10.10.2021 - 11:22 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar / Milliyet.com.tr - Yapılan araştırmalar, kuruluşların ve üniversitelerin açıkladığı veriler yakın zamanda dünya çapında büyük bir su problemiyle karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor. Kutuplardaki buzulların artan sıcaklıklarla birlikte erimesi, denizlerdeki su seviyelerinin artışına neden olurken öte yandan yine sıcaklıkla birlikte artan kuraklık, tatlı su kaynaklarının hızla tükenmesine yol açıyor. Uzmanlar, problemin önümüzdeki yıllarda artarak devam edeceğini ve gelecekte milyarlarca insanı etkileyeceğini ifade ediyor.
DÜNYA ÇAPINDA KİTLESEL GÖÇLER
Suriye ve Afganistan gibi istikrarsız coğrafyalarda yaşanan gelişmelerin ortaya çıkardığı göçlerin, çok daha büyüğüyle karşı karşıya kalma ihtimalimiz muhtemel. Kutuplardaki buzulların erimesiyle birlikte deniz seviyesinde yaşanacak olan artışlar, özellikle adaları ve delta coğrafyalarını olumsuz etkileyecek.
Dünyanın en kalabalık ülkelerinden biri olan 164 milyonluk nüfusuyla Bangladeş, bu krizi en çok hisseden ülkelerden biri. Zira gelecekte denizlerde yaşanacak taşmalar, milyonlarca insanın evlerini terk etmesine neden olacak. Bununla birlikte de kitlesel göçler yaşanacak. Üstelik Bangladeş bu açıdan tek örnek de değil. Hint Okyanusu’nda bulunan turizm cenneti Maldivler için de benzer bir tehdit söz konusu.
YÜZLERCE ADA SULAR ALTINDA KALACAK
Her yıl milyonlarca turisti ağırlayan Maldivler’in, yakın bir gelecekte yüzlerce adası sular altında kalacak. Özellikle balayı tatili için gözde bir rota olan Maldivler’de kutup bölgelerindeki buzulların erimesiyle bağlantılı olarak pek çok ada yok olmanın eşiğinde. Bununla birlikte adalarda yaşayan insanlar da başka yerlere göç etmek zorunda. Ancak yakın gelecekte insanlığın karşı karşıya kalacağı tek büyük sorun, bu olmayacak. Pek çok yer sular altında kalırken sıcaklıkların yükselmesiyle birlikte artan buharlaşma, kuraklığı da beraberinde getirecek.
İÇİLEBİLİR SU MİKTARI ÇOK AZ
Dünyanın üçte ikisi sularla kaplı olmasına rağmen bu kaynağın çok büyük bir bölümü tuzlu sudan oluşuyor. Üçte ikisi sularla kaplı olan dünyada içilebilir su kaynağı bunun sadece yüzde 2.5 seviyesinde. Dolayısıyla pek çok canlının yanı sıra 7.5 milyar insan da sıvı ihtiyacını bu miktar içerisinden karşılamak durumunda. Üstelik bu yüzde iki buçuk sayısının büyük bir bölümü de dağlardaki kar birikintisi ve yer altı kaynaklarından oluşuyor.
Ancak artan hava sıcaklığı ve uygulanan yanlış tarım programları, yakın geçmişte çok sayıda göl ve ırmağın geriye dönüşü olmayacak bir biçimde kurumasına neden oldu.
Sovyetler Birliği döneminde Orta Asya’da hayata geçirilen pamuk üretim projesinde kullanılmaya başlayan Aral Gölü, yanlış politikalar nedeniyle yüzde 90 oranında kurudu. Günümüzün en önemli çevre felaketlerinden biri olarak da kabul edilen bu hadise, Kazakistan ve Özbekistan’ın içilebilir su kaynaklarına da büyük darbe vurdu. Hazar Gölü ile birlikte bölgenin en önemli tatlı su kaynağı olan Aral Gölü’nün kuruması sonucu bölgedeki ekosistem de çöktü.
