06.01.2022 - 09:39 | Son Güncellenme:
Kadıköy, Anadolu yakasının en hareketli ve en kalabalık bölgesi olarak adlandırılmaktadır. İlçenin içerisinde yeme içmeye dair ve eğlence mekanlarına dair çok sayıda hizmet veren iş yeri bulunmaktadır. İstanbul’u gezmeye gelen kişiler Taksim’den sonra Kadıköy’e de uğramakta ve bölgenin güzelliklerini ve neşeli havasını görmeyi tercih etmektedir.
Bizans İmparatoru Anastasius Oilosuz tarafından 528 yılında yaptırılan kule, ilk olarak ahşap malzemeden inşa edilmiştir. II. Mahmut tarafından 1967 yılında ise günümüzdeki şeklini almıştır. Tam 70 metre yüksekliği olan Galata Kulesi’nden İstanbul’un çoğu güzelliği görülebilmektedir. Giriş ücreti 15 TL olarak belirlenmiştir. Ayrıca görsel yapısından dolayı da İstanbul’a gelen kişiler tarafından kesinlikle fotoğrafı alınmaktadır.
Kız Kulesi’nin tarihi 2500 yıl öncesine dayanmaktadır. Geçmiş tamamen kanıtlanamamış olsa da, Yunanlılar tarafından yapıldığı iddia edilmektedir. Daha önceki dönemlerde hastane, radyo istasyonu, deniz feneri, vergi noktası gibi amaçlar ile kullanılan Kız Kulesi günümüzde müze ve restoran olarak kullanılmaktadır. Kız kulesine ulaşım, civarda yer alan kıyı ilçelerinde yer alan küçük tekneler ile sağlanmaktadır. Ayrıca Kız Kulesi’nde çeşitli organizasyonlar da düzenlenmektedir. Çoğunlukla sevgililer veya çiftler tarafından tercih edilen Kız Kulesi’nin giriş ücreti 20 TL’dir. Tekne fiyatı ve restoran ücretleri bu ücretin haricindedir.
Fatih Sultan Mehmet tarafından, İstanbul’un fethi yapılmadan kısa süre önce savaş stratejisi oluşturmak amacıyla inşa ettirilmiştir. Hisarın yapılış amacı, boğazdan geçen gemilerin kontrol edilebilmesidir. Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Anadolu Hisarı ile stratejik anlamda aynı özellikleri taşımaktadır. Anadolu Hisarı’nın tam karşısına konumlandırılan hisarın inşasında yaklaşık 300 usta ve 850 işçi çalışmıştır. 60.000 metre karelik alana sahip olan ve Sarıyer’de bulunan Rumeli Hisarı’nın giriş ücreti 10 TL’dir.
65 metrelik rakıma sahip olan Rumeli Feneri, uzun seneler boyunca deniz feneri olarak kullanılmıştır. Fener, İstanbul boğazından Karadeniz’e geçecek olan gemilere eşlik etmektedir. Sarıyer’in Garipçe köyünde bulunan Rumeli Feneri ücretsiz bir şekilde ziyaret edilebilir.
İstanbul boğazının en sığ yerine yapılan hisarın tarihi 1300’lere dayanmaktadır. Yıldırım Beyazıt tarafından inşa ettirilen gösterişli eserin yapılış amacı, Karadeniz üzerinden Bizanslılara gelen yardımların engellenmesiydi. Beykoz’da bulunan yapı yaklaşık 7.000 metre karelik bir alana sahiptir. Burası Osmanlıların İstanbul'da inşa ettikleri ilk yapı olma özelliği de taşımaktadır.
İstanbul’un en güzel manzarasına sahip olan yapılardan biri olan Anadolu Kavağı, 14. yüzyılda yapılmıştır. Şehirde Bizans İmparatorluğu tarafından yapılan tek kale olan Yoros Kalesi, aynı anda İstanbul’u ve Karadeniz’i görmektedir. Günümüzde turistik amaçla kullanılıyor olsa da, yapıldığı tarihlerde oldukça stratejik bir öneme sahipti.
