16.03.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
500 yılın gizemi - 3
Piri Reis 1513 yılında yaptığı ilk dünya haritasını 1517 yılında Mısır Seferi sırasında Padişah Yavuz Sultan Selim’e sunar. 1521 yılında tamamladığı, 1524’de yeniden yazdığı ünlü Bahriye (Denizcilik) kitabını 1526’da Padişah Kanuni Sultan Süleyman’a takdim eder. İki yıl sonra (1528) yeni bilgilerle derlediği dünya haritasının ikincisini de Kanuni Sultan Süleyman’a verebilme şansını bulur. Ancak her iki cihan padişahının da haritalar umurunda olmaz. Ordular karadan ulaştıkları toprakları fetih ederek imparatorluk mülküne katarlar. Osmanlı Sarayı’nın yaygın görüşüne göre de gemiler yanaştıkları limanları feth ederek imparatorluğa vergi verir hale getirmektedirler. Bu bakış açısından olsa gerek haritalar unutulur. Çoğaltıldıklarına ilişkin bir bilgi bulunabilmiş değil. Zaten çoğaltılmış olsalar başka kopyaların izlerine ya da parçalarına ulaşılmış olması gerekir.
İlgisizliğin bedeli
Osmanlı, sonraki yıllarda haritalara önem vermemesinin bedelini, aldığı yenilgilerle çok ağır biçimde ödemeye başlar. Haritaya ilgisizlik Osmanlı’ya yenilgi, geliştirilmiş haritalarıyla savaşan rakiplerine ise zaferler kazandırmaktadır. Özellikle Ruslarla yapılan savaşlarda haritadan yoksun asker sevkleri ağır zayiatlara ve yenilgilere sebep olur.
1727’de Sarayın izniyle Müteferrika matbaasını kurduğunda da Piri Reis’in eserleri, 1513 ve 1528 tarihli dünya haritalarıyla “Denizcilik Kitabı” ünlü “Kitab-ı Bahriye” basılmaz. Saray’ın da Müteferrika matbaasından harita baskısı talebi olmaz. Sonraki yıllarda daÖ
‘Affedilemez bir hata’
Boyut Yayıncılık’ın Piri Reis’in 1513 Dünya Haritası araştırmaları üzerine hazırladığı kitapta çok değerli bilim insanlarının yazıları yer alıyor.
Osmanlı’nın haritasızlığı ilk cihan padişahı olan Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın Piri Reis’in kendilerine sunduğu dünya haritalarıyla ilgilenmeyişlerini affedilemez bir hata olarak niteleyen A.M. Celâl Şengör’ün kitapta yer alan görüşüne göre Osmanlı’da bilimsel görüşün oldukça uzağında bir eğitim sistemi uygulanmaktaydı.
‘Softa şekaveti’
Osmanlı’nın bilim politikalarını ve haritasızlığını ağır bir şekilde eleştiren A.M. Celâl Şengör, Osmanlı’nın bilime yaklaşımını şu şekilde anlatıyor:
“Muhteşem Süleyman devrinde, ihtişamının doruğundaki Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın pek farkında olmadığı gibi, olmak da istemiyordu. Medreselerde matematiğin ve coğrafyanın ortadan kalkması hemen hemen aynı tarihlere rast gelir. Bundan kısa bir müddet sonra, yâni imparatorluğun dıştan bakıldığında en kudretli döneminde, ‘softa şekaveti’ (öğrenci haydutluğu) diye bilinen, Anadolu’daki medrese öğrencilerinin çökmüş olan medrese eğitimi nedeniyle bilimi bırakıp eşkiyalığa yönelmeleri olayı baş göstermiştir. Nihayet 1580 yılında Osmanlıların 19. asır sonlarına kadar ilk ve tek kalan ve Takyeddin bin Mehmed bin Ahmed tarafından kurulmuş olan rasathanesi de 1577 yılında görülen bir kuyruklu yıldız ve 1578 yılında bunu izleyen bir veba salgını sonucu halkın ‘korkmasıyla’ yıkılmıştır. Saraydakiler bundan yararlandılar. Her nerede böyle bir rasathane kuruldu ise, orada felâketlerin birbirini kovalayacağını, gzya örnekleriyle kanıtlamaya çalıştılar. Padişah korktu ve rasathanenin yıkılmasını emretti” (Tarih-i Ebu’l Faruk, Tekeli’den naklen).
