01.12.2010 - 02:37 | Son Güncellenme:
GÜVEN ÖZALP
Kemal Uzan’ın, ÇEAŞ ve Kepez şirketlerinde imtiyaz sözleşmelerinin 2003’te Bakanlar Kurulu kararıyla iptal edilmesi hakkında Türkiye aleyhine yaptığı dava başvurusunun duruşması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yapıldı.
Fransa’dan siyasi sığınma isteyen ve halen Paris’te ikamet eden Cem Uzan’ın da katıldığı duruşma karşıt tezlerin savaşı havasında geçti. Uzan Ailesi’nin avukatlarından Didier Bollecker, iki şirkete el konulmasını, “Bu bir kan davasıdır ve intikam duygusuyla yapılmış bir eylemdir. Cem Uzan’la da bağlantılıdır. Siyasete girmiş ve Başbakan tarafından tehdit olarak algılanmıştır” sözleriyle değerlendirdi.
Şahsi çıkar vurgusu
Dava başvurusu henüz kabul edilebilir ilan edilmediği için tazminat konusu da teknik anlamda netleştirilmiş değil. Davacıların avukatlarından Vincent Delattre’nin, “ÇEAŞ’ın kaybı 144 milyar dolar, Kepez’inki ise 21 milyar dolar” ifadelerini kullanması ise AİHM’nin davayı esastan incelemeye karar vermesi durumunda gündeme gelebilecek tazminat talebinin 165 milyar dolardan az olmayacağını gösteriyor. Bu düzeyde bir rakamın resmiyete dökülmesi halinde ise bu AİHM için de bir rekor olacak.
Davacı tarafın duruşmada üzerinde ısrarla durduğu unsurlardan birini de “Sözleşme iptali ve el koyma süreçlerinde normalde izlenmesi gereken etapların atlandığı” iddiası oluşturdu. Delattre, şirketlere el koymadan önce bu yönde bir uyarı yapılmadığını belirterek, “İşlemlerin meşruluğu yoktur, keyfi işlemler söz konusudur” dedi.
Hükümet kanadı yapılan her işlemin kuralına uygun olduğunu, oysa ÇEAŞ ve KEPEZ yönetiminin imtiyaz sözleşmesinin her aşamasında ve çok sayıda ihlalde bulunduğunu dile getirdi. Türkiye’nin avukatı Mark Howard, ÇEAŞ’ın 8, Kepez’in ise 6 kez ihlalde bulunduğunu belirterek, “Bir çok kez uyarıldılar ancak bunların gereklerini yerine getirmediler. Belirlenen ihlallerden bir tanesi bile fesih için yeterliydi” dedi.
Davacıların siyasi komplo teorisi üzerinden hareket ettiklerine dikkat çeken Howard, “Yalan beyanda bulunuyor ve iyi niyetle hareket etmiyorlar. Bu mahkemeyi ve diğer uluslararası mahkemeleri şahsi çıkarları uğruna kullanıyorlar” diyerek Motorola ile Nokia davalarında ABD mahkemelerinin Uzanlar aleyhine verdiği kararlara ve dolandırıcılık vurgusuna atıf yaptı. “Elektrik direkleri bulunan tarla parçalarına” ait 65 bin tapunun kendi üzerlerine tescil ettirilmesi, diğer şirketlerin dağıtım ağına bağlanmaması gibi ihlaller tespit edildiğini ileten Howard, mahkemeden başvuruyu geri çevirmesini istedi.
Aile kavgası etkilemez
Bollecker ise “Kemal ve Cem Uzan arasında aile kavgası var ama bu ÇEAŞ ve Kepez’in başvurusunu etkilemez. Küçük hissedarların tazminat alabilmesi için tek süreç AİHM’dir” diye konuştu. Aralarında Türk yargıç Işıl Karakaş’ın da bulunduğu AİHM’nin 7 yargıçtan oluşan 2. Dairesi, dosyanın esastan incelenip incelenmeyeceğiyle ilgili kararını önümüzdeki aylarda verecek.
İstisnai durum
AİHM, Kemal Uzan tarafından açılan davada istisnai bir uygulamayı devreye soktu. Normalde daire aşamasında duruşma yapılmasına karar verilmiyor. Daire aşamasında duruşma yapılmasıyla ancak AİHM’nin büyük önem verdiği dosyalarda karşı karşıya kalınıyor.