Türbe olarak da kullanılan Yuşa Tepesi daha önceki dönemlerde Zeus tapınağı olarak da adlandırılmıştır. Bizans İmparatorluğu döneminde yapılan tapınak daha sonralardan kiliseye çevrilmiştir. Uzun boylu olan Hz. Yuşa’nın türbesi bu tepede bulunmaktadır. Mezarın uzunluğu da 17 metredir. Bunun sebebi, naaşın tam olarak nerede olduğunun bilinmemesidir.
Tepe, ismini 1850 - 1923 yılları arasında burada yaşayan Fransız şair Pierre Loti’den almıştır. Yaşadığı dönemlerde bu bölgede bulunan şairin ölümünün ardından arkadaşları ve tanıdıkları vasıtasıyla tepeye onun ismi verilmiştir. Günümüzde çeşitli restoranlar tarafından işletilmektedir. Eşsiz Haliç manzarası için sıklıkla tercih edilmektedir.
İstanbul yedi tepe olarak adlandırılmaktadır. Çamlıca Tepesi de bu yedi tepeden biri olmakla beraber, Osmanlı döneminde en sık ziyaret edilen yerlerden biriydi. Denizden yaklaşık 260 metre yüksekte olan tepe, günümüzde seyir amaçlı olarak kullanılmaktadır. İBB’ye ait sosyal tesisler tarafından işletilen Çamlıca Tepesi hafta sonları oldukça kalabalıktır.
Belgrad Ormanı’nda kurulan Arboretum, 296 hektarlık bir alana sahiptir. İstanbul’un huzur veren ve eşsiz bir güzelliğe sahip olan Arboretumda koleksiyon çalışmaları 1940 yılından itibaren başlamıştır. Sessiz ve dingin bir atmosfere sahip olan Arboretum hafta sonları İstanbullular tarafından doldurulmaktadır.
Emirgan Korusu, 472.000 metrekarelik oldukça geniş bir alana sahiptir. IV. Murat döneminde çalışmalarına başlanan korunun içerisinde yaklaşık 120 farklı bitki türü yer almaktadır. Her yıl Lale Festivali gibi görsel şölenlere ev sahipliği yapan koru içerisinde İBB’ye ait tesisler de bulunmaktadır. Hizmet verilen 3 köşk kahvaltı için tercih edilebilir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde tasarlanan koru, Mısırlı Abbas Halim Paşa’nın kızının yüz görümlüğü amacı ile hediye edilmiştir. 210.000 metrekarelik bir alana sahip olan koruda günümüzde daha çok özel davetler ve organizasyonlar yapılmaktadır.
Kuruçeşme Hanı olarak da adlandırılan Taşhan, 1763 yılında III. Mustafa tarafından yaptırılmıştır. İlk dönemlerde ahır olarak kullanılan yapı, sonraki dönemlerde kereste deposu olarak kullanılmaya başlamıştır. Taşhan, genel bir restorasyon çalışmalarının yapılmasının ardından günümüzdeki halini almıştır. Yapı içerisinde çeşitli kafeler ve restoranlar yer almaktadır. Taşhan, gösterişli görüntüsü ve mimari yapısı sayesinde çok sayıda dizi ve film projesinde kullanılmıştır. Bu sebeple çoğu kişi Taşhan’ı gidip görmese de, aşinadır.
Belgrad Ormanı, ismini içerisinde bulunduğu Belgrad Köyü’nden almaktadır. 1956 yılıdnan bu yana İstanbul Orman Müdürlüğü tarafından kontrol edilen ormanın içerisinde geniş yürüyüş parkurları ve oturma mekanları yer almaktadır. Çeşitli spor alanları, kafeler, restoranlar ve çocuk parklarının bulunduğu alan hafta sonları İstanbullular tarafından yoğun bir şekilde talep görmektedir. Doğa ile baş başa zaman geçirmek için gönül rahatlığıyla tercih edilebilir.
