14.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
ŞAZİYE KARLIKLI
Küresel zamanlarda şirket evlilikleri, alışverişlerine ilişkin geliştirdiğimiz yaklaşımlar da bir değişik. Örneğin, lafın gelişi 'elin memleketinin kızını aldık', yani Grundig'i sevindik. Şimdi, elin oğlu kızımızı alıyor, yani Garanti Bankası'nı... İçimiz bir hoş oluyor. Krizler öylesine belimizi bükmüştü ki, sanki bu operasyonlarda 'alacak paramızın', 'satacak malımızın' olduğunu bilmek pek iyi geldi.
Garanti Bankası'nı İtalya'ya yolcu ediyoruz. Belli bir büyüklüğe ulaşmış her bankanın, her şirketin, bir öyküsü ve de bunun toplumda bir yansıması var ki, Amerikalılar bundan 'tekmili birden' diziler çıkartıyor. Dizi beklesin, yazıyla anlatalım.
Mahmut Nedim İrengün ve Halil Naci Mıhçıoğlu... Tanıyan var mı? Herhalde çok az kişi elini kaldıracaktır. Ankaralı bu iki girişimci zat, Garanti Bankası tarihinde 'kurucular' olarak geçiyor. Bugün hayatta değiller. 1946 yılının Ankara'sında banka kuracak kadar 'girişimci' olan İrengün ve Mıhçıoğlu, o dönemde kimin en yakın arkadaşı olabilirler? Bildiniz! Vehbi Koç'un. İkinci Dünya Savaşı sonrası, şirketlerin likiditeye ihtiyaç duyduğunu iyi keşfeden İrengün ve Mıhçıoğlu bu kararlarını Vehbi Koç'a açıyorlardı. 'Olur' yanıtı alınca da Ankara Anafartalar Caddesi'nde daha önce kağıt deposu olarak kullanılan 300 metrekarelik mekanda, 1 şube ve 25 personelle işe başlıyorlardı. Bankanın adını da, 'Garanti' olarak tescil edeceklerdi. O zamanlar 'mevduat garantisi' yoktu elbette. Onların verdiği garanti: 'Kendi basiretleri'ydi.
Sanayinin ve ticaretin kalbinin aslında İstanbul'da attığını teşhis edip 1950 yılında genel merkezi Ankara'dan İstanbul'a taşıyorlar, ardından peş peşe açtıkları şubelerle, pek çok banka batıp çıkarken, onlar orta ölçekli bir banka yaratıyorlardı.
Vehbi Koç sahnede
Bankaların kaderidir... Gün gelince el değiştirirler. Mahmut Nedim İrengün ve Halil Naci Mıhçıoğlu, 23 Haziran 1976'da, Vehbi Koç'un kapısını çalıyorlar ve eski dostlarından bankayla 'ilgilenmesini' istiyorlardı. Ancak, o döneme değin Vehbi Koç, grubunu bankacılıktan uzak tutuyordu. Artık zamanı gelmiş olacak ki, holding yöneticileriyle uzun uzadıya yaptığı toplantılardan sonra 'evet' diyecekti.
Aslında bu 'evet' ona pahalıya patlayacaktı. Her zaman 'başarıya' koşmuş olan, 'iş gurusu' yıllar sonra 'Hatıralarım Görüşlerim Öğütlerim' adlı kitabında Garanti Bankası'nı "Bana başarısızlık duygusu veren iş" olarak tanımlayacaktı.
Vehbi Koç'un başarısızlık olarak tanımladığı iş, aslında Türkiye'nin o zamanlar, hani şimdilerde pek bir moda olan 'sinerji' yaratma konusundaki isteksizliğiydi. Türkiye'nin en büyük grupları ortak iş yürütme ve paylaşma konusunda 'sınıfta kalıyorlardı.'
Sabancı ile buluşma
1976'da Koç, Garanti'nin en büyük ortaklarından oluyordu. Vehbi Koç'tan dinleyelim: "Garanti Bankası'nda hakim hissedar olmaya karar verdik. Ve hisseleri satın almaya başladık. Bu dönemde bankada Sapmazlar ile birlikte, Sabancılar'ın yüzde 20 hissedarlığı varmış. Bizim kararımızı öğrenir öğrenmez Sabancılar da Garanti Bankası hisselerini toplamaya başladılar ve bu gayretlerini yüzde 35 hisse seviyesini buluncaya kadar devam ettirdiler. Böylece, sermaye tezyidi kararlarını bloke etme hakkını sağladılar. Bu safhada, biz, Sabancılar'a kendilerinin Akbank'ı olduğunu, Garanti Bankası'nı kalkındırmak için bize önemli fedakârlıklar düşeceğini ve bu sebeple yönetim hakimiyetinin bizde kalmasının şart olacağını anlatmaya çalıştık."
