05.06.2021 - 11:55 | Son Güncellenme:
AA
Kadınların yönetimdeki oranının artmasına ilişkin yol haritasının hazırlanmasına; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Borsa İstanbul, Uluslararası Finans Kuruluşu (IFC), Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Yüzde 30 Kulübü Türkiye, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi Türkiye Ağı, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği, Kadın Girişimcileri Derneği (KAGİDER), Women Corporate Directors ve Sabancı Üniversitesinin Bağımsız Kadın Direktörler Platformu katıldı.
Yol haritasının uygulanması için yönlendirme grubunda yer alarak güçlerini birleştiren söz konusu kurum ve girişimler, bazı hususları gerçekleştirmek konusunda da anlaşmaya vardı.
Gerçekleştirilecek hususlar kapsamında, yönetim kurullarında farklı görüş, deneyim ve kadınların yer almasının yararları hakkında farkındalık artırılacak. Eğitim, sertifika ve çıraklık programları vasıtasıyla "yönetim kurulunda yer almaya hazır" kadın aday havuzu genişletilecek ve görünür kılınacak.
Şirketlerin, yönetim kurulunda yer almaya hazır kadınların sunacağı beceri ve yetkinliklerini hesaba katmasını temin eden bir "yönetim kurulu üyesi aday belirleme araç seti" hazırlanacak.
Öte yandan, yetkin ve yetenekli kadınların temsili vasıtasıyla daha etkin yönetim kurullarının tesis edilmesini destekleyip teşvik etmek amacıyla uygulamaya konulabilecek düzenlemeler ve yasal araçlar belirlenecek.
"Proje ile karar organlarına tırmanamayan kadınların önü açılacak"
Projenin eşgüdümünü sağlayan Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu Direktörü Dr. Melsa Ararat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, projenin nihai amacının, Türkiye'de halka açık ve ekonomik açıdan önemli şirketlerin daha iyi yönetilmesi ve kadınların çalışma hayatına katılımını kolaylaştırması olduğunu söyledi.
Bu iki amaca ulaşmak için şirket yönetim kurullarında yetkin ve yetenekli kadınların temsilinin artırılmasının hedeflendiğini anlatan Ararat, "Hem bilinçli veya bilinç dışı ayrımcılık nedeniyle şirketlerin karar organlarına tırmanamayan kadınların önü açılacak, hem de karar organlarında kadınların yer alması kadın çalışanların ekonomik hayata katılmasını teşvik ederek daha geniş bir yetenek havuzunu ekonomiye kazandıracak." dedi.
Ararat, proje sonucunda ortaya çıkan yol haritasının, birbirini destekleyen farklı programlar önerdiğine işaret ederek, bu programların hayata geçirilmesi için çalışmalara yakında başlanacağını bildirdi.
Programlar hayata geçirilirken hedeflerin saptanacağını ve ilerlemenin takip edileceğini vurgulayan Ararat, şunları kaydetti:
"Çalışma hayatında cinsiyete dayalı önyargılardan arınılması, kadınlara ve erkeklere eşit fırsatlar verilmesi çok önemli. Ülkemizde ilk işe girişlerde üniversite mezunu kadın ve erkek oranları birbirine yakın ama ilerleyen yıllarda üst kademelere doğru çıkarken kadınların giderek azaldığını görüyoruz. Bunun bir sebebi; farkında olunan veya olunmayan ayrımcılık. Proje buna odaklanmakta. Diğeri ise kadınların doğurma kapasitelerinin ve toplum tarafından belirlenen rollerinin onların çalışma hayatına etkin katılımını engellemesi. Toplumsal alt yapının ve yasal düzenlemelerin anne olmayı seçen kadınların çalışma hayatında etkin olarak kalmasını kolaylaştırması gerek. Bu konuda hem devlete hem de işverenlere sorumluluk düşmekte."
"Kadın yönetici oranı ile şirketlerin finansal performansı doğru orantılı"
Melsa Ararat, kadın yönetici oranının, şirketlerin finansal, sosyal ve çevresel performansı ile doğru orantılı olduğunu ve bu göstergeleri pozitif etkilediğini ifade etti.
Şirketin üst organlarında bir veya iki kadının yer almasıyla bu sonuçlara ulaşılamayacağını vurgulayan Ararat, kadınların üst karar organlarında görünür olmalarının; örnek teşkil etmesi, kadınların yüksek hedefler belirlemesi, şirket politikalarında daha katılımcı ve eşitlikçi politikaların benimsenmesi açısından önemli olduğunu anlattı.
Ararat, araştırmaların, kadınların erkeklerden farklı yetkinliklere ve bakış açılarına sahip olduklarını gösterdiğine işaret ederek, "Kadınların erkeklere kıyasla daha analitik, daha etik, daha paydaş odaklı, daha az geleneksel ve daha uzun vadeli düşündüklerini gösteren araştırmalar var. Erkeklerin ve kadınların birlikte yer aldıkları karar organlarının toplumsal açıdan daha doğru kararlar aldıklarını destekleyen araştırmalar da var. Yani amaç amazonlardan oluşan yönetim kurulları değil, farklı bakış açılarının bir araya geldiği, hiçbir yetkinliğin dışarıda bırakılmadığı ve kararların toplumun tüm kesimleri üzerindeki etkisini değerlendirebilecek karar organları..." diye konuştu.
Yürütülen çalışmaya etkin bir katılım halinde, kadınların yönetim kurulundaki oranının artmasına en az yüzde 30'luk bir katkı sağlanabileceğinin düşünüldüğünü aktaran Ararat, nihai hedefin yüzde 50'lik bir artış sağlanması yönünde olması gerektiğini kaydetti.
Ararat, yeni tip koronavirüs salgını sürecinde kadın çalışan oranının giderek azaldığına da işaret ederek konuşmasını şöyle tamamladı:
"Salgın tüm ülkelerde kadınları daha olumsuz etkiledi. İşten çıkarılanların çoğu kadınlar oldu. Hasta bakımı, ev işleri ve yük arttı. Artan yük kadınların omuzuna daha fazla bindi. Evde şiddet vakaları tüm dünyada arttı. Pek çok kadın artan ev işi, çocuk bakımı yüküyle çalışma hayatını bağdaştıramadı ve çalışma hayatından ayrıldı. Bu durum tüm uluslararası kurumların gündeminde. Öncelikle işverenlerin bu durumun farkında olması gerek. Bunun için araştırmalar yapıyor, sonuçlarını şirketlerle paylaşıyoruz. Birçok şirket kadınların artan yükünün farkına vararak onlara destek olmaya çalışıyor. Salgınlar ve felaketler eşitsizlikleri ortaya çıkartmakta önemli bir rol oynar. Bu salgında da böyle oldu."