Gülhane Parkı yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı’nın saray bahçesi olmuştur. 1912 yılında ise Cemil Paşa tarafından park haline getirilerek, halka açılmıştır. 100.000 metrekarelik bir alana sahip olan parkta her sene lale festivalleri yapılmaktadır. 1926 yılında yapılan Atatürk Heykeli burada yer almakta ve Atatürk’ün Türkiye’deki dikilen ilk heykeli olarak bilinmektedir.
2013 yılından bu yana hizmet veren botanik park yaklaşık 100.000 metrekarelik bir alana yayılmıştır. Giriş bölümünde ziyaretçileri karşılayan büyük dinozor heykelleri sonrasında su parkları, su havuzları ve oyun parkları yer almaktadır. Daha çok çocuklara hitap eden park, doğa ile iç içe zaman geçirmek için de ziyaret edilebilir.
Ali Nihat Gökbıyık tarafından 1995 yılında eşinin adına hatıra parkı olarak kurulmuştur. 1995 - 2002 yılları arasında çeşitli amaçlar için kullanılan botanik bahçe, 2003 yılında halka açılmıştır. Ümraniye’de yer alan Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi, her yıl çeşitli etkinliklere de ev sahipliği de yapmaktadır.
Şile sınırları içerisinde yer alan göl, tam anlamıyla bir doğa harikasıdır. İstanbul’un yoğun kalabalığından ve gürültüsünden uzaklaşmak isteyen kişiler için oldukça uygun bir yer olan Saklı Göl, Karadeniz bitki örtüsünü Marmara’ya taşımaktadır. Yakın tarihlerden itibaren bölgede çok sayıda ‘kendin pişir, kendin ye’ usulü ile çalışan restoran hizmet vermektedir. Ayrıca piknik için de fazlasıyla tercih edilmektedir.
1858 ile 1859 yılları arasında yaptırılan deniz feneri, Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmıştır. Kırım harbi döneminde inşa edilen fener, İstanbul boğazına giriş yapacak gemilere yol göstermek amacı ile yapılmıştır. Yaklaşık 60 metre yüksekliğe sahip olan fener kayalıkların üstünde yer almaktadır. Uzunluğu sayesinde ülkemizde bulunan en uzun deniz feneri olarak bilinmektedir.
Adalar Belediyesi’ne ait olan toplamda 9 adet ada bulunmaktadır. Adaların geneline Prens Adaları denilmekte ve bu alan 5.5 kilometrekarelik bir alana sahiptir. En büyük adaya ise Büyükada ismi verilmiştir. Tarihi ve mimari açıdan oldukça büyük öneme sahip adalar, genel olarak sevgililer tarafından tercih edilmektedir. Bisiklet turları, akülü fayton turları gibi turlar ile bölgenin tüm güzellikleri görülebilir.
Mısır’ın son hıdivi olan Abbas Hilmi Paşa tarafından 1907 yılında yaptırılan Hidiv Kasrı, art nouveau tarzındadır. 1.000 metrekarelik bir alan üzerine yayılan kasır, konum ve mimari özellikler sayesinde İstanbul’un en eşsiz eserleri arasında bulunmaktadır. Yakın tarihlerden itibaren daha çok nişan ve düğün gibi büyük organizasyonlar için kullanılmaktadır.
Ihlamur Kasrı, İstanbul’un en nezih ve sakin yerlerinden biridir. Kesme taşların kullanılarak inşa edilmesiyle oluşan bu yapı, dikdörtgen bir yapıya sahiptir. Günümüzde daha çok sabah kahvaltıları için tercih ediliyor olsa da, düğün veya nişan çekimleri için de sıklıkla çiftler tarafından tercih edilmektedir. Şişli’de bulunan yapıya giriş ücreti 20 TL’dir.
Kapalıçarşı’nın tarihi 1461 yılına dayanmaktadır. 1461 yılında temeli atılan çarşı, her yıl milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Daha çok turistler tarafından kullanılan Kapalı Çarşı’ya her gün ortalama 300.000 kişinin giriş yaptığı söylentiler arasında yer almaktadır. Fatih’te bulunan çarşı esnafı 09.00 - 19.00 saatleri arasında hizmet vermektedir.
