31.07.2019 - 07:54 | Son Güncellenme:
Mert İnan - İstanbul
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Kemal Kayacan, 29 Temmuz 1992 günü 3 terörist tarafından İstanbul Göztepe’de uğradığı saldırı sonucu şehit edildi. O dönem gazeteleri arayan bir kişi suikastı terör örgütü Dev-Sol adına üstlendi. Ancak Kemal Kayacan’ın adı, Dev-Sol’un açıkladığı öldürülecek kişiler listesinde yoktu. Ayrıca Kayacan, sosyal demokrat kimliğiyle biliniyordu.
Suikastın üzerinden tam 27 yıl geçmesine rağmen Kayacan ailesi ve yakınları, gerçek failin halen ortaya çıkarılamadığı görüşünde. Edirnekapı Şehitliği’nde geçtiğimiz gün düzenlenen resmi anma töreni sonrası Kayacan’ın kızı Fatoş Kayacan Hataylı ile bir araya geldik.
‘Onu bile öldürdüler’
Sis perdesinin 27 yıldır kalkmadığı suikastin detaylarını sorduğumuz Fatoş Kayacan Hataylı, “Kemal Kayacan, Türkiye’de suikast sonucu katledilen en üst rütbeli asker. Babamı vuran hainlerden ikisinin sonradan bir çatışmada ölü ele geçirildiği, diğer militanının ise yakalanıp cezaevine atıldığı, Rahşan affıyla da serbest bırakıldığını ortaya atanlar oldu. Bu dedikodular bizi tatmin etmediği gibi, sır perdesi halen aralanmış değil. Bugüne kadar hiçbir mahkeme veya devlet kurumundan bizi çağıran, ifademize, bilgimize başvuran olmadı. İlahi adalete sığındım” diyor.
‘Sevilen bir insandı’
Hataylı, babasının Türkiye’nin bilinmeyen sırlarına sahip üç, beş insandan biri olduğunu da belirterek; “Bazı insanlar yatağında ölmüyor. Bu ülkede üç, beş kişinin çok derin sırları bildiğini düşünüyorum. Babam, bu insanlardan biriydi. Eski MİT Müsteşarı Adnan Ersöz suikasta kurban gittiğinde, Babam; “Adnan felçli, konuşamıyor ama konuşamayan felçli adamı bile öldürdüler’ demişti. Bize göre, Kayacan cinayeti terörden öte bir organizasyondur” diye konuştu.
Kayacan’ın şehit edildiği gün evde annesinin de olduğunu belirten Hataylı, yaşananları ve akılda kalan soru işaretlerini anlattı: “Babam, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı kimliğinin yanı sıra, eski Cumhurbaşkanı adayı ve Kıbrıs Harekatı’nın komutanı unvanına sahipti. Kemal Kayacan, sevilen bir insandı. Babam, emekli olduktan sonra hiçbir zaman koruma istemediği gibi, ‘Benim yüzümden 20 yaşındaki bir çocuğun başına bir şey gelse, vicdan azabından yaşayamam’ derdi... Babam, tehdit alsa en azından bizlerin güvenliği için koruma talep ederdi. Eleştireceğim çok konu var ancak dönemin MİT Müsteşarı Teoman Koman, suikastin ardından, ‘Göztepe’de üst rütbeli bir komutanın öldürüleceği ihbarı gelmişti’ şeklinde açıklama yaptı. Koman, madem duyum aldı, neden tedbir almadı? Göztepe’de o dönem ikamet eden üst rütbeli komutanlar Bülent Ulusu ve babamdı. Koman’ın büyük zaaf ve hatası olduğunu düşünüyorum.
Suikastin hemen akabinde, cinayeti Kıbrıs’ın intikamı almak isteyen Yunanlılar’ın yaptırdığı söylendi. Ancak sonradan bu söylemin gerçeği yansıtmadığını anladık. Beni en çok üzen bu cinayetin üzerine gidilmemesidir. Suikasti
Dev-Sol veya PKK gerçekleştirmiş olsa, bizleri de sağ bırakmazlardı. Nitekim, suikast anında annem evde, babama sarılmış haldeydi. Mesleki bir intikam olması çok güç çünkü babam emekli olduktan 18 yıl sonra katledildi. Nefret ettiğiniz birinden intikam almak için 18 yıl beklemezsiniz. Bu nedenle Kayacan cinayeti gerçek bir muammadandır.
‘Bu yara hiç kapanmayacak’
“Kemal Kayacan’dan geriye mesleki özel vasiyet, anılar veya mektuplar kalmadı. Babam eski Türkçe notlar alırdı. Notları tercüme ettirdiğimizde sadece ailemizle ilgili duygularını anlatan, günlükler olduğunu anladık. Babamın silah kolleksiyonu vardı. Suikaste uğradığında evimizde 2’si makineli tüfek olmak üzere 33 silah bulunuyordu. Tehdit veya duyum alsa mutlaka kendisini korurdu. Ne yazık ki, Türkiye’nin suikaste kurban giden en üst rütbeli subayının, neden öldürüldüğü 27 yıldır bilinmiyor. Bu yara hiçbir zaman kapanmayacak. Devlet babamı neden koruyamadı? Başkaları gibi AİHM’e gidip ülkemi şikâyet etmedim. TSK ve Deniz Kuvvetleri, her zaman manevi destek gösteriyor.”
Ünlü oyuncunun özel davetlerde tek başına yer alması ayrılık dedikodularını da beraberinde getirirken Erçel'den yeni açıklama geldi.