02.01.2023 - 17:28 | Son Güncellenme:
İHA
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Türkiye olmadan Rusya-Ukrayna savaşının konuşulması egzersiz düzeyinde kalır” dedi.
AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantı sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Sözcü Çelik, cumhuriyetin geleceğe emin adımlarla ilerlediğini ve 29 Ekim’de cumhuriyetin 100. yılını görkemli bir şekilde kutlayacaklarını belirtti. Çelik, “Zorlukların bir kısmı dışarıdan, bir kısmı içeriden kaynaklandı. Vesayet, askeri darbe dönemleri, demokrasi ve geleceğimizden çalan dönemlerdi. En son 7 Şubat MİT krizi, 17-25 olayları, FETÖ darbe teşebbüsü bu cumhuriyet ve demokrasimize yönelen iç tehditlerde en kirli ve en alçaklardan biri olarak kayda geçti. Ama büyük millet iradesi her zaman bu girişimi altüst etti. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletin' ilkesine güçlü bir şekilde sahip çıktı. Dünyada bütün meclisler bir kurtuluş savaşının sonunda kurulmuştur. TBMM'nin ise bütün dünyadaki meclislerden bir farkı vardır. O da bizzat istiklal savaşına emir komuta etmiştir. İki kere gazi olmuş bir meclistir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan ve cumhurbaşkanı olduğu dönemlerde pek çok sessiz devrim gerçekleştiğini vurgulayan Çelik, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesine tehdit teşkil eden vesayetlerin, kurumsallaşmaların zihniyetinin hepsi ortadan kaldırıldı. Büyük hizmet siyasetiyle milletimiz buluşturuldu. Geçmiş yıllarda yaşadığımız krizlerin en büyüklerinden bugün de devam eden, aslında arkasında siyasi proje beslenen PKK terör örgütünden DEAŞ ve FETÖ'ye kadar çok yönlü bir terör saldırısı milli egemenliğimizi tehdit etmeye çalışıyor. Buna en güçlü ve kararlı duruşu vermeye devam ediyoruz” açıklamasında bulundu.
Çelik, “Türk siyasetini felç eden, her zaman içeriden sabote eden, içeriden suikast girişimleri düzenleyen yaklaşım, sürekli olarak sistem tartışmaları yaptığımızda, siyaset üretmeye çalıştığımızda rejim krizi üretmek için kurumsallaşmış bazı yapıların olmasıydı. Bunlar siyasi parti görünümünde olabiliyordu, askeri bürokrasi olarak vardı. TBMM'de bir yasa görüşürsünüz, tarım, sanayiyle ilgili, onu bile rejim krizine dönüştürmeye çalışırlar. Hukuku hepimizin şemsiyesi olmaktan çıkararak, bir siyasi kamçı gibi kullanmaya çalışırlar. Halbuki Türkiye'nin kendi kendiyle rejim problemi yoktur. Karşı karşıya kaldığımız olaylar içerisinde Türkiye Cumhuriyeti, laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olarak odaklaşmıştır. Geçmişte hukuku geriye çekerek kanun devleti anlamında kullanılan vesayet girişimleri ve daha birçok konu geçtiğimiz dönemde sona ermiştir” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yılbaşı vesilesiyle 2022 yılına özet olacak bir açıklama yaptığını hatırlatan Çelik, “TOGG'un yakında yollarda görülecek olmasından, ülkemizin bağımsızlığı açısından, enerjisi açısından, geleceğin Türkiye Cumhuriyeti'nin kerteriz noktası olması açısından -bunlar doğalgaz, petrol rezervleri- çok önemli dönüm noktalarını teşkil ediyor. Dördüncü sondaj gemimiz Abdülhamidhan görevinin başındadır. EYT düzenlemesinden 3600 ek göstergeye kadar pek çok konuda, Gabar'daki petrol keşfine kadar güçlü adımlar atıldı. KYK borçlarının silinmesine kadar hızlı davranıldı. En son Yusufeli Barajı'yla ortaya çıktığı gibi Türkiye'nin yeni yüz yılına damga vurmaya devam ediyoruz. Artık Türkiye dışarıdan yapılan birtakım girişimlerle ya da içeride bünyesinin zayıflatılmasıyla manipüle edilecek bir ülke değildir. Türkiye küresel, büyük bir aktördür. Bu herkes tarafından kabul görmektedir. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılına bu özgüvenle, içi ve altı dolu özgüvenle girecek şekilde bu seneyi karşılamış olduk” diye konuştu.