Uzanların Türkiye’ye faturası 20 milyar TL
Usulsüz muhasebe yöntemleriyle, sahibi olduğu İmar Bankası’nın içini boşaltan Uzan ailesinin vergi ve sigorta borçlarıyla Türkiye’ye faturası 20 milyar dolara ulaşıyor. El konulan İmar Bankası ve Adabank’taki usulsüz mevduat hesapları tutulması nedeniyle bugüne kadar tahsil edilenler hariç Uzan grubunun toplam 7 milyar 812 milyon dolar anapara borcu bulunuyor.
TMSF, İmar Bankası mudilerine ödenen mevduatların stopajı olarak da 8.6 milyon lira ödeme yaptı. Hazine adına İmar Bankası mudilerine ödenmek üzere TMSF tarafından 5.6 milyar TL ödeme gerçekleştirildi. TMSF ayrıca 2009 yılı itibarıyla İmar Bankası nezdindeki karşılıksız Devlet İç Borçlanma Senedi hesaplarına 937 milyon lirayı da banka hesaplarına aktardı.
Paris’te lüks bir hayat sürüyor
Avrupa’nın en gözde kentlerinden Paris’te yaşayan Cem Uzan, geçmişteki lüks hayatını bu kez Fransa’da sürdürüyor. Eyfel Kulesi’nin hemen arkasında aylık kirası 170 bin doları bulan bir rezidansta yaşıyor. Rezidans şehrin en lüks bölgelerinden Trocadero’da yer alıyor.
Lüks otellere eşdeğer hizmet veren rezidansda ahçıbaşı, masaj, bakıcı servisleri bulunuyor. Son model bir Lexus kullandığı belirtilen Cem Uzan konuklarını Michelin yıldızlı, lüks restoran ve barlarda ağırlıyor. Paris’in en lüks otellerinden Ritz’de doğumgünü partisi düzenliyor.
Enerji Bakanlığı 2003 yılında el koymuştu
Enerji Bakanlığı, Haziran 2003’te ÇEAŞ ve Kepez’in imtiyaz sözleşmesini “kanun ve yönetmeliklere uymadığı” gerekçesiyle iptal ederken iletim ve dağıtım tesislerine de el koymuştu. İptal kararları, 2004’te Danıştay tarafından da onaylandı. Davaya konu olan iki şirket, 1998’de elektrik dağıtımı konusunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’yla 60 yıl süreli bir sözleşme imzalamıştı.
İZLENİM
Cem Uzan çok rahattı
Siyasi sığınma talebi nedeniyle Paris’te ikamet eden ve neredeyse attığı her adım medyanın yakın takibinde olan Cem Uzan, “kavgalı olduğu” babası Kemal Uzan tarafından Türkiye aleyhine açılan davanın duruşmasını izlemek için AİHM’deydi. Uzan’ın ruh halini anlatmak için “rahat, medyatik ve müdahil” kelimelerini kullanmak yanlış olmaz. Salona iki korumayla giren Uzan, gazetecilere konuşmama geleneğini bozmadı.
Oldukça rahat tavırlar sergileyen Uzan, savunma ekibiyle de sık sık şakalaştı. Uzan, Türkiye’nin avukatı yargıçlardan gelen soruları yanıtlarken oturduğu ilk sıradan eğilmiş şekilde kalkıp avukatlarına müdahale etmeyi de ihmal etmedi. Uzan, oturumun bitmesinin ardından ekibine Fransızca olarak “Haydi gidiyor muyuz?” dedi ve bir açıklama yapmadan AİHM binasından ayrıldı.
Duruşma 3 saat 10 dakika sürdü. Uzanları 11, Türkiye’yi 8 kişi temsil etti. Türkiye’nin ekibinde Adalet Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı yetkilileri vardı. Salona 9 klasörle gelen Uzan’ın ekibi 1 saatlik sunum yaparken Türkiye 53 dakikalık bir savunma yaptı.
Üç ihlal iddiası
Uzan Ailesi, “elektriğin iletimini, üretimini, dağıtımını ve ticaretini ilgilendiren ikili anlaşmanın iptali” konusuyla yaptığı başvuruda, şirketlerinin sözleşmelerinin Bakanlar Kurulu kararıyla iptal edilmesinin ve şirketlere el konulmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) mülkiyetin korunmasıyla ilgili maddesine aykırı olduğunu savunuyor. Türk yargısının önüne gelen ÇEAŞ ve Kepez davalarında adil yargılanma hakkının ihlal edildiği de davacı tarafın iddiaları arasında yer alıyor. Yargı sürecinde “etkili başvuru hakkı tanınmadığı” da bir başka iddiayı oluşturuyor.