23.06.2020 - 15:53 | Son Güncellenme:
Prof. Dr. Kerem Alkin'in açıklamaları şu şekilde:
(Ekonomide iyileşme hakkında) Mayıs ayında Avrupa Birliği ile eş zamanlı olarak önemli bir senkroziasyonla virüsle 2. faza geçmesinin çok olumlu sonuçlarını Türkiye ekonomisinde görüyoruz. Sayın Bakanımız da konuşmasında ifade ettiler. Haziran ayının ilk 22 günü itibariyle Türkiye'nin ihracatının geçen yılın haziran ayına göre artışı yüzde 27.6 düzeyinde. Dolayısıyla bu kadar pandemi ve küresel virüs salgınıyla mücadele edilen bir dönemde Türkiye'nin ihracatının geçen sene böyle bir virüs salgını esamesinin bile olmadığı haziran ayına rağmen yüzde 27.6 oranında yukarıda olması Türkiye'nin güvenilir liman tedarikçi bir ülke olarak nasıl algılandığı ve buna bağlı olarak da Türkiye'ye ciddi bir sipariş yağdığı noktasında önemli ipuçları veriyor. Bu çerçevede ekonomide kademeli olarak normalleşme sürecine geçiş, yavaş yavaş pek çok sektördeki işyerlerinin tekrar ekonomik faaliyetlerine başlama gayretleri, reel sektördeki güvene ve tüketici güvenine kendi verileri itibariyle yansıyor.
Sayın Bakanımız birkaç gündür konuşmalarında tüketici güvenindeki toparlanmayı da ekonomi güven endeksi ve reel sektör güven endeksindeki toparlanmayı da tüm Türkiye ile paylaşıyor. Muhakkak ki nisan ayının imalat sanayi verileri toplam sanayi verileri oldukça düşük geldikten sonra bu rakamların mayıs ayında özellikle haziran ayında önemli şekilde toparlanma gerçekleştirdiğine şahit olacağız. Yılın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde inşallah 2. bir salgın dalgasının yaşanmamasıyla birlikte Türkiye bu yılı bu kadar ciddi küresel salgını riskine rağmen son derece hızlı bir toplanmanın da mümkün olduğunu gözlemliyoruz. Sayın Bakanımız da biraz önce TBB Genel Kurul Toplantısı'nda da belirtti.
(Bankalar ve krediler hakkında) Sayın Bakanımızın daha önceden enerji bakanlığı döneminden kaynaklanan büyük birikimiyle şu anda ekonomi yönetiminde de verdiği bankacılık sektörü açısından dikkate alınması gereken örnekler var. Türkiye'de vatandaşlarımız ve şirketler tarafından Türk bankacılık sistemine emanet edilen mevduat Türkiye'nin barajlarında biriken su gibi. Bu barajlarda biriken suyu Türkiye'nin elektrik enerjisini karşılamak amacıyla kullandığımızda bu çerçevede nasıl bir sonuç elde ediyorsak aslında bankacılık sistemi de emanet edilen mevduatları ekonomiye kredi ve mevduat olarak kullandırmak da aslında benzer bir işlev özelliği taşıyor.
Sayın Bakanımız şunu söylüyor barajlarda üretilen suyla Keban Barajı'nın ürettiği elektriği Türkiye'nin elektrik ihtiyacını karşılamaya kullanmak yerine gidip yurtdışındaki başka bir ülkeden elektrik enerjisini karşılamak amacıyla kullanmamız ne kadar tuhafsa Türk bankacılık sektöründe biriken bu kaynakları Türkiye ekonomisinde reel sektöre ve vatandaşlarımıza kaynak olarak kullandırılması gerekirken, kalkıp bu kaynağı yurtdışındaki başka ülkelere kullandırmak da o kadar tuhaf bir durum. Dolayısıyla Türk bankacılık sektörünün öncelikle bu ülkede üretilen mevduattan sağlanan kaynağı Türkiye ekonomisinin reel sektörüne ve bireysel müşteriye kullandırması gerekir. Bu dönemi başarıyla atlatmak adına reel sektör ciddi manada bankacılık sektöründen kredilerin yeniden yapılandırılması noktasında diğer noktalarda ne kadar desteğe ihtiyaç varsa bankacılık sektörünün bu süreci pro-aktif kullanması gerekiyor.
Bence Sayın Bakanımızın bugünkü açıklamalarında altı çizmesi gereken en önemli noktalardan birisi Cumhuriyet tarihinde ekonomi yönetimi ekonomideki tüm riskleri tüm olası gelişmeleri takip etmek adına olabilecek en iyi gözetim mekanizmasını Cumhuriyet tarihinin en iyi gözetim mekanizmasını kurma noktasına gelmiş olmamız. Bunun çok önemli olduğunu ifade etmem lazım. Dünyadan Türkiye'ye yönelik birçok ekonomik saldırıya maruz kaldık. Bu ekonomik saldırıyla ilgili tüm süreçlerin çok dikkatle takip edildiği, olası Türkiye ekonomisine negatif etkilerinin bertaraf edilmesi noktasında ekonomi yönetimin çok ciddi bir noktada olması noktasında Sayın Bakanımızın tespitlerini paylaştı.