“Türkiye'nin ortaya koyduğu diplomatik denge ve performansın Güney Kafkasya'dan Kuzey Afrika, Ortadoğu'dan Balkanlar'a kadar ne kadar kıymetli olduğu bir kez daha görülmüştür”
Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin açıklamalarda bulunan Çelik, “Karşı karşıya kaldığımız en büyük problemlerden bir tanesi Rusya-Ukrayna savaşıyla ortaya çıkan bölgesel ve küresel tablo. Atatürk'ün ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ ilkesine sıkı sıkı bağlı bir şekilde etrafımızda savaş istemediğimizi her defasında vurguluyoruz. Cumhurbaşkanımızın ‘sahada ve masada güçlü Türkiye’ olarak adlandırdığı şekilde Türkiye kendisine masada müzakere etmek isteyenler için güvenilir bir ortaktır. En son tahıl krizi meselesiyle ortaya çıkan, daha sonra esir takası, enerji kriziyle birlikte ortaya çıkan savaşın olumsuz etkileri Cumhurbaşkanımızın dirayetli yönetimiyle usta bir şekilde yönetilmiş, Türkiye güvenli bir liman olarak yoluna devam edebilmiştir. Rusya'nın ilhak ettiği bölgelerden çekilme iradesinin olmaması, Ukrayna'nın ise o bölgeleri yeniden alma siyasetinin devam etmesi, bütün bunlar kalıcı bir ateşkesin ufukta görülmediğini gösteriyor. Önümüzde uzun bir soğuk savaşın belirmeye başladığını söyleyebiliriz. Eski dünyanın dikişlerinin çözüldüğünü ama yeni dünyanın doğamadığını, bütün kaos içerisinde ilkesizliklerin, güçlülerin zayıfları ezdiği tablonun devam ettiğini görüyoruz. Bütün bu soğuk savaş tablosu içerisinde Türkiye'nin ortaya koyduğu diplomatik denge ve performansın Güney Kafkasya'dan Kuzey Afrika, Ortadoğu'dan Balkanlar'a kadar ne kadar kıymetli olduğu bir kez daha görülmüştür” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye olmadan Rusya-Ukrayna savaşının konuşulması egzersiz düzeyinde kalır”
Avrupa Birliği diplomasisinin Rusya-Ukrayna savaşında etkisiz kaldığını belirten Çelik, “Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu siyasi inisiyatiflerine destekte ciddi bir performans ortaya koyamadılar. Bütün bu savaş tablosu içerisinde barışı mümkün kılabilecek yegane performans Cumhurbaşkanımızın siyasetiyle Türkiye'den gelmişti. AB toplantılarında Cumhurbaşkanımız olmadan, Türkiye olmadan Rusya-Ukrayna meselesini konuşabilecekleri gibi bir yanılgı içerisine girebiliyorlar. Türkiye olmadan Rusya-Ukrayna savaşının konuşulması egzersiz düzeyinde kalır” dedi.
“Bugüne kadar 346 ailemizden 39'u çocuklarına kavuşmuştur”
Bin 218 gündür eylem yapan Diyarbakır annelerinin bütün dünyanın en büyük vicdan nöbetine imza attığını aktaran Çelik, “Bugüne kadar 346 ailemizden 39'u çocuklarına kavuşmuştur. Teröre karşı insan hakları temelinde, çocuklarına kavuşma temelinde yapılmış dünyadaki en büyük eylemlerden biridir. Onlara destek vermeyenler utansın. Türkiye ile ilgili raporlarında en ufak ayrıntılara, yalan yanlış bilgilere yer verenlerin Diyarbakır annelerini zikretmemelerinden onlar utansın. Halen terörü mazur göstermek için TBMM üyesi sıfatıyla bütün bu vicdansızlıkları bir siyasi konjonktür gibi görenler utansınlar” diye konuştu.
