Gündem8 bin 500 yıllık gizem! Aynı eve gömülmelerinin nedeni...

8 bin 500 yıllık gizem! Aynı eve gömülmelerinin nedeni...

08.02.2022 - 06:40 | Son Güncellenme:

Kan bağı olmadan aile gibi bir arada yaşadılar! Yapılan bir araştırma Neolitik Anadolu topluluklarında en az iki farklı aile ve sosyal yapı ortaya çıkardı. Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal, "Bu sosyal yapı tarımı başlatmış olabilir" derken, Prof. Dr. Mehmet Somel, "Elde edilen veriler genetik akrabalık kavramının çok da merkezi olmadığını gösteriyor" dedi.

Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr -  Günümüzde aynı evin çatısında yaşamak için kan bağıyla bağlı olmak gerektiği düşüncesi kabul gören bir anlayış. Ancak yüzyıllar önce akrabalık ve aile kavramının şimdikinden çok daha farklı olduğunu hiç düşündünüz mü? Yapılan araştırmalara göre insanlık tarihinde kan bağıyla kurulan aile yapısından çok daha fazlası var!

Haberin Devamı

Ölülerini evlerin içine gömen Neolitik Anadolu topluluklarına ait mezarlardan elde edilen gen verileri, en az 2 farklı aile ya da sosyal yapı ortaya çıkardı: Genetik akrabalık ve sosyal ilişkilerle kurulan akrabalık. Çatalhöyük, Aşıklı Höyük, Boncuklu Höyük, Barcın Höyük ve Tepecik-Çiftlik Höyük'ten gelen gen bilgilerine göre Neolitik Çağ'da Anadolu sakinleri aile yapısına nasıl bakıyorlardı? Yıllar önce hangi insanlar aynı evin çatısı altında yaşıyorlardı ve günümüzde kabul gören akrabalık biçimleri nasıl oluştu? ODTÜ Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Somel ve Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal'a sorduk.

Neolitik dönem, Anadolu'da insan popülasyonlarında meydana gelen biyolojik ve kültürel dönüşümlerin yaşandığı bir dönemi temsil ediyor. Bu dönemde yani yaklaşık 8 bin 500 yıl önce insanların hayvanları evcilleştirmeye başlamalarıyla birlikte sosyal yapıda da değişiklikler meydana geldi. Ve insanlar avcı-toplayıcı olmaktan yavaş yavaş kendi ürettiklerini tüketen bir grup haline geldiler. Ancak değişim yalnızca bununla sınırlı değil! Aile yapısında da oldukça büyük değişimler yaşandığı ve günümüzdekinden çok daha farklı aile gruplarının olduğu yeni yapılan çalışmalar sonucunda gün yüzüne çıktı. 

Haberin Devamı

8 bin 500 yıllık gizem Aynı eve gömülmelerinin nedeni...

‘BİRDEN FAZLA KİŞİ AYNI MEKÂNA GÖMÜLÜYOR’

Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal, bu aile yapısındaki değişikliğin nasıl gerçekleştiğinin önemli bir sorun olduğunu dile getirdi. "İnsan toplulukları avcı-toplayıcı yaşam biçimini sürdürürken özellikle besin kaynaklarının sınırlı olduğu bölgelerde grup üyelerinin 15-20 kişilik gruplardan oluştuğunu biliyoruz" diyen Erdal, grupların boyutlarının küçük olmasının grubun içerisinde soy bağıyla bağlı kişilerin daha fazla olmasına olanak sağladığının altını çizdi.

Prof. Dr. Erdal, "Yerleşik yaşama geçen topluluklarda özellikle onların inşa ettiği küçük barınaklar, küçük konutlar kimlere hizmet ediyordu?" sorusuna dikkat çekti. Binada kimlerin yaşadığını bilmemelerine rağmen binanın içerisine ölülerin gömüldüğünü bildiklerini belirten Yılmaz Selim Erdal, "Bu gömüler tek bir bireyden oluşmuyor. Erken dönemde birden fazla birey aynı mekânın içerisine gömülüyor" dedi. Ancak yapılan Eantik DNA çalışmalarında, bu erken Neolitik topluluklardan aynı mekân içerisinde gömülü olanların sadece yüzde 80'inin birbirlerine kan bağıyla bağlı oldukları görüldü. 

Haberin Devamı

YÜZDE 40’I SOY BAĞIYLA BAĞLI AMA...

