30.08.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Savaş sonrası yapılan analizlerde Yunan ordusunun hezimete uğramasının nedenlerinden biri olarak komutanların sürekli değişmesi gösterildi. Albay Plastiras, Eylül 1922’de Atina’da Kral yanlısı hükümeti devirerek askeri yönetim ilan etti... Anadolu seferinin başkomutanı, son dönemin üç başbakanı, üç bakan yargılandı ve ‘vatan hainliği’ suçlamasından idam cezasına çarptırıldı. Karara gerekçe olarak, müttefiklerin uyarılarına rağmen orduya Ankara’ya ilerleme emrini vermeleri gösterildi.
Yunan ordusu, Ankara’ya doğru ilerlerken Sakarya’da büyük bir hezimete uğradı. Savaş sonrası yapılan analizlerde Yunan ordusunun hezimete uğramasının nedenlerinden biri olarak komutanların sürekli değişmesi ve çoğunun savaş deneyimi olmadan savaş meydanına atanmaları gösterildi.
Ancak en önemlisi, Türkiye’de pek bilinmeyen, ya da sadece bu savaşın detayları ile ilgili araştırmalar yapan diplomat ya da araştırmacıların dışında kalanların bilmediği; bilemediği bazı ilginç gerçekler de var.
Yunanların önderi olarak bilinen Eleftherios Venizelos, İngiltere’nin teşviki ile “Batı Anadolu’da yoğunca yaşayan Helen (Rum) kökenlilerin güvenliğini sağlamak” gerekçesiyle, eski Yunan takvimiyle 2 Mayıs 1919; yeni takvimle 15 Mayıs 1919’da İzmir’e Yunan ordusunu göndermişti. İlk planlamalara göre Yunan işgal ordusu Aydın’ın ötesine geçmeyecekti.
Venizelos, Yunan askerlerinin İzmir’e ayak basmasıyla “Yunanistan 2 kıtalı 5 denizli ülke olmuştur” diyerek Yunanistan’ın ‘Megali İdea’ yani ‘Büyük Yunanistan’ emellerinin yerine getirildiğinden söz etmişti.
Yunan halkı ikiye bölündü
Venizelos, kaydedilen bu ‘büyük milli başarısının’ oylara da evrileyeceği yönündeki düşüncesinin ne denli büyük bir hataya yol açacağının farkına çok daha sonraları varacaktı.
Şöyle ki, dönemin 5 milyon nüfuslu Yunanistan’ı, sürgündeki ‘Kral’ın geri dönmesini isteyen muhafazakâr partilerin taraftarları ile Kraliyet karşıtı Demokrat ‘Venizelos’ taraftarları olarak tam anlamıyla iki cepheye ayrılmıştı.
Venizelos, bu ‘milli’ başarılarından sonra mutlaka kazanacağını umduğu seçimleri daha erken bir tarihe almakla muhalefeti ‘uykuda yakalayacağı’ ve Kral yanılılarının eleştirilerinden kurtulacağı varsayımıyla 1920’de erken seçim ilan etti. Bu seçimleri hiç beklemediği bir hezimete uğramakla kaybeden Venizelos, ülkeyi terk etmek zorunda kalacak; ‘Yunan evlatlarının Anadolu’da ne işi var, seçimleri kazanırsak evlatlarımızı yurda geri getireceğiz’ sloganları ile iktidara gelen Kral yanlılarının ilk işi sürgündeki Kral Konstantin’i geri getirmek olacaktı...
Askerlerin çoğu firar etti
İkinci yaptıkları iş ise, ‘Yunan evlatlarını geri getirme’ vaadlerinin tersine ve İngiltere’nin ‘yapmayın yoksa yardımı keserim’ uyarılarına rağmen Yunan ordusunu konuşlanmış olduğu Aydın ve yöresindeki cephelerden Ankara’ya ilerlemesi için talimat vermeleri oldu... Yunan ordusunun Ankara’ya ilerlemesinin ‘hezimet olacağını’ öngören dönemin önemli generallerinden, üstelik Kral yanlısı İoannis Metaxas’ın uyarısı da dikkate alınmadı. Bu talimata uymak istemeyen ‘Venizelos’çu’ ve Balkan harbinde yer almış bir çok deneyimli subay ve komutan ordudan ayrıldı, ya da rütbeleri söküldü. Askerlerin çoğu ‘Yunan Komünist Partisi’nin’ de çağrılarıyla firar etti. Yerlerine deneyimsiz ‘Kralcı’ subaylar atandı ve Sakarya muharebesinden sonra Yunan ordusu dağıldı.