2022’de terörle mücadeleye ilişkin konuşan Çelik, şunları söyledi:
“2022'de terörle mücadelemiz içeride emniyet ve jandarmanın, sınır ötesinde Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Başkanlığı'nın tam koordinasyonuyla cumhuriyetimizi korumak için en meşru mücadeledir. Dünyada hiçbir devlet hukukun içinde kalarak bu kadar uzun süre ve etkili bir mücadele yürütememiştir. Bazen örnek veriyorum Avrupalı dostlarımıza, 'Sizin parlamentonuz bombalansaydı, sizin ülkenizin önemli meydanlarına birtakım tanklar çıksaydı, sizin vatandaşlarınızı öldürmeye kalksalardı nasıl bir tepki verirdiniz?' Basit soru soralım; bu terörle mücadele verilmeseydi ne olurdu? Bugün Türkiye kendi şehirlerinde her gün terör örgütlerinin can aldığı, bombalı saldırı gerçekleştirdiği tablolarla haftada birkaç kez karşı karşıya kalırdı. Hemen sınırımızın ötesinde, dibinde, Suriye ve Irak topraklarında PKK/PYD/YPG'den DEAŞ'a kadar birtakım unsurlar devlet türü yapılar kurmuş olurdu. Bu mücadele verilmeseydi FETÖ en sinsi yollarla tekrar sahne almak için her türlü yolu denerdi. Şu nettir; bu bir cumhuriyetimizi, demokrasimizi, hukuk devletimizi koruma iradesidir. Hiç kimse siyasi retorikler kullanarak teröre hafifletici sebepler üretmeye kalkmasın. Bütün bu tablonun içerisinde aynı zamanda hizmet siyasetinin devam etmesi, Türkiye'nin pozitif bir şekilde dünyadaki birçok ülkeden ayrışması, doğru siyaset ve yaklaşımlar yürütüldüğünü göstermektedir.”
Bu sene ilk kez oy kullanacak gençlerin bir ayrıcalığa sahip olduklarını belirten Çelik, “Onlar 100. yılında cumhuriyetin daha ileriye gitmesi, Türkiye Yüzyılı'nın hayata geçmesi için büyük imkana sahipler. Nesiller boyunca devlet hayatımızda yaşanan meydan okumalara hep milletin iradesiyle cevap verilmiştir. Türkiye'de siyasete ve devlet hayatına yön vermeye çalışan provokasyonlar bertaraf edilmiştir. Bu sebeple gururla, onurla, şanla cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağız ve yeni yüzyıla, Türkiye Yüzyılı'na, bu ufka hep beraber dayanışma içerisinde ulaşacağız” diye konuştu.
Çelik, Balkanlar'da yaşanan gerginliğe ilişkin ise, “Dış politika açısından Balkanlar'daki gelişmeleri, Kosova ve Sırbistan arasındaki gerginliği yakından takip ediyoruz. Bosna Hersek'teki hükümet kurma çalışmalarını yakından takip ediyoruz. Balkanlar'daki vekalet çatışmalarına müsaade etmeyecek tek ülke Türkiye'dir” dedi.
Sözcü Çelik, Türkiye, Suriye ve Rusya Savunma Bakanları arasında yapılan toplantıya ilişkin soru üzerine, “Suriye meselesiyle ilgili olarak bütün dünyanın önemli devletleri karşı çıksa da Türkiye, Suriye halkının faydasına olacak şekilde Suriye'nin reformlar yapması, dünyayla entegre olması için güçlü bir irade ortaya koydu. Sayın Cumhurbaşkanımızın Suriye, Şam, Halep'e gidiş gelişlerinde yanındaydık. Kendi siyasetimiz açısından Arap Baharı ile ortaya çıkan dalganın bölge ülkelerini sarsacağını gördük ve değerlendirdik. O zaman bu ülkelerin birtakım reformlar yaparak bu dalgalar karşısında daha kapsayıcı yaklaşım üretmesiydi. Bu aslında iyi gidiyordu. Bir dönem bazı bürokratlar oraya gidip gelmeye başlamışlardı. Biz bunları yaparken, dünyanın önemli ülkeleri Suriye'ye tırnak içinde 'haydut devlet' muamelesi yapıyordu. En son bütün süreci reddeden ABD bile Şam'la temas kurdu. Daha sonra katliamlar, öldürmeler, kötü görüntüler bu ilişkilerin kopmasına yol açtı. Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olmuştur. Bizim tutumumuz devlet yapılarının korunmasıydı. Etrafımızdaki sorunlu bir coğrafya. Herkes güvende olmadan toplam güvenlik üretilmesi mümkün değildir. Komşularımızın güvensizliğe ve yoksulluğa sürüklenmesinden siyasi bir çıkar üretmemiz mümkün değildir. İç savaşın ortaya çıkmasından sonra ilişkiler kesildi. Her zaman Astana, Cenevre sürecinde sorunun siyaset ve diplomasi yoluyla çözülmesi yönünde altını çizdik. Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, Suriye halkının ortak yararının gözetilmesi. Suriye'deki olaylar bizi tehdit etmeye başlayınca müdahale ettik. Zeytindalı, Fırat Kalkanı gibi harekatlar olmasaydı orada birtakım devletçik yapıları kurulacaktı” diye konuştu.
