“Bir aylık karantina süreci de büyük bir titizlikle geçti. Annem haftalık yiyecek ve yaşam malzemeleri almak için pazara gidiyordu. Günün sadece belli saatlerinde açık olan pazara vücut sıcaklık ölçümü yapıldıktan sonra girilebiliyordu. Annem orada çalışanların genellikle iki maske taktığını söyledi. Annem eve girmeden önce aldıklarını yere koyduktan sonra maske ve eldiveni çıkarıp çöpe atıyor, dış giyimleri balkona astıktan sonra hemen lavaboya gidip ellerini iyice yıkıyor, yeni aldığı ürünlerin poşetlerine çabukça alkollü sprey ile dezenfekte ediyordu. Tüm bunları yaptıktan sonra duş alıyordu. Yalnız annem değil, çoğu Çinli bu şekilde önlem alıyor. Her gün 3-4 defa 20 dakika süreyle evi havalandırıyorduk. Her gün deterjan ile yeri temizliyorduk.”
“Bu karantina bana ailemle güzel bir süre sağlarken çiftlerde boşanma patlaması yaşanıyormuş. Bir ay boyunca baş başa kalınca belki çiftler arasında anlaşmazlıklara yol açabilir, özellikle uzun zamandır karantina altında kalırken stres ile beraber endişe duygusu da artır. Bu halle anlaşmazlıkları çözmek zor oluyor. Ancak şunu da belirteyim, boşanma oranı yükselirken evlenme oranı da yükseldi.”
“Halk tüm tedbirleri yerine getirerek, güçlü dayanışma ve fedakarlıkla salgının hızını yavaşlattı. Dünya Sağlık Örgütü Genel Sekreter Yardımcısı Bruce Aylward, Çin’in kamu sağlık alanında eşi görülmemiş tedbirler alarak salgının yayılmasını yavaşlatmak ve virüsün insandan insana bulaşmasını önlemekte olumlu sonuçlar elde ettiğini ifade ederek Çin’in modelinin değerlendirilmesi gerektiğini önerdi.”
“Türkiye’ye döndükten sonra da 14 gün evde karantinada kaldım. Çin’de ettiğim tecrübeyle önlem almaya devam ediyorum. İşe giderken alkollü mendil ve antiseptik sprey yanıma alıyorum. Günde çok defa ellerimi sıvı sabunla 20 saniyeye yıkıyorum, kalabalık ve kapalı yerden uzak duruyorum.
Türk arkadaşları bu tedbirleri yerine getirmenin yanı sıra hijyen önlemlerini ciddiye almak, ‘Bana bir şey olmaz’ düşüncesinden vazgeçmeyi öneriyorum. Ne kadar dikkatli olursak salgın o kadar erken biter.”
Karantinada her gün iki öğün yemek yiyorduk, taze malzemeleri sanal marketten sipariş veriyorduk. Bazen arkadaşlarla online oyun oynuyorduk, bazen akrabalarla görüntülü telefon görüşüyorduk, Bahar Bayramı’nda yapmak istediğimiz her şeyi online yaptık. Kimileri evde çocuğa ders veriyordu, kimileri spor yapıyordu, kimileri kendini geliştirmek için online eğitim alıyordu. Ben de bu süreçte mutfakta amatör bir aşçı oldum.”
“Salgın başladığında ilk aşamada bazı insanlar virüs kapmış olsalar da hiçbir semptom göstermiyor, kim hasta kim değil bilinmediğinden dolayı Çin’de olduğu gibi herkesin hükümetin ve uzmanların çağrısına kulak vermesi, semptom gösterirken derhal hastaneye gitmesi gerekiyor.
Yavaş yavaş bahar geliyor, insanlar dışarı çıkıp arkadaşlarıyla vakit geçirmek istiyor. Çay içmeyi seven Türklere önerim de; biraz bekleyin, şu aşamada kalabalığa gitmeyin, evde ailenizle çay için, koronavirüs vakası sıfır olduktan sonra rahatlıkla dışarda keyif alabilirsiniz.”