21.03.2025 - 14:44 | Son Güncellenme:
Helenlerden çok önce Batı Anadolu'da Pelasglar ve Luvi halkı yaşardı. O zaman Bergama'nın adı Parg-a-uma idi. Perg, Arapçada ‘burç’, yani kale anlamına gelir. Uma ise, ‘halk’ demektir. Pergamon adı ise, Helenleşmenin başlamasıyla dönüşen bir kelime. Bergama adı aslında ilk kullanılışı olan Pargauma'ya daha çok benziyor. Deriye yazı yazmayı bulan Bergama Krallığı, papirüsten sonra daha kullanışlı bir kâğıt bulmuştu. Buna da ‘Bergama Kâğıdı’ anlamına gelen parşömen adını vermişlerdi. Peki bu kadim şehrin en önemli yapıları nelerdi?
Zeus Sunağı, Athena Tapınağı’nın propylonu ve onu çevreleyen stoaları; 200 bin kitap rulosunun muhafaza edildiği ünlü kütüphane, büyük saray ve kent surları yer alır. Bu gelişme dönemi sırasında daha önce inşa edilmiş olan Athena Tapınağı ile 10 bin seyirci kapasiteli antik çağın en dik tiyatrosu korunmuş, kent bu çekirdeğin üç bir tarafında yelpaze biçiminde açılan bir plan düzeni içerisinde gelişmişti.
Bergama Asklepion’u Eskiçağ’da önemli bir sağlık tedavi merkeziydi. Pausanias’a göre Bergama’da ilk Asklepios Tapınağı M.Ö. 4’üncü yüzyılın ilk yarısında kurulmuştu. Kazılarda kutsal yerin M.Ö. 4’üncü yüzyıldan beri var olduğu ve Hellenistik Dönemde geliştiği saptanmıştı. Asklepios Kutsal Alanı, galerili avlusu, 3 bin 500 kişilik tiyatro yapısı, İmparator Hadrianus’a ait kült salonu, kütüphanesi, yuvarlak planlı Asklepios Tapınağı ile Roma Dönemi’nde oldukça önemli bir sağlık merkeziydi.
Binanın tamamının tuğladan yapılmış olması ve büyük ön avlusu sebebi ile tapınak halk arasında ‘Kızıl Avlu’ olarak adlandırılıyor. Avlusu yüksek duvarlarla dışarıya kapalıydı. Mısır Tanrılarına verilen önemle tapınak Roma Dönemi aşağı Bergama kentinin tam merkezine inşa edilmişti. Tapınağın avlusu ile bütünleşmesine engel teşkil eden Selinos çayında, bugün hala kullanılmakta olan su tünelleri inşa edilmişti.
Allianoi, ‘Sağlık Tanrısı Asklepois’in yurdu olarak biliniyor. Asklepois, Antik Grek mitolojisinde hasta insanlara şifa dağıtan, hekimliğin ve tıp biliminin tanrısıydı. Apolion oğlu Asklepiosu yarı at yarı insan olan Khiron'a emanet etti. Khiron ona okuma, yazma ve önemli hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların formüllerini öğretti. Asklepios’un ünü kısa sürede yayıldı. Asklepios ölüleri de diriltiyordu. Zeus buna kızdığı için Asklepiosu öldürttü. Yunanlılar Asklepiosun adını yaşatmak amacı ile aynı isimle sağlık merkezleri yaptılar. Allianoi de bunlardan birisidir.
1399 ‘da Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan tek minareli Selahattin camilerindendir. Orta nefi 3 kubbeli, iki yan nefi tonozla örtülüdür. Doğu cephesinde iki pencereden daraltılan duvar içinde kurşunluğa çıkan merdivenler vardır. Mermer mihrabı Selçuk etkilerini taşır. Minberi, tas ve mermerden yapılmış kitabeli tas kapısı özenli bir işçiliğe sahiptir.
İnşa tarzına göre, hanın 14-15’inci yüzyıllarında yapıldığı tahmin ediliyor. Burada, üstü tonozlu bir çarşının da bulunduğu kalıntılarda anlaşılıyor.
1432 yılında inşa edilen handa antik ve dönüştürülmüş malzemeler kullanılmıştı. Cephesinde antik taşların kullanıldığı yapının üst katları tuğla-tas almaşık örgüye sahip idi. Yapı bugün harap durumda.
1427 yılında yapılan hamamın kadınlar bölümü yoktu. Taç kapısı, kirpi saçakları ve ilginç kubbe süslemeleriyle tarihe geçen hamam, 19’uncu yüzyıla kadar korunan ve bugün Paris Louvre Müzesinde bulunan antik mermer küp nedeniyle Küplühamam adıyla biliniyor.
Kubbesi kurşun kaplı olduğundan bu adı alan caminin, doğuya bakan duvarındaki iki satır kitabesine göre, Safi’nin oğlu Hacı Hasan tarafından 873 (1439) yılında yaptırıldı. Cami, muhtelif zamanlarda çeşitli tamirler gördü. Birçok yeri, tamir edildi ve temizlik için sıva ve badana ile örtüldü. Bu nedenle binanın aslını oluşturan taşlar kapatılmış durumda. Caddeye bakan duvardaki Maşallah yazılı levha, 1301 (1885) yılında konmuştu. Burada bulunan yılan kabartmalı bir taş sökülerek İzmir’e götürülmüş ve orada kayığa konurken denize düşmüştü. Cami Avlusu 30 yıl önceye kadar mezarlıktı. Burada Karaosmanoğulları sülalesine ait mezarlar da bulunuyor.
Eskiden çay boyunda bulunan tabakhaneler arasında kaldığından bu adı alan hamam, daha da eskiden bu civarda Pabuççular arastası (Başmak Pazarı) bulunduğundan bu isimle anılmıştı. Buraya Çınarlı Çarşı da deniliyordu. Hamam, 1258 (1842) senesindeki sel baskınında harap oldu. Hamam, süslü olması itibariyle sanat bakımından üstün bir değer taşır. Bugün tamamıyla sökülmüş olan döşemenin altındaki cehennem yollarıyla hamamın ısıtıldığı izlerden belli oluyor.
Eskiden burada çeşitli eşyalar satıldığı için bu adı muhafaza etmişti. Yapı tarzına göre 16-17’nci yüzyıl arasında yapılmış olduğu anlaşılıyor.
Erkek ve kadınlar için iki bölüme ayrıldığından Çifte Hamamlar veya Çarşı Hamamı diye de isimlendiriliyor. Kapısını üstündeki boşlukta kitabesinin bulunduğu düşünülüyor. 1336 (1918) tarihli berat bu hamamın Hacı Hâkim Camisi’ne vakfedildiğini yazıyor.