Kapalı Çarşı ile bitişik olarak yan yana bulunan Mısır Çarşısı da İstanbul’un en meşhur pazarlarından biridir. Mısır Çarşısı, 1664 yılından günümüze kadar yaşamış bir tarihtir. Çarşı içerisinde baharatçılar, bitkisel yağcılar, çeşitli aromatik tatlar satanlar, kuruyemişçiler ve çok sayıda kuyumcu yer almaktadır.
Anadolu yakasının Boğaz’a nazır kısmında bulunan koru, bu bölgenin adeta oksijen deposudur. Sultantepe’den başlayan Fethi Paşa Korusu, Kuzguncuk Tepesi’ne kadar uzanmaktadır. Koru adını hem II. Mahmud hem de I. Abdülhamid döneminde elçilik ve valilik yapmış olan Fethi Ahmet Paşa’dan almaktadır.
Caddebostan Sahili, İstanbul’un en yoğun ve en hareketli sahillerinden biridir. Çoğunlukla genç kitle tarafından tercih edilen sahil, akşamları oldukça büyük kalabalıkları ağırlamaktadır. Ayrıca sahilde sabah sporu yapmak, patenle kaymak, bisiklet ile gezmek ve denize girmek mümkündür. Çok yönlü olması sebebiyle de İstanbullular tarafından yoğun bir şekilde tercih edilmektedir.
İstiklal Caddesi’ne İstanbul’un tam anlamıyla en kalabalık yeri denebilir. Şehre ilk defa gelen kişilerin kesinlikle uğramak ve görmek istediği cadde alışveriş anlamında oldukça zengindir. Birbirinden farklı giyim mağazalarının haricinde çok sayıdaki gece mekanları ve publar da ziyaretçilere en iyi şekilde hizmet vermektedir. Ayrıca cadde boyunca onlarca farklı sokak sanatçısı ile de karşılaşmak mümkündür.
2003 yılının Japonya’da 2003 yılının Türk yılı ilan edilmesi ile birlikte Shimonoseki ile İstanbul kardeş şehir ilan edilmiştir. Bu sebeple de Baltalimanı’nda Japon Bahçesi oluşturulmuştur. Bahçe içerisinde şelaleler, köprüler ve gölet yer almaktadır. Ayrıca tamamen Japonlara özgü bir şekilde tasarlanmıştır. Dolayısıyla her yıl Japon turistler tarafından da sıklıkla ziyaret edilmektedir.
800 dönümlük bir arazi üzerine kurulan bölge içerisinde 2.500 kişiyi ağırlayabilen amfi yer almaktadır. Ayrıca çok sayıda da piknik alanı mevcuttur. 17 metre yüksekliğe sahip olan seyir terası sayesinde de muhteşem doğa manzarası izlenebilmektedir. Sultangazi’de yer alan kent ormanına yaya olarak giriş ücretsizdir.
Sarıyer’de yer alan ve oldukça az bilinen gözlem kulesi, 2015 tarihinde misafirlerin ziyaretine açılmıştır. Proje kapsamında ayrıca yaklaşık 300 metrelik bir yürüyüş parkuru tasarlanmıştır. Bu sayede oldukça hoş zaman geçirmenin yanı sıra İstanbul manzarası da tüm harikalığı ile görülebilmektedir.
İstanbul’un yoğun kalabalığından sıyrılmak isteyenlerin uğrak noktası olan Aydos Ormanı, her sene çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. 537 metre rakıma sahip olan bölge, şehrin en yüksek yeri olarak da bilinmektedir. Orman içerisinde de tüm berraklığıyla büyük bir göl ye ralmaktadır. Kartal’da yer alan ormana yaya olarak giriş ücreti 5 TL’dir.
Yaklaşık 3.000 hektarlık bir alana sahip olan park, İstanbul’un en büyük tabiat parkıdır. 1994 yılında ziyarete açılan park içerisinde yüzlerce birbirinden farklı bitki yer almaktadır. Aynı zamanda çeşitli yabani hayvanlar da Polonezköy Tabiat Parkı’nda bulunmaktadır.
