31.08.2018 - 09:24 | Son Güncellenme:
Nobel ödüllü Alman yazar Thomas Mann'ı 1912'de yayımladığı kitabı, edebiyatçının en önemli yapıtlarından biridir. Aradan geçen yüz yıla aşkın sürede roman, bir klasik haline gelirken pek çok insan da bu eserin etkisiyle Venedik'e gelmekte. Romanın peşinden Venedik'e gelenlerin beklentisi genellikle kenti sisli, sokakları boş bir halde yakalayabilmek.
20. yüzyılın en büyük yazarlarından biri olan Franz Kafka'nın romanları ve hikayeleri insanda Prag'a ulaşma hevesi uyandırıyor. Dünyanın en güzel kentlerinden biri olarak kabul edilen bu kent, uzun bir süredir Kafka'nın Pragı olarak da anılmakta. Kafka ve eserleri Prag ile özdeşleşirken yazara ait bir müze de kentin en çok turist çeken noktalarından biri konumunda.
Paris, bugüne kadar sayısız romana konu olmuş bir kent. Balzac, Proust, Maupassant ve niceleri romanlarında Paris'i merkeze konumlandırmakta. Sanatın başkenti olarak kabul gören Paris, her dönem yazarlara ilham olmayı başarmış bir kent. Paris'in şöhretine son dönemde şöhret katan en önemli eser de Dan Brown'un Da Vinci'nin Şifresi kitabı olsa gerek. Bilhassa Louvre Müzesi ve özelde de Mona Lisa tablosuna olan ilgi romanla birlikte epey artmış durumda.
Ömrünün bir bölümünü İtalya'nın Adriyatik kıyısındaki Trieste kentinde geçirmiş olsa da herkesin hafızasında James Joyce eşittir Dublin. Kendi hayatından otobiyografik ögeler de barındıran Dublinliler kitabıyla kentine bir armağan bırakan Joyce'un izinden bugünde çok sayıda insan bu şehri görmeye geliyor.
Amerikalı gazeteci-yazar Ernest Hemingway, Küba ve Havana'dan çok etkilenmiş bir isim. Yazılarında, romanlarında sıklıkla bu toprakları merkeze alan yazarın peşinden günümüzde de çok sayıda insan Küba'nın yolunu tutuyor. Üstelik onca mesafeye aldırış etmeden.
Yayımlandığından bu yana insanları etkilemeyi başaran, okurların hayatını değiştiren Suç ve Ceza bir anlamda da bir St. Petersburg romanıdır. Başından itibaren St. Petersburg'un binalarını, sokaklarını, insanlarını tasvir eden kitabın izini süren edebiyat tutkunları soluğu kuzeyin bu güzel kentinde alıyor. Rus yazar Dostoyevski'nin hemen hemen tüm eserlerinde belirgin olan St. Petersburg, insanlarda bu kente hiç gelmeseler de bir fikir edinme imkanı sunuyor.
Raimund Gregorius sınıfında ders verirken dışarıdan duyduğu Portekizce bir kelimenin peşine düşüp o güne kadar kurduğu hayatı geride bırakıp Lizbon'a gider. Pascal Mercier'nin romanında geçen bu kent bugün de aynı hislerle insanlar akın etmekte. Görkemli yapıları, fenomen haline gelen sarı tramvaylarıyla Lizbon, edebiyat tutkunlarının en sevdiği rotalardan biri.
Eserleri yabancı dillere de çevrilen Ahmet Hamdi Tanpınar, dünyada değeri geç anlaşılmaya başlanan bir isim. Eserlerinde İstanbul'a sıkça yer veren yazarın bu açıdan akla ilk gelen yapıtı kuşkusuz Huzur. Öyle ki neredeyse tüm romanlarında İstanbul'u merkeze alan Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'da Tanpınar'ın etkisini görürürz. Şiirlere, şarkılara sayısız kez konu olan İstanbul'u Tanpınar ve özellikle de yurt dışında Orhan Pamuk romanları sayesinde çok sayıda turist ziyaret etmekte.
Napoli üçlemesi herhalde bir kente dair yazılmış en güzel roman serisinden biri olsa gerek. İki arkadaşın gençliklerinden 40lı yaşlarına kadar yaşamlarını anlatan Elena Ferrante, eserlinde Napoli'ye de cömertçe yer veriyor. Çağdaş dönemin bu ünlü eserinin izinden de çok sayıda gezgin İtalya'nın bu güney kentine gidiyor.
Londra eşittir Charles Dickens desek abartmış olmayız. İki Şehrin Hikayesi veya Oliver Twist denince akla ilk gelen şey kuşkusuz Londra sokakları olur. Yaşadığı dönemin ve daha eski yıllardaki Londra'yı eserlerinde sık sık işleyen Dickens'ın izinden günümüzde hikayelerin geçtiği sokakların, evlerin, meydanların izini sürüyor. Oliver Twist'in koşturmacası Londra sokaklarında hâlâ hissediliyor...Hazırlayan: İhsan Dindarihsan.dindar@milliyet.com.trhttp://instagram.com/ihsandinovski