11.10.2024 - 14:46 | Son Güncellenme:
AA
İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanık Adnan Oktar, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.
8 tutuksuz sanığın katıldığı duruşmada, sanık avukatları da hazır bulundu. Duruşmada savunma yapan Oktar, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarını 15 günde durdurabileceğini iddia etti.
Kendisinin tutuklanmasını gerektirecek durum olmadığını iddia eden Oktar, “Masum genç kızlar, kendi aralarında bağlantı içindeler. Hepsi birbirini seviyor. 'Neden bir aradasınız?' diyorlar. Gasp yok, tehdit yok, şantaj yok. Bunu siz de biliyorsunuz. Benim arkadaşlarım hiçbir suç işlemedi." dedi.
Oktar, tutuklanmasının hukuksuz olduğunu öne sürerek, "Duruşma salonuna gelerek savunma yapmak istiyorum. Yüzümü görmüyorsunuz ve samimiyetime inanmıyorsunuz. Konuşmalarımın bir kısmı cımbızla alınıyor. Yine de takdir mahkemenindir. Ön yargıya gerek yok. Ben vatanını, milletini, Türkiye Cumhuriyeti’ni seven bir insanım." diye konuştu.
Hakkındaki cinsel istismar iddialarının asılsız olduğunu savunan Oktar, cezasının 10 bin yıla çıkmasının umurunda olmadığını, verilen kararın bozulacağından ve aleyhine dava kalmayacağından emin olduğunu kaydetti.
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanık Oktar’ın duruşmaya getirilmesi için cezaevine yazı yazılmasına karar verdi. Duruşma 6 Aralık’a ertelendi.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca hazırlanan iddianamede, 20 kişi şüpheli olarak yer alıyordu.
Mahkeme kararlarıyla silahlı suç örgütünün yöneticisi olarak kabul edilen Adnan Oktar'ın bu nedenle cezaevinde bulunduğu ve bu süreçte örgütsel faaliyetlerine devam ettiği kaydedilen iddianamede, Oktar'ın özellikle avukatları ve diğer örgüt yöneticileri Meltem Arıkan Daban ve Ferhunde Eda Babuna vasıtasıyla örgütü diri tutmaya çalıştığı, talimatlarının cezaevi dışında yayılmasını sağladığı belirtiliyordu.
Oktar'ın bunu yaparken, özellikle diğer örgüt yöneticileri vasıtasıyla yargılamanın kumpas olduğuna ilişkin kamuoyu oluşturma ve siyasi lobi desteğini alma faaliyetlerine giriştiği vurgulanan iddianamede, ana çatı davasında ceza alan ve cezaevinde bulunan örgüt üyeleriyle mektuplar ve avukatlar aracılığıyla iletişim kuran Oktar'ın, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen örgüt üyelerini engellemeye çalıştığı ifade ediliyordu.
İddianamede, Adnan Oktar'ın özellikle içeride ve dışarıda bulunan örgüt üyeleri üzerindeki etkinliğini devam ettirmeye çalıştığı da belirtilerek, bu kişinin cezaevinde kaldığı dönemde, özellikle 15 gün gibi kısa sürede yaklaşık 200 avukat ile olağan akışa uygun olmayacak şekilde "hukuki yardım" adı altında görüşmeler gerçekleştirdiğine vurgu yapılıyordu.
Oktar'ın ayrıca, örgütü diri tutmanın yanı sıra hem yargılanan hem deşifre olan örgüt üyelerinin yerine yeni örgüt üyeleri kazandırmayı amaçladığı ve en kolay yol olan avukatları vasıtasıyla talimatlarını aktarmaya çalıştığı belirtilen iddianamede, sanıklar Adnan Oktar, Meltem Arıkan Daban ve Ferhunde Eda Babuna'nın "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçundan 5 yıldan 12'şer yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyordu. Bu sanıkların ayrıca, TCK'nın ilgili maddesi uyarınca, örgüt üyelerinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği tüm suçlardan dolayı fail olarak cezalandırılması talep ediliyordu.
Adnan Oktar, Meltem Arıkan Daban ve Ferhunde Eda Babuna'nın bu kapsamda, "örgütün veya amacının propagandasını yapma" suçundan 10,5 yıldan 31,5'ar yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenilen iddianamede, diğer 17 sanığın da "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma", "örgüte yardım" ve "örgütün veya amacının propagandasını yapma" gibi suçlardan farklı sürelerde hapisle cezalandırılması talebi yer alıyordu.