EkonomiTürkiye’de elit, taşrayla farklı gelir grupları da birbiriyle çekişiyor

Türkiye’de elit, taşrayla farklı gelir grupları da birbiriyle çekişiyor

14.05.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ünlü ekonomist Daron Acemoğlu, Türkiye’deki ekonomi ve demokrasi ilişkisini şöyle özetliyor: Türkiye’de hangi eşitsizlikten bahsediyoruz? İstanbullu elitlerle taşra arasında mı, yoksa değişik gelir düzeyleri arasındaki mi? Bunlar da birbiriyle iç içe geçiyor. Siyaset, sanki bunların birbirini kısıtlamasıyla ilgili. İki eşitsizlik de kuvvetli. Ama bu durum çok güçlü bir demokrasi talebine yol açmadı

Türkiye’de elit, taşrayla farklı gelir grupları da birbiriyle çekişiyor

Dünyaca ünlü ekonomist Daron Acemoğlu, Türkiye’de ‘ekonomi ile demokrasi’ ilişkisinin bir resmini çekti. ABD’nin en prestijli üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) ekonomi profesörü olan ve dünyada görüşlerinden en çok alıntı yapılan ekonomistler listesinde 8. sırada yer alan Ermeni asıllı Türk vatandaşı Daron Acemoğlu, Bahçeşehir Üniversitesi’nin davetlisi olarak Türkiye’ye geldi.
Geleceğin Nobel ödülü adayları arasında adı geçen Acemoğlu, Boston uçağından indikten 3 saat sonra üniversitenin Beşiktaş kampüsünde Türk ekonomi basınıyla bir araya geldi. Acemoğlu, Türkiye’de demokrasi talebiyle ekonominin ilişkisi üzerine şu yorumla başladı:
“Çoğu ülke için tek boyutlu sayılabilecek analizler yapılabiliyor. Türkiye’de ise çok boyutluluk öne çıkıyor. Eşitsizlikten bahsedersek hangi eşitsizlikten bahsediyoruz? İstanbullu elitlerle taşra arasında mı, yoksa değişik gelir düzeyleri arasındaki mi? Bunlar da birbiriyle iç içe geçiyor. Siyaset, sanki bunların birbirini kısıtlamasıyla ilgili. İki eşitsizlik de kuvvetli. Ama bu durum çok güçlü bir demokrasi talebine yol açmadı. 1980’den başlayarak bir talep her zaman var ama bu Güney Kore’deki kadar güçlü olmadı. Türkiye’nin son 20 senede demokrasiye yönelik önemli adımlar attığı doğru. Ancak inişli çıkışlı bir yol izlendi.”

‘Cari açığa dikkat’
Çalışmaları dünyada geniş yankı bulan Acemoğlu, Türkiye ekonomisiyle ilgili görüşlerini ise şöyle paylaştı:
“Türkiye ekonomisini uzun vadede iyi görüyorum. Türkiye’de ekonominin geniş bir tabanı var. Ama cari problemler ve finansal problemlere dikkat etmek lazım. Sıcak paraya dikkat etmek lazım. Üretim kapasitesine baktığınızda sağlıklı gelişmeler oluyor. Artık bir tek İstanbul ve çevresinde değil, çok daha geniş tabanlı bir gelişme var. Sektörler açısından da dinamiklik var. Bu da hem büyüme için iyi, hem de kriz gibi bir olayı daha az olasılıklı hale getiriyor. Çünkü bir sektörün sorun yaşaması, tüm ekonominin problem yaşaması anlamına gelmiyor. Kısa süreli olarak bakılması gereken cari açık. Ancak uzun dönemli gelişmeler daha önemli.”

Haberin Devamı



‘Demokrasi ekonomik çatışmadan doğar’
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Yılmaz Esmer, Acemoğlu’nun ‘Diktatörlük ve Demokrasinin Ekonomik Kökenleri’ kitabındaki bazı görüşlerini şöyle özetledi:
“Demokrasi, elitlerle kitleler arasındaki ekonomi temelli bir çatışma sonucu doğuyor. İkisi arasındaki güç dengesi sonucu belirliyor. Acemoğlu, başkanlık sistemini istikrarsız görüyor. Demokrasiye geçiş şansı eşitliğin de, eşitsizliğin de orta düzeyde olduğu ülkelerde daha yüksek. Örneğin Singapur gibi yerlerde refah eşit dağıldığı için demokrasi talebi çok yok.”