Divan-ı Harb yargılaması
Yunan ordusunun ‘ricat’ etmesini örgütlemek için Anadolu komutanlığına atanan ‘Balkan savaşı kahramanlarından’ Albay Nikolaos Plastiras, Midilli ve Sakız’da Atina yönetimine karşı darbe hazırlığı yaptı ve 1922 yılının Eylül ayında ordusuyla birlikte Atina’daki Kral yanlısı hükümeti devirdi ve diktatörlüğünü ilan etti, Kral Konstantin ise yine sürgüne gönderildi.
Hemen ardından Yunan parlamentosu içinde kurulan Divan-ı Harb (askeri mahkeme) duruşmalarında, aralarında Anadolou seferinin başkomutanı, son dönemlerin üç başbakanı Dışişleri ve Ekonomi Bakanları olmak üzere 6 kişi yargılandı ve 17 Kasım 1922’de kurşuna dizildi.
6 kişinin kurşuna dizilmesi için alınan kararın gerekçesi, Yunan ordusunun Anadolu’da bozguna uğramasındaki sorumluluklarından çok, müttefiklerin (İngiliz, Fransız, İtalyan) “İlerlemeyin; yoksa mali ve lojistik desteğimizi keseriz” uyarılarına rağmen Ankara’ya ilerleme emrini vermeleri gösterilmişti. Türkiye’de bazı emekli
askerlerin TV kanallarında konuşurken “6 kişinin Yunan ordusunun Türk ordusu karşısında bozguna uğradığı için bir sandalyeye tersten oturtularak ve elleri, ayakları tellerle bağlandıktan sonra kafalarına arkadan kurşun sıkılarak infaz edildikleri” yolundaki görüşleri, gözlerinin bağlanmasını bile red eden 6 kişinin kurşuna dizilişlerini anlatan görgü tanıklarının kaleme aldıkları bir çok haber, yazı, kitap ve tutanaklarla bağdaşmıyor.
Megali idea ilelebet gömüldü
Yunanistan’ın 1919’da ‘İki kıtalı beş denizli genişleme’ emellerinin sembolü haline gelmiş olan ‘megali idea’ kavramı, Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu (1981-1996) Parlamento konuşmalarında ‘Anadolu bozgunuyla ilelebet toprağa gömülen bir kavram’ olarak niteledi. Cumhur-başkanı Konstantin Karamanlis de (980-1985 ve 1990-1995) ‘Yunanis-tan’ın 1922 küçük Asya felaketine benzer kavram ve eylemlerden kaçınmalı’ vasiyetinde bulunmuştu.
Plastiras’ın darbesi coşkuyla karşılandı
“Venizelosçu” Albay Plastiras ve korgeneral Theodoros Pangalos (Yunan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos’un dedesidir) Anadolu yakalarından Sakız ve Middili adasına getirdikleri Yunan askerleri ile birlikte savaş gemisiyle 13 Eylül 1922’de Atina’ya gelecek ve hükümeti devirerek askeri yönetim ilan edeceklerdi. “Venizelosçu” darbeci subaylar, hükümet üyelerinin yakalanması, yargılanması ve “vatan hainliği” ile suçlanması sürecini başlatacaklardı. Plastiras Ve Pangalos’un at sırtında Atina’ya girişleri, 1912 balkan harplerinden itibaren 1922’e kadar 10 yıl boyunca çeşitli cephelerde savaşan Yunan halkı tarafından coşku ile karşılanacaklardı.
Albay Plastiras Anadolu’ya gönderildi
Yunan ordularının Sakary bozgunundan sonra dağılmaya yüz tutması üzerine, Yunanistan’ın Balkan harbi kahramanlarından Albay Nikolaos Plastiras Anadolu’ya gönderildi. Plastiras, aynı general İoannis Metaksas gibi Yunan ordusunun Ankara’ya ilerlemesine karşı çıkan subaylardandı. Yunan ordusunun ricatını örgütleyen Plastiras 11 Eylül 1922’de çıktığı Sakız adasında kurduğu karargahta kendisine sadık rütbelilerle birlikte Atina’daki iktidara karşı darbe hazırlığına başlayacaktı.
Divan-ı Harp kararıyla infaz
Darbe yönetimi, 13 Kasım 1922’de “Küçük Asya felaketi” olarak tanımlanan Anadolu bozgunu sorumlusu olarak 6 kişinin askeri mahkemede (Divan-ı Harp) yargılanmalarına karar verdi.