Yıldız Korusu olarak da bilinen park, 17. yüzyılda Kazancıoğlu ailesine ait özel bir mülktü. Bu sebeple Kazancıoğlu Bahçesi olarak bilinmekteydi. IV. Murat döneminde satın alınan park, daha sonraki dönemlerde halkın ziyaretine açılmıştır. Çeşitli oyun parkları ve süs havuzlarıyla adeta görsel bir şölendir.
Şehrin kalabalığından kaçış noktaları arasında yer alan Ulus Parkı, 20.000 metrekarelik bir alana sahiptir. Park içerisinde çeşitli çocuk parkları, spor alanları, kahvaltı tesisleri ve süs havuzları bulunmaktadır. Beşiktaş’ta bulunan parka giriş ücretsizdir ve 08.00 - 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
1557 yılında Kanuni’nin eşi olan Hürrem Sultan tarafından bizzat yaptırılan hamam, günümüze kadar çok sayıda restorasyondan geçmiştir. 2008 - 2010 yılları arasında halı satış yeri olarak kullanılmasının ardından hamam olarak halkın kullanımına sunulmuştur. Fakat giriş ücreti en sakin günlerde 80 Euro olarak belirlenmiştir. Yüksek sezonda ücret daha da artmaktadır.
Bilinen hamamların aksine, görsel anlamda oldukça etkileyici bir mimariye sahiptir. Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından bizzat Mimar Sinan’a yaptırılan hamam, Beyoğlu’nda bulunmaktadır. Hamam paketlerinin fiyatları da sıradan hamamlara göre bir hayli yüksektir.
Mimar Sinan’ın ‘Kalfalık Eserim’ dediği camii Osmanlı’nın en görkemli ve şatafatlı eserleri arasında yer almaktadır. 1551’de yapımına başlanıp, 1557 yılında tamamlanan cami geçtiğimiz 500 yıl içerisinde çok büyük depremler görmüş olsa da herhangi bir şekilde hasar almamıştır. Ayrıca Mimar Sinan tarafından ‘kıyamete kadar asla yıkılmayacak olan camii’ olarak adlandırılmıştır.
Fatih’te bulunan Sultanahmet Meydanı ve ismini bu camiden almıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul’a bırakılan en önemli eserler arasındadır. 1609 ve 1616 yılları arasında inşa edilmiştir. Cami içerisinde ayrıca kapalı çarşı, hastane, okul, kervansaray ve I. Ahmed’in türbesi bulunmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet tarafından dönemin en ünlü mimarları arasında olan Sinauddin Yusuf bin Abdullah’a yaptırılmıştır. 1469 yılında yaptırılan Fatih Camii pek çok kez doğa olaylarından dolayı hasar almıştır. Bu sebepten ötürü çok kez restorasyon çalışması yapılarak günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır.
Çamlıca Camii, Cumhuriyet tarihinin en büyük ve gösterişli camisi olarak bilinmektedir. 2013 yılında yapımına başlanan cami 63.000 kişilik bir kapasiteye sahiptir. 6 minareli olarak inşa edilen caminin her minaresi farklı anlamlar taşımaktadır. En yüksek minaresi ise 107 metre yüksekliğe sahiptir.
Eski Osmanlı padişahlarından Sultan Abdülmecid tarafından 1839 - 1861 yılları arasında boğaz kıyısında yaptırılmıştır. Tam anlamıyla yapımı 1865 yılında bitirilen saray 110.000 metrekarelik bir alana sahiptir. Saray toplamda üç bölümden oluşmaktadır. Devletin yönetim işleri, bayramlaşmaların yapıldığı alan ve resmi törenler bu alanda yapılmaktadır. Mimari yapısı ile İstanbul’a fazlasıyla değer katan bu yapının kesinlikle ziyaret edilmesi gerekmektedir.
Dönemin Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz tarafından 1865 yılında yaptırılmıştır. O dönemlerde genellikle konuk ağırlamak veya devlet büyüklerini ağırlamak için kullanılmıştır. İstanbul Boğazı’nın kenarında bulunan yapı içerisinde iki hamam, bir banyo ve toplamda 24 oda bulunmaktadır. Giriş ücreti ise 40 TL’dir.