1580 yılında Sultan III. Murad Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’ya bir hatt-ı hümayzn göndererek rasathanenin topa tutulmasını emretti. Osmanlı Donanması böylece bir gecede Osmanlı Rasathanesi’ni yerle bir etti! Bu acı olaydan yedi yıl sonra İngiliz Kraliçesi I. Elisabeth III. Murad’ı İspanya Kralı II. Philip’e ve onun “Yenilmez Armada”sına karşı ittifâka davet ettiği zaman, ne Osmanlı padişahının, ne de etrafındakilerin bu dâvetin jeopolitik önemini kavrayabilecek coğrafya bilgileri vardı. Davete icâbet edilmedi ve Seydi Ali Reis’in Hint Okyanusu’nda otuz küsur yıl önce telef olan donanmasıyla kaybedilen dünya okyanuslarına açılma şansı bir daha aranmadı.”
Tablo gibi haritalar
Sanat Tarihçisi Günsel Renda da Osmanlı’nın kendi harita umursamazlığına rağmen Batılıların Osmanlı üzerine çok sayıda harita ürettiğini anlatıyor.
Dönemin siyasal eğilimlerini ve yönelimlerini de aktaran Batılı haritaların birer tablo niteliğinde olduğunu belirten Günsel Renda’ya göre dönemin haritaları resim sanatıyla siyasal tarih anlatımı gibidir:
“16. yüzyılın ikinci yarısında bazı kartografların içinde bulundukları dönemin siyasal olaylarıyla yakından ilgilendikleri görülür. Venedikli kartograf Battista Agnese bütün haritalarını ve atlaslarını ayrıntıyla resimlemiş ve lejandlarına tarihi olayları eklemiştir. Siyasal tarihe olan özel ilgisi haritalarında Avrupa ülkelerinin hükümdarlarını, İskoç ve İngiliz krallarını ve tahta oturmuş Papa’yı bile resimlemesinden anlaşılır. Doğu ülkelerine de ilgisi büyüktür. Dönemin Osmanlı hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman’ı Anadolu’nun tam ortasında tahtının üzerinde resimlemiştir. Bu gerçekçi bir çizimdir ve Kanuni’nin Avrupalı veya Osmanlı ressamları tarafından yapılmış portrelerine çok benzer. Agnese Kanuni’nin portrelerinden birisini mutlaka görmüş olmalıdır. Sultan Bayezıd’ın Timur tarafından yenildiği yeri, yani Ankara’yı, doğru bir biçimde işaret etmiştir. Suriye ve Mısır’ın Sultan Selim tarafından ele geçirildiğini de kaydetmiş ama Osmanlılara geçmiş olan Rodos’u hala bir Hıristiyan flaması ile gösterebilmiştir. Kudüs’ün göklerine İsa ve Meryem figürleri yerleştirerek kentin Hıristiyanlar için kutsallığını vurgulamıştır. İtalyan ve Katalan kartografların içinde en gerçekçi çizimler ve lejandlar Agnese’ninkilerdir. Bazı 16. ve 17. yüzyıl kartografları da tarihi olayları vermeye çalışmış, ancak bir Habsburg kıralını ya da bir Osmanlı sultanını hayali figürlerle göstermişlerdir. Örneğin, Maiolo, Freducci Reinel gibi haritacılar İstanbul kentini müslüman idaresinde göstermek istememişler, uzun bir süre Bizans başkenti gibi çizmişlerdir. Karadeniz ise Ceneviz bayraklarıyla donatılmıştır. Ancak siyasal olaylarla yakından ilgilenenler de olmuştur. İşte Osmanlı haritalarının bu bağlamda incelenmesi önem kazanmaktadır.”
Gelecek öngörüsü
Piri Reis’in, Kitab-ı Bahriye’sinde kaleme aldığı şu satırlar, Osmanlı’nın gelecek yüzyıllarda haritayla ilişkisi için adeta tarihe not düşen bir öngörü içermektedir:
“Bu fakir de bundan önce bir harita yaparak, zamanımızdaki haritalardan iki kat fazla yerleri, iki kat tasarrufla gösterdim. Çünkü henüz Osmanlı ülkesinde hiç kimsenin görüp bilmediği Çin ve Hind denizlerine ait yeni haritaları da kullanarak Merhzm ve Mağfur Sultan Selim Han hazretleri’ne (Toprağı temiz, makamı cennet olsun) Mısır’da iken verilmiş ve takdir görmüş idi.”
“Piri Reis yılı” ifadesi doğru değil. Bu yıl, Piri Reis’in 1513 tarihli haritasının 500. yılı. Unesco üye ülkelerinin 2013 yılı kutlama ve anma programlarının Türkiye bölümünde Piri Reis de yer alıyor. Piri Reis’in hem 1513, hem 1528 tarihli haritaları dünya kültür varlıkları arasında.
İtalyan kartograf Battista Agnese’nin 1544 tarihli portolan haritası. 16’ncı yüzyılda Ceneviz Cumhuriyeti’nde yaşayan Agnese, 1534-1564 yılları arasında en az 71 adet el yazması eser üretti. Farklı coğrafi keşifleri haritalarına aktardı.
Yarın: Piri Reis, Topkapı ve Atatürk