Türkiye’de de son yıllarda kuraklık ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’nin en büyük tatlı su kaynağı olan Van Gölü’ndeki sular, kuraklığa bağlı olarak bir kilometre kadar çekilmişti.
TARIMSAL KURAKLIK DA KAPIDA
Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nden Dr. Mustafa Akkuş, bu tehlikeye dikkat çekti. Mevsimlere bağlı olarak su seviyesinde her yıl 1 ilâ 1,5 metre çekilmelerin yaşandığı Van Gölü’nde, son dönemde bu durumun normalin üzerinde bir noktada olduğunu vurgulayan Mustafa Akkuş, bölgede tarımsal kuraklığın da kapıda olduğunu ifade etti. Bölgede ekimi yapılan şeker pancarının çok su isteyen bir bitki olduğunu sözlerine ekleyen Akkuş, daha az su isteyen tarımsal ürünlerin teşvik edilmesinin önemini vurguladı.
'TÜRKİYE SU SIKINTISI OLAN BİR ÜLKE'
Dünyanın yaşadığı bu küresel iklim krizi karşısında sosyal farkındalık yaratmayı amaçlayan Dünya Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (WWF), içinde Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülkede bu yönde çalışmalar yürütüyor. WWF-Türkiye Tatlı Su ve Sulak Alan Program Müdürü Eren Atak, yıllık bin 346 metreküplük kişi başı tüketim seviyesiyle Türkiye’nin su sıkıntısı olan ülkeler arasında yer aldığını belirtti.
TÜİK’in derlediği verilere göre 2030 yılında kişi başına düşen su tüketim daha da azalıp bin 120 metreküp seviyelerine ineceğine ifade eden Eren Atak, bu noktada Türkiye’nin artık "su fakiri" bir ülke olacağını dile getirdi. İklim değişikliği ve yağışlardaki düzensizlikler sonucu ülkemizdeki barajlarda su seviyesinin dönem dönem kritik seviyelere düşeceğinin de altını çizen Eren Atak, birçok kentin kuraklıktan etkileneceğini de sözlerine ekledi.
BÜYÜKŞEHİRLER RİSK ALTINDA
WWF-Türkiye Tatlı Su ve Sulak Alan Program Müdürü Eren Atak, WWF’nin "Su Riski Filtresi" çalışmasında, küresel ölçekte su riski yüksek şehirlerin arasında Türkiye'den 10 şehir yer aldığına dikkat çekti. Bu kentler arasında da Türkiye’nin nüfusunun en fazla yoğunlaştığı büyükşehirlerden İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya bulunuyor.
Türkiye’nin 25 nehir havzasından sadece 9'unda su riskinin düşük olduğunu belirten Eren Atak, Marmara ve Küçük Menderes havzalarının “kesin kıtlık”; Gediz, Burdur, Asi nehri havzalarının “kıtlık”; Meriç-Ergene, Büyük Menderes, Konya Kapalı havzalarının ise “su stresi” yaşayan havzalar arasında yer aldığının da altını çizdi.
KAYBIMIZ ÜÇ VAN GÖLÜ BÜYÜKLÜĞÜNDE!
Türkiye’de son 50 yılda sulak alanların yarısının, su miktarı ve kalitesi bakımından sağlıklı yapılarını kaybettiğinin bilgisini de paylaşan Eren Atak, "Bir başka deyişle üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alanımız ekolojik işlevini yitirmiş durumda" dedi. Türkiye'de yıllık su tüketiminin 54 milyar metreküp civarında olduğu bilgisini paylaşan Eren Atak, bu miktarın 40 milyar metreküpünün (yüzde 74) sulama, 7 milyar metreküpünün (yüzde 13) içme-kullanma ve 7 milyar metreküpünün (yüzde 13) ise sanayi suyu ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanıldığını ancak risklerin de bulunduğunu ifade etti.
Bu konuda alınması gereken önlemlerin ne olduğuna dair sorumuza verdiği cevapta tarımda sürdürülebilirliğin önemini vurgulan Eren Atak, suyun tasarruflu ve sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda kullanımına dikkat çekti.