Lale devrinde III. Ahmet tarafından yaptırılan Çırağan Sarayı, görsel anlamda oldukça etkileyicidir. Günümüzde çeşitli organizasyonlara ev sahipliği yapan saray içerisinde nişan, düğün gibi organizasyonlar düzenlenmektedir. Bunların haricinde yüksek sezonda otel olarak da kullanılmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet’in emri ile 1460 - 1478 yılları arasında yapılmıştır. Fatih’in Sarayburnu semtinde yer alan Topkapı Sarayı, 700.000 metrekarelik alan üzerine inşa edilmiştir. İçerisinde dönemin silahları, arşivleri ve dünyaca bilinen Kaşıkçı Elması gibi önemli eserler, belgeler yer almaktadır. Müzenin giriş ücreti 72 TL, koğuşlara giriş 42 TL, Aya İrini müzesine giriş ücreti ise 36 TL olarak belirlenmiştir. Her yıl binlerce turist tarafından ziyaret edilmektedir.
Yapıldığı dönemlerde Kazancıoğlu Bahçesi olarak bilinen bölge içerisinde yer alan Yıldız Sarayı, sonraki dönemlerde padişaha ait olan has bahçeler arasına girmiştir. Mihrişah Sultan için yaptırılan saray, 18 ve 19. yüzyıllarda çeşitli eklemelerin yapılması ile gittikçe genişlemiştir. Yapıldığı tarihten bu yana çok sayıda tarihi olaya ev sahipliği yapan saray, aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin de yönetildiği saraylardan biri olma unvanını taşımaktadır.
Yerebatan Sarnıcı 532 yılında dönemin Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından yaptırılmıştır. Su deposu olarak kullanılması amaçlanan sarnıç içerisinde 100.000 tona kadar su depolanabiliyordu. Ayrıca sarnıç 9.800 metrekarelik bir alana sahiptir. 52 basamaklı sığ bir merdiven yapısına sahip olan sarnıç aynı zamanda da 336 adet mermer sütuna sahiptir. Girişi 10 TL olan Yerebatan Sarnıcı da kesinlikle görülmesi gereken yerler arasında yer almaktadır.
600.000 metrekarelik alana yayılmış olan Miniatürk, 2001 ile 2003 yılları arasında inşa edilmiştir. Yapının içerisinde Türkiye genelinde bilinen ve büyük öneme sahip olan yapıların, binaların, kurumların veya doğal güzelliklerin minyatür halleri yer almaktadır. 100’den fazla birbirinden eşsiz eserin bulunduğu Miniatürk’ü gezerek, Türkiye hakkında genel bir bilgi sahibi olmak mümkündür. Ayrıca turistler için de anlatımın yapılabilmesi amacıyla 10 farklı dil seçeneği sunulmaktadır.
Müze içerisinde Türk havacılık tarihinin en eski ve günümüze kadar gelen tüm uçak, helikopter, jet modellerinin maketleri ve orijinalleri yer almaktadır. 15.000 metrekarelik bir alana sahip olan İstanbul Havacılık Müzesi, oldukça uzun süren bir çalışma sonrasında son halini almıştır. Giriş ücreti 10 TL olarak belirlenen müze 1985 yılında Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Halil Sözer tarafından misafirlerin ziyaretine açılmıştır.
1845 yılında I. Abdülmecit’in annesi olan Valide Sultan tarafından yapılan köprü, Eminönü ile Karaköy’ü birbirine bağlamaktadır. 19. yüzyılda büyük bir yangın sonucu ahşap köprü ağır hasar almakta ve 1992 yılında köprü yenilenmektedir. Galata Köprüsü’nde 30’dan fazla balık restoranı bulunmaktadır. Ayrıca balık tutmak isteyen İstanbullular için de eşsiz bir güzelliğe sahiptir. Özellikle akşam saatlerinde şehrin görüntüsü oldukça etkileyicidir.