23.12.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
MERT İNAN
Çocuk ve genç psikiyatrisi uzmanı Prof. Dr. Yankı Yazgan, ebeveynlerin pandemi sürecinde çocuklarıyla evde yapacakları aktivitelerin çok önemli olduğuna değindi.
Ev işlerini biraz oyun, biraz da eğlenceli duruma sokarak çocuklara sorumluluk verilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Yazgan; “Çocuğunuzla mutlaka keyifli ve verimli zaman geçirmenin yollarını aramalısınız. Birlikte yemek pişirmek, birlikte dizi izlemek veya kitap okumak gibi birçok etkinlik yapılabilir. Anne ve babaların her gün, çocuğun yönlendirdiği bir oyuna katılmaları, evlatlarının kendilerini ifade etmesine, serbest oyun aracılığı ile kaygı ve korkularını ifade etmesine aracılık edebilir. Bu tür paylaşımlar, aynı zamanla çocuğun ilişkisinin güçlenmesine katkıda bulunur” değerlendirmesini yaptı.
Çocuğa da yansıyor
Pandeminin ilk 3 ayındaki bilinmezliklerin azaldığını dile getiren Prof. Dr. Yankı Yazgan, uyarı ve önerilerini şöyle aktardı: Aşının bulunması, tedavilerle ilgili gelişmeler bilinmezliği azaltan etkenler. Ancak, bizim yaşamlarımızla ilgili belirsizlik ise ön plana geçmiş durumda.
Kariyeri, işi ve geleceğiyle ilgili endişe yaşayan insanların oranı artıyor. Bu gergin ruh hali evdeki çocuk ve gençlere de yansıyor. Evlerde stres düzeyinde tekrar bir yükselme olduğunu gözlemliyoruz. Koronavirüs pandemisinin ilk döneminde yani ilkbaharda çocukları ekran başında motive tutmak mümkünken; şu anda git geller nedeniyle çocukların önemli bir bölümünün ne yapacağını bilemez durumda olduklarını görüyoruz.
Müfredatı azaltalım
Çocukların ödev yükünü, dersleri öğrenme kapasitelerini şu içinde olduğumuz döneme göre ayarlamak gerekiyor. Herşeyi yapamayacaklar. Bazı şeyler eksik kalacak. Öevler saat 15.00’e kadar devam ediyor. Çocuklar için saat 16.00’da sokağa çıkma başlıyor. Çocuk ne zaman hava alacak? Ne zaman enerjisini kontrollü bir şekilde kullanacak?
O nedenle, benim bir numaralı önerim çocukların üzerindeki yükün hafifletilmesi. Müfredatın hafifletilmesi ve gerçekçi bir düzeye çekilmesi için bu bir fırsat. Çocuklara her şeyi öğretmeye çalışırken hiçbir şey öğretemediğimiz bir sistemimiz olduğunu zaten biliyoruz.
Anne baba işten, fabrikadan eve geldiğinde ya da bir bankacı ekranı kapatıp çocuğunun yanına gittiğinde çocuğu ile birlikte neyi, ne kadar yapabileceğini iyi ayarlamalı. Taşıyamayacağı yükü kaldırmaya çalışmak şu anda en riskli durumlardan birisi. Çünkü vücudumuz ve zihnimiz yorgunluğun ne olduğunu bize söylüyor.
Hep memnun kalmasın
Yorgunluğa kulak vermemiz lazım, yapabildiğimiz kadar, bazı şeyler eksik kalacak. Mükemmeliyetçiliği bir kenara bırakmak gereken bir zaman olduğunu düşünüyorum.
Bu dönemde çocuklarımızın verdikleri tepkiyi iyi anlamamız gerekiyor. Ağlamak çocuğun isteğine erişmesi engellenip hırslandığı anlarda içinden gelen otomatik reflekstir. Ağlama davranışımızın yönünü belirlemez. ‘Oğlum veya kızım, otur ödevini yap, 3 saattir oyun oynuyorsun’ dediğimizde, çocuğumuz ağlıyorsa, ya da başka türlü bir tepki veriyorsa, bunu bir özgürlüğü elinden alındığı için değil, pek istemediği görevini yapmaya davetinize karşılık yapıyor. Çocukla inatlaşmanın bir faydası yok.
