07.03.2019 - 01:30 | Son Güncellenme:
AA
‘Sofistike bir insandı’
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, Türkiye’de en az tanınan gazetecilerden birinin Emeç olduğunu düşündüğünü belirterek, “Daha doğrusu herkes tanıyor ama yanlış tanıyor. O dönemi bilen çoğu insanın gözünde Çetin Emeç, sansasyonel başlıklar atan bir gazeteciydi. Oysa Çetin Emeç son derece sofistike bir insandı. Çok iyi bir kültürü vardı” dedi. O sıralar Hürriyet Ankara temsilcisi olduğunu belirten Özkök, “5-6 gazeteciye suikast istihbaratı vardı. Çetin Bey’i uyardım, ‘Bir yakın koruma alın.’ dedim. Ama özgürlüğüne çok düşkündü. ‘Öyle yaşamaktansa öleyim daha iyi’ dedi. Gazeteci-yazar Tufan Türenç ise, Emeç’in Türk gazeteciliğine getirdiği en büyük yeniliğin yorumsal, dinamik başlık olduğuna dikkati çekerek, haberin içindeki şeylerden çıkartılan yorumsal başlığın daha tartışılan ve dikkati çeken başlık olduğunu, Emeç’in bunu çok iyi yaptığını anlattı. Türenç “Emeç, ‘Ben Resmi Gazete gibi gazete yapmam. Gazetem kıpır kıpır olmalı, okuyanı silkelemeli’ derdi. Ölü haberi bile canlandırmak için saatlerce nasıl başlık verelim diye düşünürdü. Bu özelliğiyle 130 bine inen Milliyet’in tirajını 500 bine çıkardı” diye konuştu.
‘Çok şey öğrendim’
Gazeteci-yazar Murat Bardakçı, Emeç’in gözünü matbaada açtığına dikkat çekerek, “Şevket Rado ile ‘Hayat dergisi’ni çıkarıyorlar. Sonra Hafta Sonu Yayın Müdürü oldu. Ardından Hürriyet’in başına geçti” dedi. Emeç’in Hürriyet’in başına geçince bazı insanların “magazinci” diyerek “burun kıvırdığını” aktaran Bardakçı, Emeç’in Hürriyet’in tirajını bir milyon yaptığına dikkati çekti. Habertürk yazarı Ayşe Özek Karasu da Emeç’in her şeyi gören ve bilebilen bir adam olduğunu anlatarak, “Gazete baskıya girmeden istisnasız her satırı okur, sayfaları gelincik tarlası şeklinde (kırmızı kalemle düzeltmeler) geri yollar, hataların hesabını sormayı ertesi güne bırakmazdı” dedi. Emeç’in o dönem dijital fotoğraf olmadığı için gelen her diayı tek tek inceleyip kimsenin fark edemediği ayrıntıları gördüğünü belirten Karasu, şöyle devam etti: “İstanbul’daki bir Musevi düğünü fotoğrafında, çeken muhabirin göremediği Ariel Şaron’u o, küçücük diada lupla bakarken fark etmesi efsanedir. Editörlükte aşırı titizlik ve disiplini ondan öğrendik. Fakat Çetin Bey’den korktuğumuzu da itiraf etmeliyim, yazı işlerine 2 kere düşünerek girerdik. Katledildiğinde çok gözyaşı döktük, asla unutmadık.”
Gazeteciliğe adanan bir ömür
1935’te İstanbul’da doğan Çetin Emeç, Galatasaray Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1952’de mesleğe babası Ragıp Emeç’in yanında Son Posta’da başladı. 1960’da babası milletvekili seçilip 1960 darbesinde tutuklanınca gazetenin başına geçti. 1972’de Hürriyet gazetesine geçen Emeç, 1984-1985 yılları arasında Milliyet Gazetesi’nde genel yayın yönetmenliği yaptı. Emeç, 1986’da koordinatör olarak geçtiği Hürriyet’te yönetim kurulu üyeliği ve yazarlık yaptı. 7 Mart 1990’da evden çıkarken silahlı saldırıda şoförü Sinan Ercan’la birlikte yaşamını yitirdi. Cinayetten 6 yıl sonra zanlılardan İrfan Çağrıcı sahte kimlikle yakalandı.