Astana ile Cenevre süreçlerinin birbirini tamamlayan süreçler olduğunu ifade eden Çelik, “Gelinen bu noktada oturup konuşmamız lazım. Bu terörist yapılara petrolü satan ilişkiler ağı, birtakım devletler tarafından sunulmuştur. Bunlar artık orada Suriye'nin kaynaklarını sömürerek kendi terör faaliyetleri için para kazanmaya başladılar. Ortadaki tablo birileri bunları orada kalıcı kılmaya ve tırnak içinde devletimsi yapılar hale getirmeye çalışıyorlar. Defalarca söyledik, sınırımızın dibinde bir Afganistan istemiyoruz. Bu terörist yapılara petrolü satan ilişkiler ağı, birtakım devletler tarafından sunulmuştur. Bunlar artık orada Suriye'nin kaynaklarını sömürerek kendi terör faaliyetleri için para kazanmaya başladılar. Ortadaki tablo birileri bunları orada kalıcı kılmaya ve tırnak içinde devletimsi yapılar hale getirmeye çalışıyorlar. Burada Cumhurbaşkanımız net bir irade koydu. İstihbarat teşkilatlarımız arasında görüşme, Milli Savunma Bakanlıklarının arasında görüşmeye evrilmiştir. Bundan sonra en üst seviyede görüşmenin ajandası oluşturulacaktır. Gelinen noktadan memnunuz. Diplomasi, müzakere, konuşma sorunu çözmek için üretilmiştir. Burada köprü kurma zamanıdır. Bu köprüler kurularak bu yola devam edilecektir” açıklamasında bulundu.
İsrail ile karşılıklı büyükelçi atanmasına ilişkin soruya ise Çelik, “İsrail'le de ilişkilerin büyükelçiliklere çekilme sebepleri belli. Hassasiyetlerimizi koruyarak müzakere etmeliyiz ve bunları konuşarak çözmeliyiz. İsrail'de birtakım basın yayın organlarında nitelendiriliyor. Aşırı sağ hükümet işbaşına geldi. Kudüs, yasa dışı yerleşimler, iki devletli çözüm konusunda hassasiyetlerimizi koruyoruz. Mescid-i Aksa'nın statüsü konusuna hassasiyetimiz açıktır. Bütün bunları konuşmaya devam edeceğiz. Sorunlar, gerilimler ortaya çıkacak ama her halükarda müzakere diplomasisini sürdüreceğiz. Karşılıklı büyükelçilerin atanması da hayırlı olsun” dedi.
Seçim takvimine ilişkin soru üzerine Çelik, “Bu seçim takvimiyle ilgili gündem, seçimin 18 Haziran'da yapılması yönünde irademiz var. Çıkabilecek bazı sıkıntılar, vatandaşlarımızın yurt dışında seyahat dönemi olması, çeşitli şekillerde ülkemizde hareketliliğin yaşandığı dönem olması sebebiyle değerlendirme yapılıyor. Bu tabii ki bir erken seçim düzeyinde tarih değerlendirmesi olmayacak. Bununla ilgili kesin bir karar yoktur, olunca sizinle paylaşacağım. Kişiler çeşitli ortamlarda son aldıkları pozisyona göre geçmişi yeniden yapılandırabiliyorlar. Ben geçmişte şöyle yapmıştım, yeterince destek verilmedi gibisinden” değerlendirmesinde bulundu.
