29.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Aydın Hasan - Ankara / 1918 yılının sonbaharı geldiğinde Osmanlı İmparatorluğu artık Birinci Dünya Savaşı’nın mağlupları arasındaydı. Mondros Mütarekesi imzalandığında tarih 30 Ekim 1918 idi. Ardından da Osmanlı İmparatorluğu’nu I. Dünya Savaşı’na sokan ve yenilginin baş sorumlusu olarak görülen Başkumandan Enver Paşa ile Talat Paşa ve Cemal Paşa, İstanbul’dan kaçacaktı. İtilaf Güçleri donanmasının savaş gemileri İstanbul’da varlığını gösterdiğinde tarih 18 Kasım 1918 idi. İstanbul; boğazı, koruları ve tarihi siluetiyle birlikte solgun yaprakların yere döküldüğü bir güz gününde tarifsiz bir kedere büründü. Filistin cephesinden yeni dönmüş olan Mustafa Kemal Paşa, savaş gemilerini görünce derin bir azap içinde, “Hata ettim, İstanbul’a gelmemeli idim. Ne yapıp Anadolu’ya dönmenin çaresine bakmalı, geldikleri gibi giderler” dedi.
İşgal İzmir’den başladı
15 Mayıs 1919 Mustafa Kemal’in 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirildiği Samsun’a çıkacağı yolculuk öncesi Padişah ile bakanlara protokol gereği veda ziyaretinde bulunduğu gündü. Aynı gün İzmir’de ise bir kabus başlıyordu. Yunan birlikleri, 15 Mayıs 1919’da İzmir rıhtımına İngiliz, Amerikan ve Fransız savaş gemilerinin koruması altında çıktı. İzmir’in işgali, aslında Türk varlığının Anadolu’dan sökülmesi planının uygulamaya konulduğunun işaret fişeğiydi.
Kongrelerle temel atıldı
Mondros Mütarekesi’nin ardından farklı zamanlarda toplanan kongreler, toplum genelindeki milli direnme ruhunu yansıtması açısından önem taşır. Ancak bu kongrelerin büyük bölümü yerel nitelikte kurtuluş arayışlarıydı. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının ardından telgraf yoluyla kurduğu iletişim ağıyla milli mücadele ruhu, ulusal ölçekte teşkilandırılmaya çalışıldı. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bir “çatı” oluşturuldu. Askerlikten istifa eden Mustafa Kemal’in, ilk kez sivil bir önder olarak başkanlığını yaptığı Erzurum Kongresi’nin toplantısı, 23 Temmuz ile 7 Ağustos 1919 arasında yapıldı. Manda ve himaye reddedilerek ulusal bağımsızlık direncinin ortaya konulduğu kongrenin, Ege’de başlayan direnişe psikolojik olarak olumlu bir yansıması da oldu. 41 delege ile toplanan Sivas Kongresi ile Erzurum Kongresi’nde atılan adım genişletilerek, ülkenin bütününe yaygınlaştırıldı. 4 Eylül-11 Eylül 1919 tarihlerinde yapılan Sivas Kongresi’nde alınan kararlar ile yeni bir devletin kuruluşunun bir anlamda şartları oluşturuldu. 23 Nisan 1920’de ise Ankara’da Meclis toplandı. Milletin temsilcilerinden oluşan Meclis, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde; kurulan yeni ordu ile kurtuluş savaşını yönetti.
Sevr tanınmadı
Sevr Anlaşması, 10 Ağustos 1920’de imzalandı. Ankara’da milli mücadeleyi yürüten TBMM ise 19 Ağustos 1920’de Serv Anlaşması’nı imzalayanların ve bunu onaylayan Saltanat Şurası’nda bulunanların vatana ihanet ile suçlanarak vatansız sayılmaları kararını aldı.
Diplomatik zafer beklendi
Büyük Zafer, 26 Ağustos’ta başlayan ve 30 Ağustos’ta sona eren Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile elde edildi. Ancak zafere rağmen İstanbul ve Çanakkale Boğazı hala İtilaf Devletleri’nin elindeydi. Diplomatik temasların ardından 3 Ekim 1922’de Mudanya Konferansı toplandı. Mudanya’da uzlaşma sağlanmasıyla yeni bir savaşa girilmeden barış konferansına gidilmesinin yolu açıldı. Lozan Konferansı, 21 Kasım 1922’de İsviçre’nin Lozan Kenti’nde göl kenarındaki Şato Oteli’nde başladı. Türk heyetinin başdelegesi Dışişleri Bakanı İsmet İnönü idi. Çetin müzakerelere sahne olan konferansın ardından antlaşma, ancak 24 Temmuz 1923’te imzalanabildi. Antlaşma, TBMM’de 23 Ağustos 1923 tarihinde onaylandı. İtilaf Devletleri’ne İstanbul’dan askeri güçlerini çekmeleri için ültimatom verildi. İtilaf güçlerinin son askerleri, 2 Ekim 1923’te İstanbul’dan ayrıldı. Türk askeri, 6 Ekim 1923’te İstanbul’a törenle girdi.
