Gündem 100 yıl önce 100 yıl sonra Balkanlar - Yedikule’den Beyaz Kule’ye Osmanlı anıtları

100 yıl önce 100 yıl sonra Balkanlar - Yedikule’den Beyaz Kule’ye Osmanlı anıtları

10.04.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Selanik, Yunanistan’ın parçası olduktan sonra Osmanlı ve Yahudi anıtlarının çoğu ortadan kalktı. Selanik‘te bugün Osmanlı döneminden kalabilen ve gezimizde inceleme imkanımız olan başlıca eserleri sizlere tanıtmaya çalışacağım

100 yıl önce 100 yıl sonra Balkanlar - Yedikule’den Beyaz Kule’ye Osmanlı anıtları

NEZİH BAŞGELEN
Balkan Savaşları’ndan önce Selanik, Osmanlılar’ın Balkanlar’daki en büyük kentidir. Osmanlılar zamanında çoğu camiye çevrilen Erken-Hıristiyan ve Bizans dönemi kiliseleri, Osmanlıların yaptırdığı camiler, hamamlar, medreseler, tekkeleri ve yoğun Yahudi nufüsünun kullandığı sinagoglarla adeta yaşayan bir açık hava müzesi görünümündedir. 1906/7 Selanik Vilayeti Salnâmesi‘nde 36 cami, 24 mescitten ve dokuz medreseden söz edilmekte. Rahmetli Süheyl Ünver’in de Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi’nin ilk sayısında yayımladığı “Selanik’te Yüz Eserimiz Hakkında” adlı makalesi de buradaki anıtlar konusunda önemli bir değerlendirmedir.
Kent Yunanistan’ın bir parçası olduktan sonra Osmanlı ve Yahudi anıtlarının çoğu ortadan kalkmıştır. Selanik‘te bugün Osmanlı döneminden kalabilen ve bu gezimizde inceleme imkanımız olan başlıca eserleri bu yazıda kısaca sizlere tanıtmaya çalışacağım. Bunlar kente hakim Yedi Kule (Heptapyrgion), deniz kenarında kentin simgesi olan Beyaz Kule (Lefkas Pyrgos), İshak Paşa Zaviye Camisi (1484), Hamza Bey Camisi ve Sultan II. Murat’ın Bey Hamamı ile Halil Paşa (Yahudi) Hamamlarıdır.

Yedikule Hisarı
Pelin ve Ercan’la önce Selanik’te bugün hala ayakta kalan Osmanlı yapılarının en eskisi sayabileceğimiz şehre hakim Yedikule’ye gittik. Giriş kapısının üzerindeki yapımını anlatan 1431/32 tarihli tuğralı eski Türkçe bir kitabe hala daha yerinde duruyor. Sultan Yıldırım Bayezit’in 1392- 1402 arasında şehre hakim bu tepede yaptırdığı hisar, Bayezit’in 1402’de Timurlenk’e yenilgisiyle başlayan Fetret devrinde elden çıktığında Bizans valisi olan Manuel Paleologos tarafından yıktırılmış. 29 Mart 1430’da kenti tekrar alan Sultan II. Murat eski hisarın yerine bu kaleyi yeniden yaptırmıştır. Yazılı eserlerin çoğu kalenin Palaeologlar eseri olduğunu görüşünü tekrarlasa da son dönemde Yedikule’nin 136 ayrı yerinde duvarların içindeki meşe hatıllarında yapılan dendrokronolojik araştırmalar yazıtta belirtilen 1430/1431 tarihini tartışılmaz bir biçimde kanıtlamış. Uzun süre hapishane olarak kullanılan yapı onarımlar sürdüğünden günümüzde kısmen gezilebiliniyor.