Gelecek Partisi ve Deva Partisi'nden AK Parti'ye gelen eleştirilere ilişkin soruya Çelik, “Cumhurbaşkanımızın eski başbakanlık binasında yaptığı toplantılara bakın, fotoğraflar, çekimler ortada. 6'lı masa seçmenlerine bir profil göstermek için birileri de yeni profil tarihselliği üretiyorlar. 'Ben o zaman şunu demiştim, o yüzden işler iyi oldu.' Seçmen kitlesini kandırmış oluyorsunuz. O dönemde beraber siyaset yapan pek çok kişi AK Parti yönetiminde, Bakanlar Kurulu'nda. Büyük demokrasi kahramanları, terörle mücadele kahramanları şekilde yapılan konuşmaları da dinliyoruz. Saygınlık; geçmişte bir şey yapmışsanız, bir yolu beraber yürümüşsünüz, o zamanın hatıralarına, yaşanmışlıklarına saygı duymakla olunur. Ben sayın Cumhurbaşkanına o zaman şu şekilde davranmıştım, o da bana şunu şunu demişti diyorlar. 6'lı masadakilerin bunlara dikkat etmesi lazım. Bu şekilde bir siyasi tutum ortaya koyanların aynı şeyi burada yapacağı açıktır. Siyaset gelecekle ilgili olarak toplumun önüne vizyon koymak sanatıdır. Bu bütün partiler için geçerli. Bir şekilde geçmişte ortak zeminlerde buluşulmuş, hele de birilerinin kendilerini demokrat göstermek için Cumhurbaşkanımızla ilgili olarak otoriterdir gibisinden tutum ortaya koymasının hiçbir ahlaki temeli yoktur” diye konuştu.
Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
“O zamanlar kamuoyunun bilip bilmediği bir sürü siyasi krizi, devlet içerisinde siyasetin konsolide olmadığı dönemde bu iradeleri hayata geçirmek Sayın Cumhurbaşkanımızın döneminde ortaya konulmuştur. Bazıları o toplantılarda yoktu. Hatta bugün bakıyorum, güneydoğu ile ilgili, Kürt vatandaşlarımızla ilgili çokça mesaj veren birileri, biz Türkiye'de Kürt vatandaşlarımızın üzerindeki onların dilleri, yaşadıkları ortam üzerindeki yasakları kaldırırken bu toplantılardan uzak duruyorlardı. Alevi meselesiyle ilgili atılan adımlar da aynı şey söz konusuydu.”
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin soruya ise Çelik şöyle cevap verdi:
“Ailesine başsağlığı diliyoruz. Burada olay gerçekleştikten sonra yapılan yorumların çoğunu gördük. Bir ölüm üzerinden siyaset yapmaya kalkanlar var, bunların tutumu ahlaki değil. Sonuç olarak emniyet güçleri Türkiye'nin adliyesi, emniyet teşkilatı bu konunun bütün boyutlarını açığa çıkaracaktır. Bu tip meselenin örtbas edilecek gibisinden yaygınlaşma çalışmalarını tespit ettik. Bunların hepsi başka amaçlara matuf olarak gündeme getirilmiştir. Adliye ve emniyet güçleri başındadır. Olay bütünüyle aydınlatılacaktır.”
Fransa’da yaşanan olaylara ilişkin soruya Çelik şu şekilde cevap verdi:
“PKK terör örgütünü en güçlü şekilde faaliyet yürüttüğü ülkelerden bir tanesi Fransa. Fransa onların faaliyetleri himaye ediliyor. Terör örgütü bayrak ve sembolleriyle eylemler yaptılar. Gelinen noktada terörü himaye etmeyin demiştik. Cumhurbaşkanımız terör denilen yılanı kim korursa gün gelir ortaya çıkar demişti. Şimdi Paris'te yakıp yıktılar. Avrupa'yı yükselen faşizm karşısında ciddi bir şekilde uyarıyoruz. Kim terörü himaye ederse, terörist faaliyetlere müsaade ederse yarın bir gün bunlarla yüzleşmek durumunda kalır. Bunun çaresi, gelin hiçbir ayırım yapmadan terör örgütleriyle mücadelede işbirliği yapalım.”