeden aktarılabiliyor. Bu asla doğru değil. Haberi okutan görseli değil içeriğidir. Kanlı görseller, kolu bacağı kopmuş acı içindeki insanların adeta bir reklam aracı olarak kullanılmasına neden oluyor. Medya etiği bu açıdan son derece önemli. Özellikle savaş ortamında kâr elde etme arzusu bir haberci için en son düşünülecek unsur olmalı" sözleriyle önemini açıkladı.
"Medya, savaş dönemlerinde etik ilke ve değerlere daha fazla sahip çıkmalı, topluma doğru bilgiyi ulaştırma noktasında ciddi bir misyon üstlenmeli" diyen Doç. Dr. Ali Murat Kırık, İnsanların bu tip haberlerden olumsuz bir şekilde etkileneceğinin unutulmaması gerektiğinin altını çizdi. Medyanın, kulaktan dolma laflar ya da sosyal medyayı kaynak alarak değil, gerçekten savaş bölgesinde yer alan muhabirlere ve birincil kaynaklara ulaşması gerektiğinin önemine değinen Doç. Dr. Ali Murat Kırık, “Savaşın gerçekliğini gösteren fotoğraflar zaman zaman kişilerde korku ve şok etkisi oluşturabiliyor. En alt kademeden en üst kademeye kadar herkes savaş dönemlerinde ideolojilerini bir kenara bırakmalı ve toplumsal barışı ana hedef haline getirmeli. Görseller ve içerikler eleştirel bir süzgeçten geçirilmeli ve toplumun gerçeği öğrenme hakkından asla ödün verilmemeli” şeklinde açıklamalarda bulundu.