Peki yüzde 20'lik kısım bize ne anlatıyor? Yılmaz Selim Erdal bunu, "Aslında bunlar üçüncül dereceden daha uzak akraba ya da hiç akraba olmayan kişiler olabilir. Dolayısıyla başka sosyal ilişkiler nedeniyle aynı yere gömülenler de var" diyerek cevapladı. Erdal, özellikle tarımın daha yoğunlaştığı geç Neolitik topluluklarda; Çatalhöyük, Barcın Höyük ve Tepecik-Çiftlik Höyük gibi yerleşimlerde aynı eve gömülen insanların yüzde 40'nın soy bağıyla bağlı olduğunu ve geri kalanların ise soy bağından farklı olarak sosyal ilişkiler nedeniyle aynı eve gömüldüğünü ekledi.

"Aslında erken Neolitik'ten geç Neolitik'e doğru insanların gömüleceği alanlar dikkate alındığında soy bağından başka sosyal ilişkilerin daha etkili olduğu bir dönüşümün meydana geldiğini görüyoruz" diyen Yılmaz Selim Erdal, tarımın bu dönüşümde önemli bir neden olabileceğine ya da bu dönüşümün tarımı başlatmış olabileceğine dikkat çekti.

Haberin Devamı

DÖNÜŞÜMÜ BAŞLATAN SEBEP TARIM MI?

Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal bu dönüşümün sebeplerini şu ifadelerle anlattı: "Nüfus artışı, ekolojik ortam değişimi, besin kaynaklarının farklılaşması ve sosyal ortamdaki değişimler insanları tarıma itmiş olabilir. Yani insanlar yerleşik yaşama geçti ve tarım önemli olmaya başladı. Bu da insanlar arasındaki soy bağıyla kurulan ilişkilerin sosyal bağa evrilmesine yol açtı. Diğer bir ihtimal ise insanların kurduğu sosyal ilişkiler değişti ve insanların soy bağından farklı ilişkileri merkeze koyması, başka besin kaynaklarına ihtiyaç doğurdu ve böylece tarım gelişti."

8 bin 500 yıllık gizem Aynı eve gömülmelerinin nedeni...

'ORTA DOĞU VE BALKANLARDA YAŞAYAN İNSANLAR AKRABAYDI'

Prof. Dr. Mehmet Somel ise Neolitik dönem kalıntılarından elde ettikleri bilgilerle o dönemde Orta Anadolu'da, Orta Doğu ve Balkanlar'da yaşayan insanların akraba olduklarını söyledi. "Kafkaslarda ve Asya'nın başka yerlerinde yaşayan insanlar yakın atalarımız" diyen Prof. Dr. Somel, "Ayrıca hane içinde gömülen bireylerin akraba olmadıklarını gördük. Bu da o dönemde daha farklı bir toplumsal organizasyon var olduğuna işaret ediyor" ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı

'BİRİLERİNİN SAHİP ÇIKMASI GEREKİYORDU'

Peki genetik faktörler dışındaki bağlarla bir arada yaşayan insanlar nasıl bir araya geldi? İnsanların birbirlerini belli bir kıstasa göre seçip seçmediğiyle ilgili Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal, "Tabii bu dönemdeki kıstasları biz bilmiyoruz. Evlat edinme ya da birinin çocuğunun ölmesi gibi bir durum olabilir. İnsanların hayat beklentisinin 30 yaş civarında olduğunu ve birçok insanın 30'lu yaşlara ulaşamadan hayatlarını kaybettiklerini düşünürsek, üzerine de bazılarının anne ve babalarını kaybettiklerini, yalnız kaldıklarını da eklersek ortaya böyle bir tablo çıkmış olabilir. Sonuçta bu insanlara birilerinin sahip çıkması gerekti" diye konuştu. 

"Bu nedenle bu insanların o mekân aracılığıyla birbirleriyle daha sıkı ilişkilere sahip olduklarını ve gömüldükten sonra da bu ilişkinin sürdürüldüğünü düşünebiliriz" diyen Prof. Dr. Erdal, sosyal nedenlerin bu insanların aynı mekâna gömülmesine yol açmış olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu ekledi.

'ÇOCUKLAR TAKAS EDİLİYORDU'

Aynı zamanda birçok farklı tipte akrabalık biçiminin belgelendiğini belirten Mehmet Somel, "Avcı-toplayıcı gruplarda genelde çok yakın biyolojik akrabaları içeren yapılar yok. Eşitlikçi kültürleri olduğu, herhangi bir ailenin öne çıkmasına çok müsaade edilmediği anlaşılıyor" dedi. Tarım toplumlarının aşina olduğumuz toplumsal yapılardaki tipten daha farklı kültürlere ve toplumsal yapılara sahip olunduğunu belirten Somel bu duruma, "Mesela Kuzey Amerika'da yaşayan gruplarda çocukların aileler arasında değiş tokuşla evlat edinilmesi komünel bağı güçlendiren bir şey olarak belgelenmiş bir kültür" diyerek örnek verdi.

