Türkiye'nin tarihi Ayasofya kararı, dünyada yankı bulmaya devam ediyor. İtalya'da aşırı sağcı ve göçmen karşıtı eski İçişleri Bakanı Matteo Salvini, taraftarlarıyla gösteri düzenledi. Halihazırda Lig Partisi'nin liderliğini yapan Salvini ve 30 kadar partili, Milano'daki Türkiye Başkonsolosluğu önünde toplandı. Göstericiler 'Ayasofya'dan ellerinizi çekin', 'Ayasofya cami değildir' ve 'Türkiye asla Avrupa'da olmayacak' yazılı pankartlar taşıdı. Konsolosluk önünde geniş güvenlik önlemi alınırken, Salvini ve taraftarlarının binaya yaklaşarak provokatif hareketlerde bulunduğu gözlendi. Anadolu Ajansı, göç ve İslam karşıtlığıyla bilinen Lig Partisi'nin son aylarda oylarının düşüşe geçtiğini, anketlerde yüzde 26'ya kadar gerilediğini bildiriyor. Özellikle Akdeniz'den gelen göçmenlerin İtalya'ya alınmasına karşı mücadele eden aşırı sağcı Lig Partisi, 2019'daki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde yüzde 34,3'lük oy oranıyla İtalya'da birinci parti seçilmişti. Avrupa'dan bir başka tepki, Lüksemburg'dan geldi. Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, Ayasofya kararının 'Medeniyetler İttifakı'na indirilmiş bir darbe' olduğunu savundu: 15, 16 yıl önce demokrasiyi el üstünde tutan, büyük Müslüman bir ülke olarak Türkiye'nin bir AB ülkesi olabileceğine ilişkin, çok büyük umutlarım vardı Şimdi Türkiye'de Ayasofya konusunda yaşanan gelişmeler, Medeniyetler İttifakı'na indirilmiş bir darbedir. Türkiye, kendi ağırlığını, kendisi sildi, yok etti ve bu hiç iyi değil. Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg, Ayasofya kararınını 'provokasyonlar zincirinde son halka' olduğunu savundu, Türkiye'nin AB için güvenilir bir ortak olmadığını ileri sürdü. Türkiye'nin Libya'da sahaya inmesiyle bozguna uğrayan Fransa'nın talebiyle toplanan Avrupa Birliği (AB) dışişleri bakanları ise, Paris yönetiminin istediği gibi bir karar almadı. Fransa'nın yaptırım hayalleri suya düşerken, toplantı sonunda Türkiye ile artan gerginliğin diyalog yoluyla yatıştırılması için daha fazla çaba gösterme konusunda mutabık kalındı. Koronavirüs salgınının başlamasından bu yana ilk kez yüz yüze bir araya gelen 27 ülkenin dışişleri bakanları, Ayasofya'nın ibadete açılması kararını da kınadı. AB Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, bazı ülkelerin yaptırım baskısına karşın gerginliği azaltmanın önemine vurgu yaptı. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas da, zorluklara rağmen Türkiye'nin AB açısından 'stratejik önemini' koruduğunu ve diyaloğu sürdürmenin önemli olduğunu vurguladı. Avrupa'da bunlar yaşanırken, kutsal kent Kudüs'teki Türkiye Başkonsolosluğu'nun önünde büyük bir provokasyona imza atıldı. Türkiye'nin Ayasofya'yı camiye çevirme kararının ardından Filistinli bir Hristiyan erkek ve yanındakiler, Kudüs'teki başkonsolosluk binasının önüne geldi. Uluslararası haber ajansı Reuters'ın bütün dünyaya geçtiği fotoğraflarda, provokatörün elinde Yunan bayrağıyla konsolosluk önüne geldiği görüldü. Bu sırada, konsolosluk görevlileri Filistinli erkek ve yanındaki bir başka provokatörün elindeki Türk bayrağını almaya çalıştı. Provokatörler Türk bayrağını yırtıp yere attı, ardından çakmakla ateşe verdi. Maske takan provokatörün bayrağı yakarken etraftaki gazetecilere poz verdiği gözden kaçmadı. Reuters'ın fotoğraflarında göze çarpan bir başka detay ise, konsolosluk binasının duvarlarına İngilizce, Arapça ve İbranice pankartların asılması oldu. İsrail polisi ise, Türk bayrağını yakan erkeği gözaltına aldı. Anadolu Ajansı, kendilerine Kudüs İnisiyatifi adını veren dokuz kişilik grubun söz konusu utanç verici eylemi düzenlediğini bildiriyor. Benzer bir provokasyon, hafta sonu Yunanistan'da görülmüştü. Başkent Atina'daki Türkiye Büyükelçiliği önünde aşırı sağcı grup toplanmıştı. 'Tüm camileri kapatın' sloganları atan Türkiye karşıtı aşırı sağcılar, protesto sırasında Türk bayrağını da yakmıştı. Gösteriyi organize eden aşırı sağcı Altın Şafak Partisi'nin eski üyesi Ilias Kasidiaris, yaptığı konuşmada Başbakan Kriakos Miçotakis hükümetini 'Yunan karşıtı' olmakla suçladı. Yunanistan'daki aşırı sağcı ve ırkçı gruplar, Türkiye'ye daha sert tepki verilmesini istiyor ve Miçotakis yönetiminin daha agresif olmasını talep ediyor.