28.12.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
LEVENT KÖPRÜLÜ - ANALİZ
Türkiye’nin “tamamen yerli” kendi otomobil markasını yaratma yolunda “Devrim” ve “Anadol”un ardından 3. ciddi girişimi olan, yine bir “kabuk değişimi” döneminin ortasına doğuyor. Bu kabuk değişimi, ABD’de başlayan ve Avrupa’ya yayılan “emisyon skandalı”nın ardından başlayan “alternatif yakıtlı araçlar”, özellikle de elektrikli otomobiller döneminden başkası değil...
1961’de Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in talimatıyla başlayan ilk yerli oto projesi Devrim, üretim aşamasına gelememiş, geçen hafta 53. yaşını kutlayan Anadol, uzun yıllar üretimde kaldıktan sonra iç piyasada rekabete yenik düşmüştü.
Yeni bir kulvar
TOGG’un üzerinde çalıştığı, Türkiye’nin “tamamen yerli markası” olacak girişim ise “kartların yeniden karıldığı”, çok daha çevreci yakıtlar kullanan araçlara doğru geçişin yaşandığı, stratejilerin tamamen yerle bir olduğu dönemde ortaya çıkıyor.
Zira bu dönemde mevcut üreticilerin bir kısmının dayanmakta zorlanırken, bir kısmı da aşırı teknolojik değişim nedeniyle rakipleriyle “evlilik” yoluna gidiyor. Yine bu dönemde, elektrikli araçlar konusunda öncü olmak isteyen “girişim şirketleri” ortaya çıkıyor ve yeni markalar doğuyor. Tesla, otomotiv dünyasında markaların sonlandığı, tarihe gömüldüğü bir dönemde “tamamen yeni bir üye” olarak katılmıştı kulübe...
Şimdilerde dünyanın en değerli şirketleri arasında ve salt elektrikli araçlar konusunda yepyeni bir kulvar açtı. Otonom yani kendi kendine de gidebilen, hatta ileride birbiriyle haberleşebilecek otomobiller geliştirilmeye çalışılıyor. Tam bir devrim havası yani...
Heyecanla izliyoruz
İşte Türkiye’nin tamamen yerli otomobili ya da otomobilleri de, tam bu zamanda dünyaya geliyor. Gerek tasarımı, gerek tamamen elektrikli motorları ve şirketin patentlerine de sahip olmayı hedeflediği yeni teknolojileriyle, rekabetin ortasında ve doğru silahlar kuşanmış olarak yerini almaya hazırlanıyor. Her ne kadar üretim ve satışa başlama için birkaç yıl sonrasına gün verilse de, uluslararası köklü markaların bazılarının da bu tarihi bekleyeceğini söylemekte fayda var.
Yeni otomobil markamızın, Türkiye pazarında başarılı olabilmesi için, elbette öncelikle SUV, Crossover ve Sedan tiplerinin olacağı ilk baştan açıklanmıştı. Bu, elbette kaliteli ürün ile birlikte TOGG’un öncelikli görevlerinden.
Ancak Türkiye’nin, aracın üretimine kadar olan süreyi, şarj alt yapısını kurma, güçlendirme için iyi kullanması, gerekli düzenlemeleri yapması ve adımlarını çabuk atması gerekiyor. Nitekim Rusya, her ne kadar elektrikli satışları istenilen ölçüye ulaşmasa da, ülkede her benzinciye bir şarj istasyonu kurulmasını şart koşmuştu. Bu bir seçenek olabilir. Bununla birlikte enerji üretiminin daha temiz kaynaklardan artırılması, zaten pahalı olan elektrikli oto teknolojisinin “fiyatlarının dengelenebilmesi” için vergisel düzenlemeler yapılması gerekiyor...
Kısacası, gelişmeleri heyecanla izlemeye devam edeceğiz...