Kentin simgesi: Beyaz Kule
Kentin simgesi olan bu yapının da tarihi ve kimler tarafından yapıldığı bugüne kadar çok tartışılmıştır. Bizans eseri olduğunu yazanlar, Montferrat’lı Bonifacius’un Haçlılar Krallığı’na atfedenler ya da Venediklilerin (1423-1430) bir eseri olduğu hatta Osmanlıların hizmetindeki Venedikli bir mimar tarafından yaptırıldığı bile söylenmiş. Evliya Çelebi 1667’de Kulenin girişinde yer alan Kanuni‘nin 1536 tarihli yazıtını doğru bir biçimde kayda geçirmiş, 20. yüzyılın başında Adolf Struck de yazıtın bir fotoğrafını çekmiş. Atina’daki Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün arşivindeki bu fotoğrafı Balkan uzmanı değerli dostum Prof. M. Kiel 1973’te yayımladı. Yazıtın metni kulenin Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırıldığını çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Daha sonra 1980’de kulenin esaslı onarımı sırasında kentin girişinde bu yazıtın bir parçası bulundu. Bu parça Evliya Çelebi’nin belirttiği ve Alman Enstitüsü’nde bulunan eski fotoğraftaki yazıt metninin orta bölümüne aitti. Anlaşılan 1912’de şehir el değiştirdiğinde Kanuni’nin yazıtı da tahrip edilmişdi.
Genellikle kayıtlarda Alaca İmaret diye bilinen İnegöllü İshak Paşa Zaviye-Camisi kendi türündeki yapılar açısından Balkanlar’da korunmuş en iyi örneklerden birisidir. İnegöllü İshak Paşa tarafından 1484’te tamamlanan yapı ibadetin yanı sıra özellikle imaret olarak yoksullara, yolculara hizmet vermiş. Uzun yıllar harap kalan yapı son dönemde restore edildilip belediyenin sergi salonu olarak yine hizmet veriyor.

Haberin Devamı

100 yıl önce 100 yıl sonra Balkanlar - Yedikule’den Beyaz Kule’ye Osmanlı anıtları

100 yıl önce 100 yıl sonra Balkanlar - Yedikule’den Beyaz Kule’ye Osmanlı anıtları

Deniz surlarıyla kara surlarının kesiştiği noktadaki bu kule, surların yıkılmasıyla kentin sembolü haline gelir. Beyaza boyanarak geçmişin hoş olmayan izlerinden arındırılmaya çalışılan kule, o tarihten itibaren Beyaz Kule adını alır. Etrafındaki surlarsa ortadan kaldırılır.

100 yıl önce 100 yıl sonra Balkanlar - Yedikule’den Beyaz Kule’ye Osmanlı anıtları

Selanik’teki ortaöğretim kurumlarından bir başkası daha: Selanik İdadisi. Birçok okulun birbiri peşi sıra açıldığı Selanik’te, bu okullar sayesinde bilhassa Müslümanları arasında eğitimli insan sayısının artması sağlanmıştı. Devrimci ateşin çakmasına da sebep olmuştu.

Dante’nin ‘Cehennem’indeki ağaçları andıran bir anıt
PELİN BATU

İncil’in en son ve tartışmalı bölümü Vahiyler Kitabı’nda sayıların sembolizmi önemlidir. Şeytanın sayısı olan bilinen 666 da oradan çıkar zaten.
O yüzden 1666 yılına gelindiğinde pek çok kehanet yapılmış, Mesih’in ineceğine kesin gözüyle bakılmıştır. Latince Annus Mirabilis ya da ‘mucizevi yıl’ deyimi de bu yıldan çıkar. Beklentiler had safhadadır. Geçen sene yaşadığımız Şirince tecrübemizden de gördüğümüz üzere insanlar topluca histeri yaşamaya meyillidir. 1666 yılında da millet kendini çırılçıplak bahçelerine gömmüş, kara batıp çıkmış, kışın kırıcı soğukluğunda denize balıklama atlamış, kendini kırbaçlamıştır.
İşte böyle bir psikoloji yaşanırken Sabatay Sevi ortaya çıkar. 1666 kışında 40 yaşındaki Sevi kendini Mesih ilan etmek üzere İzmir’den İstanbul’a hareket eder. Hristiyanlar ve Müslümanlar olayları şaşkınlık ve şüpheyle izleye dursun pek çok Musevi Sevi’nin Mesih olduğuna ikna olmuştur. Özellikle Balkanlarda Sevi’nin şanı kendinden önce yürür. Dünyanın sonu yakın ya, kadınlar bembeyaz giysiler içinde şeytanlarla savaşmayı beklemeye başlar.
İlk önce İstanbul bu durumu ciddiye almaz, ta ki Sevi’nin sağ kolu Nehemiah onu el verene kadar. Normalde bu gibi ağır ithamların cezası idamdır ama Avcı Mehmet ve ulema onu idam etmez; İsa gibi ‘kurban-şehit’ mertebesine gelmesi daha tehlikelidir ne de olsa. Böylelikle hepimizin bildiği meşhur ‘dönme’ kavramı ortaya çıkmış olur. Sabatay Sevi, Aziz Mehmed Efendi ismini alıp Müslüman olur, ama aslında olmaz. Bundan sonraki altı yıl boyunca İstanbul ve Selanik arasında mekik dokur. Selanik merkezi olmuştur. 1676 yılında sürgündeyken hayata gözlerini yumduğunda Selanik’te 300’e yakın aile onun izinden gidiyordur. Selanik, yüz yıllar boyunca Dönmeler ve Museviler için önemli bir merkez olmuştur.