Hazırlanan takın üzerinde “Elhamdülillah, vatan müdafilerine İstanbul şehrinin nişan-ı ihtiram
ve şükranı” yazıyordu.
Cumhuriyet ilan edildi
1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılması ile Cumhuriyet’in önündeki büyük duvar zaten yıkılmıştı. Ancak hala yeni devletin adı yoktu. Hükümet, Meclis Hükümeti adını taşıyordu ve devletin bir başkanı yoktu. 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildi. Oylamaya katılan 158 milletvekilinin tümünün oyunu alan Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Cumhuriyet, 101 pare top atışı ile duyuruldu.
Neden 29 Ekim?
‘Mazlum bir milletin ahı’
Peki cumhuriyet neden 29 Ekim’de ilan edildi?
Ankara 13 Ekim’de başkent ilan edilmişti. Düşman askerinin 2 Ekim’de İstanbul’dan ayrılmasından sonra ekim ayının herhangi bir günü veya başkentin Ankara ilan edildiği gün cumhuriyet ilan edilebilirdi. Taylan Sorgun’un “Mütareke Dönemi ve Bekirağa Bölüğü” kitabında yer alan bilgiye göre; Atatürk, Fahrettin Altay’a 1925 yılındaki özel sohbeti sırasında bunun nedenini şöyle anlatmıştı: “Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. Saray ve hükümet teslimiyeti kabul etmişti. Hükümet sarayın, saray da itilaf devletlerinin elinin altına girmişti. Saray bu halinden memnundu. Fakat ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Dünyada tek başımıza idik fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hâsıl oldu. Mütareke 30 Ekim 1918’de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki, 30 Ekim 1918’den bizim İzmir’e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922’ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl. 29 Ekim 1923’te cumhuriyeti ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılâp, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde var? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükâfatı işte budur. Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim’dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.”
Büyük devrimin 5 yıllık rotası:
30 Ekim 1918: Mondros Mütarekesi imzalandı.
13 Kasım 1918: İtilaf Devletleri donanması İstanbul Boğazı’na girdi.
30 Nisan 1919: Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu Kıtaatı Müfettişliğine atandı.
15 Mayıs 1919: Yunan askeri; İngiliz Fransız ve Amerikan savaş gemilerinin korumasında İzmir’e çıktı.
16 Mayıs 1919: Mustafa Kemal Paşa, Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan Samsun’a hareket etti.
19 Mayıs 1919: Atatürk Samsun’a çıkarak milli mücadeleyi başlattı.
22 Haziran 1919: Amasya Genelgesi yayınlandı.
23 Temmuz 1919: Erzurum Kongresi toplandı.
4 Eylül 1919: Sivas Kongresi’nde manda yönetimine karşı çıkan karar alındı. Heyeti Temsiliye oluşturuldu.
12 Şubat 1920: Kahramanmaraş kurtuldu.
11 Nisan 1920: Şanlıurfa kurtuldu.
23 Nisan 1920: Meclis Ankara’da toplandı.
30 Ekim 1920: Kars kurtuldu.
3 Aralık 1920: Gümrü Antlaşmasıyla doğu sınırında güvenlik sağlandı.
13 Eylül 1921: Sakarya Zaferi ile Yunan Büyük Taarruzu püskürtüldü.
20 Ekim 1921 : Fransa ile Ankara anlaşması imzalandı.
25 Aralık 1921: Gaziantep kurtuldu.
5 Ocak 1922: Adana kurtuldu.
30 Ağustos 1922: Büyük Zafer kazanıldı.
9 Eylül 1922: İzmir kurtuldu.
10 Eylül 1922: Bursa kurtuldu.
11 Ekim 1922: Mudanya Mütarekesi imzalandı.
1 Kasım 1922: Saltanat kaldırıldı.
24 Temmuz 1923: Lozan Antlaşması imzalandı.
2 Ekim 1923: İşgal güçleri İstanbul’dan ayrıldı.
6 Ekim 1923: Türk askeri, törenle İstanbul’a girdi.
13 Ekim 1923: Ankara başkent ilan edildi.
29 Ekim 1923: Cumhuriyet ilan edildi.