09.08.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Arif Balkan
Adil Serdar Saçan, 2001 yılında İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü’yken, cemaatin emniyet ve devlet içindeki örgütlenmesini ortaya çıkarttı. Çok önemli bilgilere ulaştı ancak cemaatin polis içindeki kolu, Saçan’ın bu operasyonuna izin vermedi. Sonraki süreçte ise Saçan’ın başına gelmeyen kalmadı. 23 Eylül 2008 tarihinde Ergenekon Operasyonu kapsamında gözaltına alındı ve tutuklandı. 16 ay sonra mahkemeye çıktı.
Tutuklanmasının asıl nedeninin ‘cemaat yapılanmasını deşifre etmesi’ olduğunu söyledi. Saçan, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ’nün gerçek yüzünü, aradan geçen 15 yılda yaşadıklarını Milliyet’e anlattı. FETÖ’nün terör örgütü olduğunu 2001 yılında söylediğini belirten Saçan, “Bunlara F tipi diyordum. Bunun anlaşılabilmesi için aradan 15 yılın geçmesi gerekti” dedi.
Saçan FETÖ’yü 2001’de deşifre etmesinin ardından başına gelmeyen kalmadığını belirterek, “1978’de Polis Koleji’ne girdiğimde bizleri ışık evine götürmek istediler. Biz o dönem birkaç kişi bunlara direndik. O birkaç kişi bunların o günden bugüne kadar düşmanları oldu. Ben, Mutlu Çelik, Ufuk Tanju Güven, Mehmet İkizler, Nihat Kubuş gibi isimlerdik. Mustafa Gülcü, Faruk Ünsal, Ramazan Akyürek ve ben bir şubede çalışıyoruz. Akyürek’in Fetullahçı olduğunu biliyoruz, onun oradan alınması ve istihbarat dairesine sızmalarının önlenmesi için çalışma yapıyoruz. Engellemeye çalışırken bir gecede hepimizi ‘dinci’ diye attılar istihbarattan ite kaka. Bizim yerimize gelenlerin hepsi örgüt üyesiydi. Bir gecede Daire Başkanlığı’nı ele geçirdiler. O zamandan beri kendi aramızda bunlara örgüt diyoruz. Ben bunlara F Tipi örgüt diyorum” dedi.
“Ergenekon’un kilit ismi” olarak lanse edilen Tuncay Güney’in evinde ve ofisinde Ergenekon dosyasının omurgasını oluşturan belgelerin orta ya çıktığı süreci de anlatan Saçan, “2001 yılı Mart ayında Tuncay Güney’i bize Fetullahçılar getirmişti. O tarihte kendisi de Fetullahçı’ydı. Fetullahçılar bize change otodan bir adam getiriyorlar, ondan sonra 7-8 kutu bir takım evraklar bulunuyor. O evrakların içi de boş, bakıyoruz. Güney’i asayiş alıyor ama işi bize pas ediyorlar. Bizim ekiplerimizin de bulması için Asayiş Şube ekipleri arama yapmıyor ne hikmetse. Bizimkiler arama yaparak bu evrakları buluyorlar. Belgeleri tasnif ediyoruz, bunun bilgisayarlarını İstihbarat Şube’ye gönderiyoruz, ifadesini alıyoruz, kasete geçiriyoruz, çözümünü alıyoruz ve DGM’ye yolluyoruz. Ama 2008 yılına gelindiğinde hiçbirisini yapmamış oluyoruz. Yani devlet iftira atıyor” dedi.
‘Kapıma çivilediler’
Saçan, kumpas sürecinde kendisini en çok üzen şeyi de şöyle anlattı:
“Oğlumla beraber trafik kazası adı altında suikasta uğratılmak istendim. O tarihte Ergenekon’dan beni dinliyorlar ve izliyorlar. Basına kaza olarak yansıyan kasıtlı bir eylemdi bu. Büyükşehir Belediyesi’nin çöp ihalesini alan bir TIR firması bizi güpegündüz oğlumla ezmeye çalıştı. Bizi bariyerlerle TIR’ın arasında paramparça etti. Bu olay kesinlikle kaza değil, öldürmeye yönelik bir teşebbüstü. Onların kontrolünde öldürülüyordum. O tarihte takip edildiğim evraklarla sabit. En üzüldüğüm olay oğlumun bir böbreğini aldılar, 7-8 ameliyat geçirdi. Kaburgalarım kırık derken daha iyileşmeden beni alıp cezaevine attılar. İlk ihraç kararım ve sonraki ihraç kararlarımın hepsinin altında komisyon başkanı Şahabattin Harput’un imzası var. Bursa’da gözaltına alındı, eski müsteşar. Evde yokum, evin kapısı ahşap. Bunların polis kılıklı şakirt memurları evimin kapısına meslekten atılma kararımı çivilediler.”
‘Türkiye’nin en büyük işkencecisi’
Saçan o dönem kendisinin işkenceci ilan edildiğini de belirterek, “Ne kadar mafya mensubu gözaltına aldığımız adam varsa ‘Git Adil’i şikayet et. Bize işkence yaptı de’ diyerek dava açtırdılar. Türkiye’nin en büyük işkencecisi yaptırdılar beni. Akla gelmeyecek her türlü pisliği yaptılar. Ergenekon’dan ceza almam akıl alacak bir olay değildi” ifadelerini kullandı. Saçan, 6 meslekten ihraç dosyasından 5’ini kazandı, 6’ıncısı ise Yargıtay’da.
‘Haklı çıkmak beni üzdü’
Aradan geçen 15 yılın ardından haklı çıkmanın kendisini üzdüğünü belirten Saçan, “Haklı çıkmak beni çok üzdü. Bireysel olarak çok büyük sıkıntılar çektim ama devletin bu noktaya gelmesine üzgünüm. O gece yaşananlar, ölen o kadar insan, devletin geldiği hal kabul edilemez. Siyasi olarak seversiniz, sevmezsiniz ama devletin en seçkin birlikleri, devletin seçilmiş Cumhurbaşkanı’nı öldürmek için gidiyorlar. Böyle bir rezalet dünyanın hiçbir yerinde yok” dedi.