20.06.2023 - 06:26 | Son Güncellenme:
Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr - Orta Asya'dan başlayıp tüm dünyaya büyük bir hızla yayılan Osmanlı Devleti göçebe bir topluluk olarak başladığı bu yolculukta büyük bir imparatorluğa evrildi. Tahta oturan her padişahın hedefi ve hayalleri yer yer farklılık gösteriyordu. Sultan I. Murat da başa geçtiğinde Balkanlara doğru ilerlemek istedi. Bu sebeple Genç Osmanlı Devleti'nin Rumeli ve Balkanlar'daki akınları hız kazanmıştı. I. Murat 1369'da (veya 1362/1366) Edirne şehrini fethetti. Şehir, Meriç ve Tunca nehirlerinin birleştiği noktada stratejik bir konuma sahipti ayrıca orta ve doğu Bulgaristan ile Batı Trakya'ya erişim sağlıyordu. Bu nedenle, Hıristiyan devletleri 1366'da onları geri püskürtmek için Osmanlılara karşı bir ittifak yapmak için bir araya gelmişti. Çünkü Osmanlı onlar için Edirne'nin batısına uzanan topraklara yönelik büyük bir tehlikeydi. Ancak çabaları başarısızlıkla sonuçlandı. Çünkü Osmanlılar Sırbistan'ın sınırına ulaşmışlardı. Bu nedenle Sırbistan kralı Vukasin Mrnjavcevic, kardeşi Ugljesa Mrnjavcevic ile birlikte 1371'de I. Murat ve kuvvetlerine Meriç Nehri'nde saldırmaya karar verdi.
PAPANIN ÇAĞRISIYLA TOPLANAN 70 BİN HAÇLI ORDUSU
Planları, Meriç Nehri'nin akıntısına inmek ve sürpriz bir saldırıya öncülük etmekti. Papa V. Urban'ın çağrısıyla Sırbistan, Macaristan ve Bulgaristan krallıklarının oluşturduğu 70 bin kişilik Haçlı ordusu, Osmanlı'ya sefere çıktı. Kralların ve prenslerin ordunun başında duracağı bu savaş için 70 bin kişilik asker toplandı. Ancak ordunun çoğu zorla ikna edilmiş, kılıç tutmayı bile bilmeyen gençlerden oluşuyordu. Yine de ordunun içinde 2000'e yakın şövalye vardı ve başlarındaki krallar yıllardır bu savaş için hazırlık yapıyordu. Hatta krallar ve prensler bile savaşta ordunun başında duracaktı. Hiçbir şeyden haberi olmayan Sultan Murat ülkedeki karışıkları çözmek için Edirne'den ayrıldı. Sırplar da bu durumu fırsat bilerek bölgeye doğru harekete geçti.
800 KİŞİ Mİ VARDI, PADİŞAHIN KOMUTA ETTİĞİ TAM BİR ORDU MU?
Ancak I. Murat giderken, Edirne'de Lala Şahin Paşa'yı koruyucu olarak bıraktı. Üzerlerine gelen kalabalık orduyu casuslardan haber alan Şahin Paşa, sırpların düzenlediği bu sürpriz saldırıdan haberdar oldu. Sultan Murat'a haber yollamak istese de haberi ne I. Murat'a ne de onun ordusuna yetişmeyecekti. Bu sebeple Şahin Paşa casuslarını Sırp ordusunu izlemesi için görevlendirdi ve böylece onların her adımını yakından takip edebildi. Yanına sadece 800 kişilik bir akıncı ordusu aldı. Bu ordudaki askerlerin hepsi hayatları boyunca savaştan savaşa sürüklenmişti. Sırp ordusunun haberi olmadan Lala Şahin Paşa, yanına aldığı akıncı ordusuyla Sırplarla birlikte ilerliyordu.
Sırp ordusu nihayet Meriç Nehri'nin kıyısından Çirmen'e gelmişti. Burada dinlenmek için kamp yapacakları. Ertesi gün ise hayal ettikleri Edirne baskınını gerçekleştireceklerini düşünüyorlardı. Lala Şahin Paşa'nın ise tek şansı bu gecedeydi. Sırtını Meriç Nehri'ne vererek kamp yapan Sırp ordusunun üç yandan kuşatılması planlanıyordu. Lala Şahin saldırıyı, düşman askerlerinin, sadece 800 asker mi yoksa I. Murat'ın komuta ettiği tam bir ordu mu olduğunu anlayamayacakları şekilde planladı. Tepelere yerleştirilen davulcular, akıncıların harekete geçmesiyle tokmaklarına vurduklarında Sırplar, korku ve paniğe kapılacaktı. Tepelerden inen akıncılar ise 2 adet meşale taşıyarak 2 kişiymiş gibi bir görüntü yaratacaklardı.
AKINCI SALDIRISI TEK GECEDE BİTTİ
Zifiri karanlık çökünce hücum emri verildi ve davulcular tokmaklarını vurmaya, akıncılar meşalelerle inmeye başladı. Akıncılar kampa girdiklerinde meşalelerini çadırlara fırlatarak yangın çıkardılar. Tam bir kaos yaşanıyordu. Binlerce Sırp askeri öldürüldü, kaçmaya çalışan askerler ise Meriç Nehri'nde boğularak öldü. Kaçamayanlar ise teslim oldu. Kralları ve komutanları korumak için merkeze doğru koşan şövalyeler ağır zırhlarından dolayı hızlı hareket edemiyorlardı ve akıncıların hedefi hâline gelmişlerdi. Komutanlar ve iki kral, çadırlarında can verirken krallardan biri kaçmayı başardı ancak Lala Şahin Paşa tarafından öldürüldü. Krallarını kaybeden Sırbistan ise Osmanlı'nın yönetimi altına girdi.
Bazı kaynaklara göre Meriç Muharebesi'nin belki de 1453'ten önceki diğer tüm Türk zaferlerinden daha geniş kapsamlı sonuçları oldu. Bu zafer, Türklerin güney Sırbistan ve Makedonya üzerindeki kontrollerini genişletmelerine ve aynı zamanda kapılarını Yunanistan'a açmalarına izin verdi.