Nazi Selanik’i
Balkan Savaşlarının sonunda Selanik’teki Musevi nüfusu 70 bine fırlar. 1915’ten itibaren hayatları çok değişecektir. İlk önce Yunanca öğrenmelerine şart koşulmuştur; malum, Osmanlı döneminde böyle bir zorunlulukları yok. 1917 yangını, bütün şehir için felaket olmuştur. Bütün eski sinagoglar bu yangında kül olmuştur. 1930’lara gelindiğinde binlerce Musevi özelikle Paris’e kaçmıştır. Ama onlar için asıl felaket 1941’de Nazilerle gelir. Hitler’in adamlarından Alfred Rosenberg, Yunanistan’ı alır almaz Selanik’in ehemmiyetini hatırlatır. Zira burası bir Yahudi merkezidir. Rosenberg ayrıca Selanik’teki cemaatten binlerce değerli kitap ve eser yağmalayıp Almanya’ya götürür. Selanik dev bir mülteci kampına dönüşmüştür. Nazilerin her yerde yaptığı gibi buradaki Museviler de birkaç ay içinde sarı yıldızlarla mimlenip gettolara itilir. Kaçabilen kaçar. Günümüzde, Selanik’in Özgürlük Meydanında Dante’nin ‘Cehennem’indeki ağaçları andıran bir anıt var, 1997’de yerleştirilmiş. Soykırım anıtı şehrin büyük kaybı ve ayıbı için dikilmiş adeta.

Haberin Devamı

Kazıklı Voyvoda’nın öldürdüğü Hamza Bey
Selanik’te ayaktaki diğer büyük bir cami, 1912’den sonra içine yapılan sinema dolayısıyla kent sakinlerince Alkazar diye bilinen Hamza Bey Camisi’dir. Hamza Bey Sultan II. Murat ile birlikte Selanik kuşatmasına, donanmayla katılarak Selanik’in alınmasına katkısı olmuş, İstanbul’un fethi sırasında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı donanması başına ve Gelibolu sancakbeyliğine atanmış. Özellikle Dolmabahçe’den Kasımpaşa’ya gemilerin naklindeki başarısı sonrası İmroz, Limni ve Taşoz adalarının alınmasını da sağlamış.
Eflak’a elçi olarak gönderildiğinde Kazıklı Voyvoda (Drakula) tarafından öldürtülen Hamza Bey Bursa’da kendi adını taşıyan semtindeki türbesinde yatıyor.
M.Kiel tarafından bulunarak yayınlanan kitabesinin açıkça ortaya koyduğu gibi cami önceleri Hamza Bey’in kızı Hafza Hatun tarafından babası adına 1467/68’de yaptırılmış daha sonra bu yapının yerine çok daha büyüğü inşa edilmiştir. En son 1978 depreminde büyük hasar gören Hamza Bey Camisinin restorasyon ve iyileştirme çalışmaları halen sürdürülmekte.

Haberin Devamı

100 yıl önce 100 yıl sonra Balkanlar - Yedikule’den Beyaz Kule’ye Osmanlı anıtları

Haberin Devamı

Önemli hamamlar
Kentte Osmanlı döneminden kalan dört hamamdan ikisi, plan ve bezeme özellikleri açısından bugün Balkanlardaki en önemli Osmanlı eserlerinin başında yer alıyor. Bunlardan 1444 tarihli Sultan II. Murat’ın Bey Hamamı’nı Osmanlı Mimarisi uzmanı Lila Sambanopoulou ile birlikte gezme imkanımız oldu. Bursa, Edirne ve İstanbul’daki örnekler gibi gerçekten çok etkileyici bir yapı. Diğer anıtsal bir hamam, Halil Paşa’nın 1490’larda yaptırdığı onarımı halen süren Yahudi Hamamı ya da Pazar Hamamı’dır. Hemen yanında köşebaşındaki Heybeliada’dan Vladimir’in işlettiği kahve ise Selanik’e gittiğinizde soluklanabileceğiniz güzel bir mekan. Bunların yanısıra 1592’den kalan Osmanlı döneminin Şeyh Hortacı Camisi’nin (Rotonda- eski Aziz Georgios Kilisesi) 2005’te onarılan kentin en yüksek ve ayakta kalan tek minaresi artık günümüz Yunanistan’ında Osmanlı geçmişine karşı değişen aklaşımlarının bir simgesidir.

Haberin Devamı

YARIN: ANILAR VE GÖZLEMLERLE SELANİK