Zaten asıl mesele o duruma gelene kadar yaptıklarınız. Bu tür sorunlarla karşılaşan ailelerin ‘bir yerde’ yanlış yaptıklarını kabul etmeleri gerekir. Çocuklarımızı çok seviyoruz. Bu bir hata değil. Ancak sevmeyi karşımızdakinin bizden memnuniyetini göstermesiyle, daha açıkçası kendi sevilme ve takdir edilme ihtiyacımızla ölçüyoruz. Çocuğunuzu sürekli memnun tutmaya çalışmak, gelişimine hizmet etmeyeceği gibi, birçok durumda zarar verir.
Aceleci karar almayın
Pandeminin üzerine, işsizlik, ekonomik kaygılar, sosyal yaşamdaki kısıtlamalar eklendiğinde ciddi bir kaygı ve strese birikimi ortaya çıkıyor. Bir kuyrukta beklerken, kuyruğun bir türlü bitmek bilmemesi, uzadıkça bitecekmiş gibi gözüken kuyruğun giderek daha çok uzaması gibi büyük bir engellenmişlik duygusu içindeyiz.
Pandemi yükü ağırlaştıkça, altına kaldığımız hissine kapılıyoruz. Korku duygusunun ağır bastığı, korku duygusunun ağır bastığında da yanılma, yanlış yapma hareketlerimizde ya da can havli ile hareket etme ihtimalinin arttığı bir durumdayız. O nedenle, bir parça aceleci karar almamanın önemli olduğunu düşünüyorum.
‘2 saatlik sanal buluşmalar işe yarayacaktır’
Bolu Abant İzzt Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burcu Rahşan Erim ise son iki aylık dönemde depresyon ve anksiyete sorunları ile başvuran danışan sayısında artış olduğunu belirtti.
En büyük yanılgının esnek mesai ile açılan alanı alışılagelmiş yöntemlerle doldurmaya çalışmak olduğunu sözlerine ekleyen Doç. Dr. Erim, şunları anlattı: “Eski alışkanlıklarla açılan alanları doldurmak mümkün değil. Sosyalleşme, sosyal yaşam alanlarında toplu vakit geçirmeler ortadan kalkınca kendi içimize döndük. Yalnızlık hissiyle kendimizi çok daha savunmasız hissediyoruz. Herkesin aynı durumda olduğunu bilerek, dayanışma için de süreci en az hasarla atlamaktan başka çaremiz bulunmuyor. Zoom toplantı veya buluşmaları bu açıdan çok önemli. Günde 2, 3 saat online buluşmalar bile hepimize gevşeme ve rahatlama sağlayabilir. Online buluşmaların, süreci atlatana kadar sosyal destek anlamında işe yaradığının bilinmesini isterim. Sorunları anlamaya çalışmak, dertleşmek, birbirimize destek olmak, çalışmak ve yeni alanlar açmamız gerekiyor.”
Çalışan kadınlar zorda
Danışanların en çok konsantrasyon bozukluğu ile ilgili şikayette bulunduğunu ifade eden Doç. Dr. Erim, şunları söyledi:
“Evden çıkamıyor olsak da belli bir rutin belirlememiz gerekiyor. Rutin belirleme uyku düzeni açısından da önemli. Ayrıca nefes egzersizleri ruhsal rahatlama açısından yarar sağlıyor. Fiziksel egzersizler ise ruhsal açıdan oluşan baskıyı ciddi şekilde azaltırken, yorgunluk hissini ortadan kaldırıyor. Pandemi sürecinde kadınları baskı altına olduğunu görüyoruz.
Kadınlar biçilen rol evden çalışma döneminde daha da artmış durumda. Gece yarılarına kadar online toplantılara katılan birçok kadın aynı zamanda ev, eş ve çocuğuyla ilgilenmek sorumluluklarına yerine getirmek zorunda. Evde şiddette artış olduğunu gözlemliyoruz. Çalışan kadınlar beklenen daha fazla yıpranmaya maruz kalıyorlar. Süreç uzarsa kadınların iş hayatından kopma riski ortaya çıkabilir. Gece yarılarına sarkan online toplantı veya raporlamalar sıkışmışlık hissini artırıyor.”
BİTTİ