8 bin 500 yıllık gizem Aynı eve gömülmelerinin nedeni...

'10 BİN SENE ÖNCE DE GEÇERLİ MİYDİ BİLMİYORUZ'

Günümüzdeki genetik akrabalık modeline geçişin nasıl olduğunun da tam olarak anlaşılamadığını belirten Prof. Dr. Mehmet Somel, avcı-toplayıcı gruplardan elde edilen verilerin genetik akrabalık kavramının çok da merkezi olmadığını gösterdiğini söyledi. "10 bin sene önce de bu durum insan toplulukları için geçerli miydi bilemiyoruz. Ancak yerleşik hayata geçmiş, ilk tarım topluluklarını kurmuş avcı-toplayıcı gruplarda bir arada gömülü bireylerin sıklıkla akraba olduğunu, akrabalığın önem kazandığını görüyoruz. Ancak aynı zamanda Çatalhöyük de Barcın Höyük'te akrabalığın önemsizleştiği bir dönem görüyoruz" ifadelerini kullandı.

'BİYOLOJİK BABALIK GÜNÜMÜZDEKİNDEN FARKLIYDI'

Neolitik Çağ'ın daha geç döneminde ve Avrupa Neolitik'inin daha yakın dönemlerinde biyolojik ailenin önem kazandığını belirten Prof. Dr. Mehmet Somel, "Herhalde genel bir ders olarak bugün yaşadığımız toplumsal yapıları bütün insanlık böyle yaşıyordu gibi hissediyoruz. Hem etnolojik çalışmalar hem de genetik çalışmalar bunun böyle olmadığını, toplumsal yapıların dinamiklerinin çok değişken olduğunu ve çok farklı yapılara dönüşebileceğini gösteriyor. Mesela biyolojik babalık kurumunun bildiğimiz anlamıyla olmadığı günümüze kadar gelmiş çeşitli kültürler var" diye konuştu.

‘DEĞİŞİMİ BİR ZAMAN DİLİMİNE KOYAMAYIZ’

Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal ise konuya Türk sinemasının kült filmlerinden 'Züğürt Ağa'yı örnek gösterdi. Erdal, bir ağanın olduğu ve onun soy bağıyla ilişkisi olan insanlarla birlikte aileye hizmet ettiğini söyledi. Ayrıca bu filmde dışarıdan gelin olarak getirilen kişinin ve ailesinin de onlarla birlikte yaşadığına dikkat çeken Prof. Dr. Erdal, "Buradan hareketle değişimi bir zaman dilimine koymak yerine, farklı üretim-tüketim ilişkilerini ve farklı sosyal ilişkilerin aile yapısını belirleyen bir yapıya sahip olduğunu görüyoruz. Bu tek düze olan bir olgu değil" diyerek duruma açıklık getirdi.

8 bin 500 yıllık gizem Aynı eve gömülmelerinin nedeni...

"Onun yerine avcı-toplayıcılarda ve daha sonraki erken Neolitik topluluklarda bir arada yaşamak ya da bir yere gömülebilmek için kan bağının önemli olduğunu görülürken, bu yapının farklı üretim-tüketim ilişkileri nedeniyle değiştiğini söyleyebiliriz" diyen Erdal, geniş bir toplumsal yapının söz konusu olduğunu ve bu yapının günümüze kadar aynı şekilde devam etmediğini de vurguladı.

‘ÇEŞİTLİLİĞİN ARTMASI İNSANLARI HAYATTA TUTTU’

"Çalışmalardan elde ettiğimiz çalışmalar şunu gösteriyor: Geçmişte insan toplulukları çok boyutlu ve kendi içine daha kapanık. Burada da akrabaların, küçük grupların kendi içlerinde kapalı genetik yapıya sahip olduğunu biliyoruz. Bu nedenle daha fazla akrabayla karşılaşmamız da bu içine kapalı topluluklarla ilişkili gibi görünüyor" diyen Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal, sözlerini şöyle noktaladı:

"Yine yaptığımız bir çalışmaya göre Neolitik'ten günümüze doğru bu insanların genetik açıdan homojenliği azalıyor, daha heterojen daha çeşitlilik gösteren insanlar bir araya geliyor. O dönemde insan toplulukları izoleydi ve her toplum birbirine daha çok benziyordu. Ancak günümüze doğru gelindikçe bu çeşitlilik gittikçe artıyor, çeşitlilik arttıkça da soy bağlı bireylere ulaşma olasılığı da gittikçe azalıyor. Toplumların hayatta kalması da bu biyolojik çeşitlilikten kaynaklıyor."