31 Kasım 1922’de Parlamento salonunda başlayan Divan-ı Harp, 15 gün sürecek ve aralarında kısa süreliğine Başbakanlık yapmış 3 kişi, Dimitris Gounaris, Nikolaos Stratos, Petros Protopapadakis ile Dışişleri Bakanı Yorgios Baltacis, Savunma Bakanı Nikolaos Theotokis, Anadolu Orduları Komutanı General Yorgios Hacianestis “vatan hainliği” suçlamasıyla idam cezasına çarptırılacaktı. Karar gerekçesi özetle “İttifak güçlerine rağmen Yunan ordusunu, lojistik ve askeri destek almaksızın İzmir’den 500 km uzaklıktaki Ankara’ya ilerleme talimatı verilmesi ve ordunun kötü yönetilmesine” dayandırıldı. İdam kararı 15 kasım 1922 günü sabah saat 09.00’da 6 kişiye resmen tebliğ edilecek; ve aileleriyle vedalaşmak için kendilerine 2 saat süre verilecekti. 6 kişi aynı gün saat 11.30’da kurşuna dizildi. Görgü tanıklarına göre, 6 kişi de infaz sırasında gözlerinin bağlanmasını ret etti ve General Hacianesti’nin son sözü “Beni en çok utandıran,
firar ordusunun başkomutanı olmaktı” oldu.
Yunan ordusu Sakarya’da büyük kayıp verdi
Yunan orduları, 1919’da İzmir’e ilk çıktığında, görevleri İzmir ve yöresine konuşlanmaktı. Ancak 1920’de ilan edilen erken seçimlerde, dönemin süper gücü İngiltere’nin desteklediği Cumhuriyetçi Eleftherios Venizelos seçimleri kaybetti. Bu kritik seçimlerden önce “Yunan ordularını Anadolu’dan geri çekme
vaadleri” veren Kraliyet taraftarından oluşan koalisyon hükümeti orduları Anadolu’dan geri çekmek yerine ve İngiltere’nin uyarılarına rağmen İzmir’den Ankara’ya ilerlemeleri talimatını verdi. Bununla da kalmayacak; İngiltere ve Fransa’nın şiddetle karşı çıktığı “Almanya taraftarı” sürgündeki Kral Konstantin’i de Atina’ya geri getirecekti. Yeni hükümetin bu iki kararı İngiltere, Fransa ve İtalya ittifak ülkelerinin Yunanistan ile yollarını ayırma noktasına getirecekti.
Cephe boyunca ordu içindeki “Venizelosçu” üst rütbeli subayların “Kralcı” subaylarla değiştirilmesi ve “Ankara’ya ilerleme” talimatına karşı çıkan askerlerin firarından sonra Sakarya ve Polatlı’ya kadar ilerleyebilen Yunan orduları bir yandan Türk orduları ile çarpışırken diğer yandan lojistik destek kaybına uğrayacak, bunun sonucunda gıda ve su sorunları çekecek ve ölümcül hastalıklarla da boğuşacaktı.
Atina’da top arabaları
Darbe, “Kral” taraftarları ile “Venizeloşçu” taraftarlarını tekrar karşı karşıya getirecek, Kral Konstantin istifa ederek yurt dışına gidecekti. Sokakta kanlı çatışmaların önlenmesi için Atina’da sokağa çıkma yasakları uygulanmaya başlanmıştı. Atina’nın ana meydanları, cadde ve sokakları tekerlekli top arabaları ve askeri devriyelerle donatılacaktı. Aynı anda hükümet üyeleri ve “kralcı” subaylar teker teker yakalanacak ve yargı gününe kadar askeri cezaevlerinde tutulacaktı.
Uşak’ta bir Rum okulu
Büyük İskender’den (İ.Ö.350), Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’na ve Kurtuluş Savaşı’ndan, Yunan ordularının ricatına kadar Anadolu’nun hemen her yerinde Anadolu (*)Rumları da yaşıyordu. (1923 Lozan Antlaşması mübadelesinde 1 milyon 800 bin Anadolulu Rum, Yunanistan’a; 500 bin kadar Türk kökenli Müslüman da Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı)
1453’e kadar “Bizans tabasında”; Osmanlı’nın tüm Anadolu’da tam hakimiyet kurmasından sonra “Osmanlı tabasında” bulunan Anadolu Rumları, Müslüman ahaliyle birlikte yaşadı, kendi okulları, akademileri, spor kulüpleri vs vardı. Askerliklerini ise Osmanlı ordusunda yaparlardı. Fotoğrafta, Uşak’ta böyle bir Rum okulunun öğrencileri görülüyor. Uşak ve Eşme yöresine kadar gelen Yunan askerlerinin çektiği fotoğraflardan biri.