Büyükelçilik teklifi onur verdi ama hazır değilim’
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından Türkiye’nin OECD Büyükelçiliği için teklif alan Acemoğlu, “Aldığım teklif çok onur verici. Türkiye’ye yarar sağlayacak bir şeyi her zaman yapmak isterim. Ama şu an hem akademik kariyerim sebebiyle, hem ailevi nedenlerden dolayı, hem de ‘en çok nerede katkım olacak’ diye düşününce akademide kalmam gerektiğini düşünüyorum. Gelecekte bu veya başka şekilde hizmet verebileceğim bir şey olursa düşünmeye hazırım” dedi.

‘Çin’in büyümesi 10 seneye kadar durabilir’
Sohbette Çin’in teknoloji geliştirmeden büyüdüğü görüşünü de dile getiren Daron Acemoğlu, “Çin’de devlet elinin altındaki kaynakları özel sektöre aktararak, yurtdışından teknoloji alarak hızlı büyüme gerçekleştiriyor. Bu büyüme uzun vadede sürmeyebilir. 10 - 15 sene içinde büyüme durabilir. Ülkedeki kişi başı milli gelir çok düşük. Bu durum ileride politik bir devrime yol açar mı, göreceğiz” dedi.


Galatasaray’da okudu, Nobel’e koşuyor
1967 İstanbul doğumlu olan Daron Acemoğlu, 1986’da Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. İngiltere ’deki York Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden mezun olduktan sonra London School of Economics’ten yüksek lisans ve doktora yaptı. 1993 ’ten beri Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) akademisyen kadrosunda olan Acemoğlu, 2000 yılında profesör oldu. Özellikle gelir ve ücret eşitsizliği çalışmalarıyla adını duyuran Acemoğlu’nun ilgilendiği konular arasında siyasal ekonomi, ekonomik kalkınma ve büyüme de var.

‘Nobel’i çok düşünmüyorum’
Acemoğlu, dünyada en fazla bilimsel atıf alan ilk 10 ekonomist arasında yer alıyor. Acemoğlu’nun 8’inci sırada yer aldığı listede Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Paul Krugman 13’üncü sırada. Bilim çevreleri Acemoğlu’nun Nobel Ekonomi Ödülü’ne yakın bir isim olarak görüyor. Acemoğlu ise yaptığı sohbette, “Bir insan Nobel’i çok düşünürse kafayı kaybedebilir. O yüzden çok düşünmüyorum” dedi.

Haberin Devamı

TÜSİAD - MÜSİAD çekişmesi
Daron Acemoğlu, “TÜSİAD ve MÜSİAD arasında olduğu gibi ‘elitler arası rekabet’ demokrasiye katkıda bulunur mu?” sorusuna ise, “Bunlar çok boyutlu ve birbiriyle kesişen konular. Türkiye’de gelir dağılımı bir tek fakir - zengin arasında olan bir şey değil. Değişik boyutları var. Bazıları elitler arası çatışma diyebilir. Bazıları çatışma, alttaki ekonomik ve siyasi rekabeti de yansıtıyor diyebilir.
Tabanda ne olursa olsun, demokratik gelişme olacaksa, esas olarak partiler arası rekabetin çok önemi var. Partilerin kimleri temsil ettiği önemli. Bu da demokrasinin gelişmesi için önemli. Ama yavaş gelişen bir süreç” yanıtını verdi. Acemoğlu’nun, ekonomi - demokrasi ilişkileri üzerine geniş analizi ise şu şekilde:
“Demokratik kurumlar bir şekilde elitler tarafından değişik şekillerde kullanılabiliyor. Bazı ülkelerde, Şili - Türkiye örneğinde olduğu gibi elitlerin kendilerini güvenli hissetmeleri çok önemli. Bu, demokratik kurumları güçlendirdi.
Ancak ABD’nin güneyinde ve Bolivya gibi bazı Latin Amerika ülkelerindeki süreçte ise elitler demokratik kurumları istedikleri gibi kullandı. Birçok ülkede demokratik kurumları ele geçirmek için yaşanan savaşım negatif sonuçlara yol açabiliyor.
Demokratik sistemin nasıl çalışacağı baştan belli değil. Bazı toplumlarda demokratik devlet meşruiyet kazanıyor. Bazı toplumlarda ise kuvvetli politikacılar, toplumu kolayca kontrol ediyor. Partiler mevcut olsa da, gerçek anlamda rekabet yerine, birbirini ortadan kaldırmaya çalışarak rekabet ediyorlar.”