25.02.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
KEMAL GÖKTAŞ / Ankara
“Hukukun üstünlüğü ilkesinin yerleşmesini ilke edinen, demokratik kurumların işlevini anayasaya uygun olarak yerine getirmesini isteyen bir yurttaş olarak başvuru yaptığını” belirten Cangı’nın dilekçesinde 25 Aralık soruşturması ve sonrasında yaşananlara detaylı olarak yer verildi.
Takipsizliğe 7 itiraz
Soruşturmada Bilal Erdoğan, Yasin El Kadı, oğlu Muaz Kadı, Mehmet Cengiz, Fatih Saraç, İbrahim Çeçen ve Latif Topbaş’ın da aralarında olduğu 96 kişi hakkında kovuşturma (dava) açılmasına yer olmadığına karar verildiği anımsatılan dilekçede bu karara 7 kişinin itiraz ettiği, ancak itirazın İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği’nce reddedildiğinin 8 Ocak 2015’de tebliğ edildiği belirtildi.
Cangı, başvuru dilekçesinde, soruşturmaya ilişkin takipsizlik kararında gerçeğin ortaya çıkarılmasına dair deliler toplanmadan ve var olan deliler ise hukuki olmayan değerlendirmelerle karar verildiğini savunarak “Savcı bu değerlendirmesiyle anayasanın 138.maddesine aykırı olarak, “yargı kararlarının gereklerini yerine getirilmesi” ilkesini yok saymış, sanki itiraz mercii gibi davranmıştır. Oysa bir yargı kararının itiraz mercii savcılık değil, başka bir mahkemedir. Savcılık yargılama makamı değildir, itirazlar sonucunda kesinleşen mahkemelerin tedbir kararlarını savcılığın yok saymaya yetkisi yoktur” ifadelerine yer verdi. Soruşturma sürecinde yaşananların yurttaş olarak adalete olan güvenini ortadan kaldırdığını savunulan dilekçede kararın anayasanın, “hukuk devleti” ilkesi ile “hak arama özgürlüğü ve etkili hukuk yoluna başvurma hakkını” ihlal ettiği savunuldu.