08.04.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:
SERVET YILDIRIM - Korumacılıkla dalga geçtiği ünlü “Mumcular Dilekçesi” bugün bile korumacılığa karşı serbest ticareti savunulurken işin saçmalığını göstermek için hep örnek olarak kullanılır.
19’uncu yüzyılın ilk yarısında Bastiat, zamanın Fransız meclisine bir dilekçe sunar. Dilekçesinde, mum ve kandil üreticilerinin satışlarındaki daralma nedeniyle zarara uğradıklarını belirterek, “Lütfen güneşin neden olduğu haksız rekabeti önleyin” der. Herkesin perdelerini sıkıca kapatmasının ve evlerine güneş ışığının girmesine izin vermemesinin sağlanmasını talep eder. Böylece mum ve kandil üreticileri “güneş ışığının yol açtığı haksız rekabet”ten korunacak ve maddi zarara uğramaları engellenecekti. Bastiat aslında bu dilekçeyi vererek korumacılıkla dalgasını geçiyor, korumacılığın ne kadar absürd olduğunu vurguluyordu.
Bastiat’nın “Eğer mallar sınırları aşamazsa, ordular aşar” sözü de serbest ticaretin önemini vurgulayan bir başka ünlü ifadesidir. Serbest ticaretin önemini vurgulayan ve ticaretin engellenmesinin, savaş ve çatışmalara yol açabileceğini anlatan bir uyarıdır. Nitekim tarihte Bastiat’nın bu sözünü destekleyen çok sayıda örnek mevcuttur. Mesela 1929 bunalımından çıkışta başta Amerika olmak üzere birçok ülke çareyi yine korumacı tedbirlere başvurmakta bulmuştu. Sonuçta uluslararası ticaret durmuş ve ekonomiler yavaşlamış ve ardından İkinci Dünya Savaşı patlak vermişti.
Avrupa için risk
Aynı şekilde Birinci Dünya Savaşı öncesi dönemde de durum farklı değildi. Korumacı tarifeler artmış, gümrük duvarları yükseltilmişti. Hem Almanya hem Amerika, kendi sanayilerini korumak amacıyla yüksek gümrük vergileri uygulamaya başlamıştı. Bu sürecin sonunda da savaş patlak vermişti. Bastiat’nın dediği gibi, mallar sınırları aşamayınca ordular aşmıştı.
ABD Başkanı Trump, 2 Nisan’da yeni bir korumacı dönemin kapısını açtı. Bu sürecin de öncekilerde olduğu gibi bir sıcak savaş ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağını kestirmek zor, ancak kesin olan bir şey var: Ciddi ve yıkıcı bir “ticaret savaşı” başlıyor. Önümüzdeki dönem, geçmişten çok farklı olacak.
Trump’ın seçimleri kazanmasının hemen ardından kasım ayında yazdığım “Bu savaşın kazananı olmayacak” başlıklı yazıda belirttiğim gibi “Filler tepişecek, çimenler ezilecek.” Global ticaret hacmi daralacak, küresel büyüme olumsuz etkilenecek, tedarik zincirlerinde aksamalar yaşanacak, ülkelerde enflasyon yükselecek, jeopolitik gerilimler artacak ve küresel piyasalarda istikrarsızlık derinleşecek. Bu durum, özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerini ve paralarını olumsuz etkileyecektir.
Türkiye için ise, yüzde 10 olarak uygulanacak gümrük vergisinin özellikle Asyalı rakiplere göre düşük olması nedeniyle Türkiye’nin bu süreçte olumlu etkileneceği yorumları yapılıyor. Ancak bu süreç birçok ülke gibi Türkiye’yi de tehdit ediyor.
Ticaret savaşları diğer ülkeleri de içine alacak. Türkiye ekonomisi de çeşitli kanallardan etkilenecek. Bu süreç, bazı sektörler ve ürünler için fırsatlar doğurabilir ancak genel etki olumsuz olabilir. Mallar pahalılaşacak; enflasyonu düşürmeye çalıştığımız bir dönemde ticaret savaşı nedeniyle dışarıdan enflasyon ithal etmeye başlayacağız. Avrupa Birliği başta olmak üzere büyük pazarlarımızda büyüme olumsuz etkilenebilir. Özellikle ana pazarımız olan Avrupa durgunluk riski ile karşı karşıya kalacak. Bu da ihracatımızı olumsuz etkileyecektir. Türk lirası üzerinde değer kaybı baskıları artacaktır. Küresel ekonomideki yavaşlama, turizmi ve yabancı sermaye girişlerini de olumsuz etkileyebilir.
Ayrıca, yüksek tarifeler nedeniyle ABD pazarına girmekte zorlanan Çin, AB başta olmak üzere bizim mal sattığımız pazarlara “agresif fiyatlarla” saldırabilir. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe’nin dediği gibi “Bu durum en büyük pazarımız AB’ye ihracatımıza negatif yansıyabilir.”
Instagram'da yaptığı paylaşımlarla adından sıkça söz ettiren Yasemin Kay Allen, bu kez aşkını duyurdu.