Velhasıl iki büyük grup Garanti Bankası üzerine anlaşamıyorlardı. Bu anlaşmazlıklar önce basına çok yansımadı. Ama o dönemin ekonomi muhabirleri bir şeylerin yolunda gitmediğini biliyorlardı.
Bankanın yüzde 62 hissesi Koç Grubu'nun, yüzde 35'i Sabancı Grubu'nundu. Sabancı Grubu, Koç Grubu'na oranla daha küçük olan hissesiyle Ege Cansen'in 21 Ekim 1983'te yazdığı makalesindeki deyişiyle 'dünyayı dar etmişti.'
Sonuçta; Vehbi Koç, iş hayatının genellikle boş kalan 'başarısızlık' sayfasına Garanti Bankasını da eklemişti. Ancak bu olayı hiç unutmamış olacak ki, Can Kıraç'ın konuyla ilgili olarak kendisine gönderdiği mektupta yer alan Aşık Veysel deyişini kitabında Garanti Bankası olayını özetlemek için kullanmıştı: "Kim okurdu, kim yazardı / Bu düğümü kim çözerdi / Koyun kurt ile gezerdi / Fikir başka başka olmasa"
Koç Grubu 'buraya kadar' deyip hisselerini Doğuş Grubu'na satınca arkasından Sabancı Grubu da geldi. Ve Ayhan Şahenk Garanti Bankası'nın yüzde 97'sine sahip oldu. Artık, Türkiye'nin iki büyük grubuna yetmeyen 'yorgan' Doğuş Grubu'nu örtecekti. Ayhan Şahenk her ne kadar müteahhitlik faaliyetleri ile anılsa da aslında eskiden de 'sıkı bir bankacı' gruptu. Yapı Kredi Bankası'nın 1979'a kadar yüzde 65'lik hissesinin de sahibiydi. Ayhan Şahenk, bu hisseleri o yıl Çukurova Grubu'na, keza İmar Bankası'nı da 1985'te Uzan'lara satmıştı. Ama Garanti'yi satmadı.
Ferit Şahenk'in sözü
Şimdi bankanın çoğunluk hisselerin satışı amacıyla İtalyan bankacılık grubu İntesa ile masaya oturulacak. Bankalar 'hop dediğinde' satılmadığından, satış işlemlerinin bu yılın eylül ayına kadar süreceği hesaplanıyor.
Bu İntesa'nın ilk girişimi değil. Hatırlarsanız, İtalyanlar daha önce de Garanti Bankası'yla ilgilenmiş ama hemen ardından 11 Eylül saldırısı olunca görüşmeler sona ermişti... İşte o gün Ferit Şahenk önemli bir laf etmişti: "Hiçbirimiz 11 Eylül'de bir uçağın çarpmasını, hele ikincinin çarpmasını düşünemezdik. Ama çalışmaya devam edeceğiz. İnanın, 2 - 3 sene sonra geldiklerinde bugünkü fiyatlardan 2 - 3 katı fiyatlardan bu müesseselere ortak olmak isteyeceklerdir."
Bu söz unutulmadı ve zaman Ferit Şahenk'i haklı çıkardı. Tam işaret ettiği zamanda geldiler. Fiyatlar o günkünün 2 - 3 katı mı bilmiyoruz. İlk tahmin doğru çıktığına göre herhalde ikincisi de çıkabilir.
Garanti'den kalan izler
Garanti Bankası , bankacılık sektörüne pek çok yenilik taşıdı. Sektör tarihinde önemli bir yeri olduğu kuşkusuz. Ama bir de halkla ilişkilerindeki özellikleri var ki, belleklere yazıldı. Örneğin 'geleneksel' bankacı tiplemesinin unutulmaz örneklerinden Halit Soydan da Garanti'liydi. Gülmeyen gülümseyen, ağzından lafların 'gram gram' çıktığı, mesafeli ve başarılı bankacı neslinin son temsilcilerindendi.
Yeni nesil bankacılığının sembol ismi de yine bir Garantili olan Akın Öngör'dü. O da bankasını başarıyla yönetti. Ama bir bankacının da hayatı daha da ötesi 'life style'ı olduğunu gösterdi. Yönetimindeki Garanti Bankası kadar onun 'rafine' zevkleri de haber oldu.
Ama, her şey bir yana Garanti Bankası deyince akla hep "Su... Soğuk su isteyen var mı?" diyen çocuğun hüzünlü gözleri geldi. Neyse reklamın sonunda çocuk işleri büyütüyordu da içimiz rahat ediyordu.
www. garanti.com.tr'nin müzikal söylenişi ile bir web sitesinin nasıl hafızamıza yazılacağını da bize Garanti öğretti. Garanti'nin halkla ilişkileri iyiydi.
BUSINESS